Fehim Işık
Afrin’e saldırı, dünyanın ikiyüzlülüğü, büyük utanmazlık
Günlerdir Afrin’den bir yandan direniş öyküleri, bir yandan da acımasız hava saldırıları, obüs bombalamalarıyla ilgili haberler geliyor. Şimdiye kadar en az 45 sivil yaşamını bu saldırılar neticesinde yitirirken, çok sayıda da yaralı var.
TSK, Afrin’e karadan girmenin yolunu açmak için bölgeyi acımasızca bombalıyor. Hatay’ın Hassa ilçesinin karşısındaki Raco ilçesi ile Reyhanlı ilçesinin karşısındaki Cındires ilçesi, en yoğun bombalanan alanlar. Bu iki bölge de Afrin’in Hatay’a sınır olan nispeten dağlık alanları. Diğer bombalanan alanlar da Azez’in karşısındaki Qastel Cindo bölgesi ile Kilis iline bağlı Gülbaba’nın hemen karşısındaki Bilbilê ilçesi. Afrin kent merkezi de dahil Kanton’un güneyindeki bölgeler ise TSK’nin Astana Anlaşması ile yerleştiği İdlib’in Şey Berekat dağından atılan uzun menzilli obüslerle bombalanıyor.
Yoğun bombalamaların yaşandığı adını verdiğim alanların yanı sıra TSK uçakları, obüsleri farklı alanları da bombalıyor. Afrin kent merkezinin civarı, diğer kasaba ve köyler, neredeyse Afrin Kantonu’nun her köşesi TSK tarafından durmaksızın bombalanıyor.
Bu bombalamalar ile amaçlanan, yerleşim yerlerinin sivillerden arındırılması. Türkiye, az değil, sayıları en az 700 bine varan bölgedeki sivilleri kaçıracak bir tablo yaratmadıkça istediği gibi ilerleyemeyeceğini biliyor. Onlarca uçağın, obüsün binlerce bomba ile kaçırmak istediği siviller şimdilik sadece sınır boylarındaki küçük yerleşim yerlerinden zorunlu olarak çıkıp diğer ilçelere ve Afrin kent merkezine yerleştiler. Türkiye’nin derdi bölgeyi tamamen insansızlaştırmak.
Azez’in karşısındaki alanlara yerleşen mülteciler de tedirgin. Bu bölgedeki mültecilerin gidecek bir yeri de yok. Suriye’de savaşın yoğun yaşandığı bölgelerden kaçarak en güvenli olan Afrin’e gelen mülteciler, ağırlıkla Azez’in karşısındaki alanlarda kurulan kamplara yerleşmişlerdi. Bu kampları da Afrin Kantonu yöneticileri kendi sınırlı olanaklarıyla kurmuşlardı. Acımasız saldırıların hedefinde, bu kamplarda yaşayan mülteciler de var. Türkiye bu mültecilerin topluca göç edip Cerablus’tan Bab’a kadar uzanan daha önce işgal ettikleri alana kaçmasını sağlamak istiyor. Mültecilerin bulunduğu alanları bombalarken bunu başarmak istiyor. Şunu da biliyoruz ki mültecilerin kaçmasını başarması durumunda, bunların kaçışını propaganda unsuru olarak da kullanacak.
Bu bombalamalara dünya hala sessiz...
Dünyayı yönetenler iki yüzlülüklerini koruyorlar…
Afrin’in Suriye rejimine teslim edilmesini isteyen Rusya istediğini alamayınca, Afrin’i Türkiye’ye sattı. TSK’ye ait uçakların, obüslerin bu kadar pervasızca bölgeyi bombalamasının bir nedeni de Rusya’nın bu tutumudur.
ABD, bir karşıtlık içine girdiğinde Türkiye’nin tamamen Rusya’nın kontrolüne gireceğini biliyor. Anadolu Ajansı’nın bir kısmı yalanlanan haberlerine rağmen ABD yönetiminden çelişkili sesler çıkmaya devam ediyor. Tilerson, Türkiye’yi rahatsız etmemek, Rusya ile karşı karşıya gelmemek için takla üstüne takla atmaya devam ediyor. İngiltere başta olmak üzere diğer Avrupa ülkelerinin ikiyüzlülüğünün de ABD ve Rusya’dan aşağı kalır yanı yok. Hepsi kör ve sağır. BM yöneticileri ise bir yandan sivil ölümler var derken, diğer yandan saldırganlığı eşitleyen bir tutum içine girerek iki tarafa da itidal öneriyor.
Arap ülkelerinin rezilliğinden söz etmeye bile gerek yok. Suriye yanlısı olanlar nihayetinde bu süreçten Suriye’nin güçlenerek çıkacağını ve Rusya’nın Suriye lehine tutumunu koruyacağına inanıyor. Türkiye yanlısı olanlar da ABD ile Türkiye’nin karşı karşıya gelmesini kendi amaçlarına uygun görüyorlar.
Suriye’nin saldırı öncesi tehditlere verdiği tepkinin bugün esamesi bile okunmuyor. O da, yaşanan durumdan memnun görünüyor. Çünkü Suriye, Afrin’de sıkışacak Kürtlerin bölgeyi kendilerine teslim edeceği rüyasını görmeye hala devam ediyor.
Yaşananlar çok açık. Türkiye’nin, AKP hükümetinin, Erdoğan’ın bu kadar hadsiz ve hesapsız saldırısının tek nedeni, Kürtlerin, Kürtlerle birlikte hareket eden Suriye’nin devrimci ve demokratik güçlerinin dört bir etrafını çevreleyen bu uğursuzluktur. Ortadoğu’nun makûs talihini değiştirmek için yüzyılın en devrimci direnişini gösteren Kürtlerle Suriyeli ittifaklarına yeniden kölelik dayatılıyor.
Bu yazılanlar, saldırganlığı meslek edinenlerin, onlara sessiz kalan kör ve sağırların ikiyüzlülüğünün göstergesidir. Ancak bir başka gerçek daha var. O da Afrin halkının öncüleriyle birlikte sonuna kadar kararlı bir şekilde savunma hattından çekilmeyecekleri, gerçeğidir.
Esas olan, emsalsiz bir direnişi bir kez daha dünyanın gözüne sokmak için canlarını siper edenlerin bu direnişine ses olabilmektir. Başta Kürtler olmak üzere bu direnişe ses verilmez, destek olunmaz ise açık ki aç kurtlar acımasız saldırılarını sürdürecek, ikiyüzlülüğü meslek edinenler sessizliklerini utanmazca sürdürecekler.
Türkiye’nin bölgeden karaya girmesi, desteklediği IŞİD artığı gruplarla, ellerindeki tüm yok edici savaş aygıtlarıyla karadan Afrinlileri, öncü güçlerini teslim alması mümkün değil. Hava saldırılarında da Türkiye ilk etapta mümkün olduğunca sivillere saldırmamaya özen gösterecek. Bunu savaş hukukuna saygıdan ya da Kürtleri çok sevdiğinden değil, dünyanın daha fazla tepkisini çekmemek için yapacak. Ancak Türkiye karadan ilerleyemedikçe saldırganlığının boyutunu sürekli bir üst aşamaya taşımaktan çekinmeyecek, giderek sivilleri, sivil yerleşim yerlerini daha fazla bombalayacak. Daha saldırının 6. gününde bunca sivilin ölmesi, birçok sivil yerleşim yerinin bombalanması bize bunu gösteriyor. İlerleyen günlerde önlem alınmaz ise daha çok sivil ölüm haberi alacağımızdan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Hepimizin, kendine insanım diyen herkesin öncelikle bu saldırganlığı teşhir etmesi, bir diğer anlatımla tutumuyla neredeyse tüm dünyanın geleceğini IŞİD ve benzeri cani yapılanmalardan koruyan başta Kürt halkı olmak üzere Rojava ve Kuzey Suriye halklarına borcunu ödemesi gerekir.