Ali Duran Topuz
Anayasasız köyde hukuksuz gezmek
Bugünkü rejimin kuruluş belgesi niteliğindeki 2017 Anayasa değişikliği aslında somut ve gerçek bir anayasanın ilgası niteliğindeydi; bütün değişiklik bir tek cümlede özetlenebilirdi: “Cumhurbaşkanı, devlettir, sözleri ve arzuları anayasa hükmündedir.”
Durumun bu merkezde olduğunu, “Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini değiştiren cumhurbaşkanlığı kararnamelerindeki değişiklikleri değiştiren cumhurbaşkanı kararnameleri…” zincirlerinden görebiliriz. Yap, olmazsa boz ve bir daha yap, o da olmazsa bir daha ve bir daha… Hiçbir denetim, fren, kural, kaide yok çünkü. Hal böyle olunca mevcut kağıt üzerindeki “anayasa” da sadece cumhurbaşkanının arzuları çerçevesinde yorumlanıyor.
Son örnek, Erdoğan’ın üçüncü defa cumhurbaşkanlığına aday olmasına ilişkin tartışma. Anayasa hükmü açık: Erdoğan üçüncü defa aday olamaz. Bahçeli’nin en sevdiği, iktidar partili hukuksuzcuların da sık tekrar ettiği tez saçma bile değil: Efendim, 2017 değişikliğinden sonraki seçim, yeni dönemin ilk seçimi, eskisi sayılmaz. “Devlette devamlılık” esas ama mahsusçuktan esas, biz o referandumla kestik devamlılığı mı diyorlar? Galiba. Ne derlerse desinler, o anayasa değişikliğinde “Eski dönemdeki cumhurbaşkanlığı görevi sayılmaz” diye bir hüküm olmalıydı dediklerinin doğru olabilmesi için, ama yok. Hal böyle olunca “üçüncü defa seçilmesi” için tek bir yol kalıyor: Parlamentonun seçimi yenileme kararı alması.
Durum açık. Fakat tuhaf olan iktidarın davranışı ve iddiaları değil, muhalefetin “altılı masa” kanadının davranışı. Başta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere burada söz alan herkes, “Bunun hukuksuz olduğunu biliyoruz, ama sorun etmeyeceğiz, mağduriyet öyküsü yaratmayacağız, seçime girmesine engel olmayacağız” diyorlar. Engel olmayacağız derken, zaten hukuk yok, anayasayı ciddiye alan yok, istesek de olamayız demeye getiriyorlar, bazıları diyor bile.
Bu tuhaflık gerçekten anlaşılmaz. Eğer açık anayasa hükmü “Üçüncü defa aday olamaz” diyorsa, aday olabilmesi için Meclis’in seçimi yenileme kararı alması gerekiyorsa, Meclis’in bu kararı alması için muhalefetin oyları gerekiyorsa, muhalefet Erdoğan’ın bu seçilme yetersiziliğini gidermek üzere mi hareket edecek? Yani anayasayı ciddiye almayacak, hukuksuz bir aşırı centilmenlik yapacak? İktidar hukuku ve anayasayı tanımıyor, siyasetini hukuksuzluk ve anayasasızlık üzerine kuruyorsa muhalefete düşen ona uymak mıdır, iktidarın hukuksuzluğuna ve anayasa tanımazlığına karşı çıkmak mıdır? Hukuksuzlukta ve anayasasızlıkta iktidar ile muhalefet arasında oluşturulan bu konsensüs, muhalefetin değil iktidarın hukuksuzluğunu kurtarmaktan başka neye yarar? Siyasetsizlik siyaset midir?