Koray Düzgören

Koray Düzgören

Ankara, İdlib’de cihatçıları desteklemenin sonuçlarına katlanacak

Ankara için İdlib’de gerçekten yolun sonuna gelindi. İdlib’de kalınan her gün Türkiye’nin cihatçı terör örgütlerinin hamisi pozisyonunu güçlendirecektir.

Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İdlib'de rejim çekilmezse Türkiye gereğini yapacak" dedi.

Rejime yani Suriye ordusuna söyledi bunları.

Peki niçin?

Suriye ordusu İdlib’i işgal etmiş olan cihatçı terör örgütlerine karşı Rus güçlerinin de desteği ile başlattığı temizlik harekatını sürdürdüğü için.

Ankara ne diyor tekrarlamakta yarar var:

Cihatçı terör örgütleriyle savaştığı için Şam yönetimine yani rejime, geri çekilmesi için bir ay süre veriyor.

Bu harekata engel olmak amacıyla bölgeye gönderilen TSK’nın (Türk Silahlı Kuvvetleri) takviye kuvvetlerine yönelik topçu atışı nedeniye 7 asker ve bir sivil görevlinin yaşamını yitirmesinden sonra söylüyor bunları.

Bu olay bardağı taşıran son damla olmuş anlaşılan.

Neredeyse iki yıldır Soçi anlaşmasıyla Rusya’ya söz verdiği halde bu cihatçı örgütleri silahtan arındırarak bölgeden çıkmalarını sağlayamayan (ya da bunu özellikle yapmayan) ve iki ana otoyolunu cihatçıların elinden alarak güvenli trafiğe açamayan (ya da açmayan) Ankara yönetimi harekatın arkasındaki asıl güce değil, Suriye yönetimine ultimatom çekiyor.

Paki Suriye yönetiminin kendi topraklarından geri çekilmesi söz konusu olamayacağına göre bu talep ne anlama geliyor?

"İdlib’deki cihatçı örgütlerin o bölgeden temizlenmesini istemiyoruz" denilmiş oluyor.

Türkiye’nin İdlib’de statükonun korunmasını savunmasının anlamı bu olsa gerek…

Belki de böylece bu mesele ilk defa bu kadar açıklıkla ortaya konulmuş oluyor.

"Ankara’nın genel olarak Suriye’de ama özel olarak İdlib’de ne işi var? sorusunun karşılığını, vatan hainliği, aymazlık vb. değil işte bu gerçek oluşturuyor.

"TÜRKİYE İDLİB’DE CİHATÇILARI KORUYOR, DESTEKLİYOR"

Nitekim durum bu kadar açık bi şekilde ortaya çıktığı için geçtiğimiz günlerde birçok ülkenin değişik medya kuruluşlarının birçok haber ya da yorumlarının başlığı da aynı anlamı ifade ediyordu.

"Türkiye İdlib’de cihatçıları korumaya ve kurtarmaya çalışıyor"

İktidar nihai amacının bir ihtimal farklı olduğunu söyleyebilir.

Nitekim söylüyorlar da…

Doğrudan, "Biz Müslüman Kardeşler anlayışından, cihatçı yaklaşımdan yanayız. Dinsel, mezhepsel saplantılarımız var" diyecek halleri yok ya!

En başta yeni bir göç dalgasının çok önemli insani meseleleri gündeme getireceğinden korkulduğu söyleniyor. Bunun sakıncaları ve Türkiye’ye yükleyeceği yeni yükleri gündeme getiriyorlar. Bir de bu sayede Avrupa ve ABD kamuoyu ve yönetimlerinin dikkatlerini İdlib’e çekerek destek sağlamayı düşünüyorlar.

Hem siyasi anlamda hem de mülteciler için maddi anlamda…

Ve bu nedenle iktidar sözcüleri, bu göçü önleyebilmek amacıyla Şam yönetiminin İdlib’deki operasyonlarının engellenmesi gerektiğini söylüyorlar.

Ancak bu, iş işten geçtikten sonra dile getirilen bir yakınmadan başka bir anlam taşımıyor.

Daha şimdiden İdlib’in çeşitli bölgelerinden ve merkezinden yüzbinlerce insanın son derece güç şartlarda sınıra doğru hareket halinde olduğu biliniyor.

Türkiye ise sınırı kapatmış ve mültecilere Suriye sınırı içinde yardım ulaştırmaya çalışıyor.

Tabii göç bir sonuç olarak ortada.

Ankara’nın Suriye ve İdlib’e yönelik yanlış politikaları göç meselesinin çok daha dramatik bir hal almasını tetikledi. Bu yanlış politikalar İdlib’i adeta bir cihatçı örgütler ve militanlar çöplüğü haline getirdi.

Açık söylemek gerekirse, Türkiye’ye 4 milyona yakın mültecinin gelmesinin ve İdlib’de son haftalarda bu sayıya yeni yüzbinlerin eklenmesinin sorumluları arasında Ankara yönetimi de bulunuyor.

Türkiye Suriye’de ne ektiyse onu biçmeye başladı. Saplantılı yanlış politikaların bedelleri ödeniyor. Böyle giderse fatura daha da kabaracak.

Çünkü ateşe barutla gidilmeye devam ediliyor.

Çünkü Erdoğan’ın açıklamaları ve Şam yönetimine ultimatom niteliği taşıyan sert uyarılarına rağmen Suriye ordusunun ilerleyişi devam ediyor.

TSK’nın takviyeleri ve Serakib civarında oluşturduğu barikatlara rağmen Rus güçlerinin desteklediği Şam orduları geçtiğimiz Cuma günü Serakib’e girmeye başladılar. Haber ajansları ve gözlemciler cihatçı militanların kasabayı boşalttığını duyurdular.

ANKARA’NIN TEPKİSİNE RAĞMEN ŞAM ORDUSU İLERLİYOR

Gelen haberlere bakılırsa Suriye ordusunun İdlib merkeze doğru ilerleyişinin süreceği anlaşılıyor. Ajanslar sivil halkın İdlib’i boşaltmaya başladığını haber veriyor.   

Bu arada TSK sürekli olarak yeni askeri konvoylarla gözlem noktalarını takviye amacıyla bölgeye asker ve araç-gereç gönderiyor.

Buna rağmen Şam yönetimi, kuşkusuz Rusya’nın açık desteği ile operasyonlarını sürdürüyor.

Ankara’nın ise adeta yangına körükle giderek, coğrafi olarak çok da geniş olmayan bir alandaki takviye girişimleri, istenmeden meydana gelebilecek yeni bir çatışma ihtimalini de gündeme getiriyor.

Bu gerilimi ve potansiyel çatışma ihtimallerini ortadan kaldırmak amacıyla içinde askerlerinde olduğu bir Rus heyeti ile Ankara’da görüşmeler yapıldığı açıklandı. Bu toplantıdan nasıl bir sonuç çıktığını bu yazıyı yazarken henüz öğrenemedim. 

Yalnız Ankara’nın İdlib’den sorunsuz çıkışı meselesinin de konuşulduğunu ve Ruslarla bir çekilme planı üzerinde anlaşıldığını ummak istiyorum.

Tabii sürekli yüksek perdeden hamasi söylemlerle bu meselenin daha fazla uzatılması düşünülemez.

İdlib cihatçı çetelerin işgal ettiği bir Suriye toprağıdır.

Eğer Ankara, Suriye’nin toprak bütünlüğünü gerçekten savunuyorsa ve birçok belgede bu ilke için attığı imzaları inkar etmiyorsa, daha fazla kan dökülmeden bölgeden çıkmalıdır.

İktidar, asker sevkederek Putin’in gözünü korkutup onu yeni bir pazarığa zorlayacağını düşünüyorsa fena halde yanılıyor.

Yapılan zehir zembelek açıklamalara ve gönderilen onca askeri takviyeye rağmen Putin kararlılığından vazgeçmemiş ve Suriye ordusunu desteklemeyi sürdürmüştür.

Suriye ordusu Serakib’e girerken TSK birlikleri sadece seyetmekle yetinmişlerdir.

Çünkü bu noktada Şam yönetimi ile çatışmak Rusya’yla çatışmak anlamına gelecektir.

Başta Erdoğan, iktidar sözcüleri ise böyle bir şeyi kesinlikle arzu etmediklerini kesin bir dille ifade etmişlerdi.

Ankara için İdlib’de gerçekten yolun sonuna gelindi.

Bu durumda İdlib’de kalınan her gün Türkiye’nin cihatçı terör örgütlerinin hamisi pozisyonunu güçlendirecektir.

Ankara ne derse desin görüntü ve sonuç Türkiye’nin İdlib’de cihatçıları korumak ve kollamak üzere bulunduğunu gösteriyor.

İktidar Suriye’de yaptığı ısrarlı yanlışların bedelini ödemek durumundadır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi