Mehmet Altan
Ateş...
Üst düzey bir siyasetçi dostum geçenlerde telefonda konuşurken “Susurluk metastaz yaptı” dedi.
Sonraki tüm yorumlarını da bu tespit üzerine kurdu.
xxxxxxx
Sinan Ateş Davası bugün başlıyor.
Davaya 4 partinin genel başkanı ile MHP avukatlarının da katılacağını öğrenince dostumun yorumunu anımsadım.
Herkesin gözü önünde işlenen siyasi bir cinayet davası…
Birileri hukuku çalıştırmamak, genel başkanlar da yargının hukuku boğmasını engellemek istiyor.
Böyle bir hukuk devleti olur mu?
Bir hukuk devletinde yargının hukuku boğmasından korkulur mu?
Susurluk metastaz yaptıysa korkulur.
xxxxxxx
Susurluk’un eski adamlarının son dönemde yargılandığı bir dava vardı.
JİTEM Davası.
Yılmadan, yorulmadan hukuku arayan Figen Çalıkuşu’nun davanın önemini anlatan çok çarpıcı bir yazısına denk geldim:
“Karanlık siyasi cinayetlerinin arkasında kim var?
Kan emen, can alan bu siyasi suçların sahibi yapı; iktidarlar değişse de darbeler olsa da vesayetler farklılaşsa da devlet içinde yerleşik kalan bir karanlık miras sanki.
Bu siyasi cinayetlerin arkasındaki faili belli ama karanlıklarda kalan asıl sahiplerinin teşhis edilmesi zamanı hiç gelmeyecek mi?
‘Cezasızlık peşin kabulü son bulmayacak mı?’ derken hâkim Ayhan Altun’un Ankara JİTEM davasındaki, 160 sayfalık ‘karşı oy’ açıklaması devlet hafızasında yerini aldı.
JİTEM davasında ilk derece mahkemesi beraat vermiş, istinaf ise çok ayrıntılı bir bozma kararı almıştı.
Bozma gerekçeleri ilk derece mahkemesinin eksik bıraktığı delillere dayanıyordu.
Önemli eksikliklerdi bu deliller. Ama ilk derece mahkemesi, bozma gerekçesindeki tüm eksikliklerin incelenmesini tek tek reddetti ve beraat kararını verdi.
İlginçtir ki ‘beraatı bozan’ İstinaf 1. Dairesi, bu kez ‘beraatı onadı’.
İşte burada, istinaf 1. Ceza Dairesinde ‘beraatı bozma’ kararı altında imzası olan hâkim Ayhan Altun yazdı 160 sayfalık karşı oyu.
Bu 160 sayfa içinde neler yok ki…
Okuduğunuzda Türkiye’de siyasi cinayetlerin faillerinin de, cezasız kalmasını sağlayanların da meçhul değil gayet belli olduğunu göreceksiniz.”
xxxxxxx
İstinaftan beraat almışlar…
Davanın ilk aşamasından itibaren hiçbir siyasi lider davaya katılmamış.
Keşke katılsalardı.
O zaman belki de Sinan Ateş cinayeti olmaz, “yargı gene hukuk suikastı yapacak mı?” endişesi de yaşanmazdı.
xxxxxxx
Türkiye’de Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri yemin ederken “anayasayı koruma” sözü verir, şeref ve namusları üzerine yemin ederler.
Anayasa da, Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına uyulmasını emreder.
Selahattin Demirtaş 8 yıldır AİHM Kararına rağmen hapis yatıyor.
Üstelik AİHM bugüne kadar çok ender kullandığı bir madde üzerinden Demirtaş Davası’nda hak ihlali verdi.
“Siyaseten” içerde tutulduğunu kayıt altına aldı.
Bu ne demek?
Siyasal ve hukuksal zorbalık tespit tutanağı demek.
Keşke siyasal liderler Demirtaş yargılanmasını da izleselerdi.
Tüm hukuk mağdurlarının hakkını aynı samimiyet ve dayanışma içinde korusalardı.
xxxxxxx
Bugün de Sinan Ateş Cinayetinin ilk duruşması.
Katil belli…
Cinayeti örgütleyen, katili kollayanlar da.
Belli olmayan, ülkenin ne kadar “hukuk devleti” olduğu.
Yargı hukuku boğduğu için hukuk nefessiz kaldı.
Ölmeye yattı.
xxxxxxx
Bugünkü davanın sonucu, siyasetçi dostumun değimiyle “Susurluk’un metastaz” yapmasına karşı Ankara’nın ne yapacağını gösterecek.
Kanlı hücreler bünyeden temizlenecek mi?
Yoksa…
Sefalet, baskı, denetimsizlik, hukuksuzluk, cezasızlık içinde kıvranmaya devam mı edeceğiz?
xxxxxxx
Susurluk’ta gerekli demokratik cerrahi müdahale gerçekleşmediği için “kanser” yayıldı.
Üstelik bugün siyasetin içindeki bazı odaklar, uyuşturucu ticareti ve cinayet konusunda hukuk devletinin refleksini engelleme peşinde.
Bu belayı bu bünyeden kim kazıyacak?
Böyle bir siyasi aday var mı?
“Susurluk’un metastaz yaptığını” söyleyen siyasetçi dostum her şeye rağmen olumlu bir istikamette yol alınacağını umut ediyordu.
Böyle bir umudun olup olmadığını biz herhalde en net biçimde bu dava sürecinde göreceğiz.
Mehmet Altan kimdir?
İlk imzası 15 yaşında yayınlandı. 20 yıl Sabah, 6 yıl da Star Gazetesi'nde baş yazarlık olmak üzere çok uzun yıllar köşe yazarlığı yanında televizyon programcılığı ve yorumculuğu yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var. 15 Temmuz sonrası Anayasa'nın 19., 26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı. 21 ay cezaevinde kaldı. AYM, AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK'lı.