Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

Aynı devletin tetikçileri; MHP’nin üç hilali, HÜDA PAR’ın Hizbullah’ı!

1990’lı yıllardaki üç hilalli güvenlik güçleriyle onların yetiştirdiği yurtsever Kürtlerin katili Hizbullah’ın günümüz koşullarında farklı bir boyutta buluşmasıdır hem MHP’nin hem de HÜDA PAR’ın Cumhur İttifakı’nda yer alması.

“Asrın lideri”, 2023 seçimlerine beş kala “asrın depremi” ve “asrın seli”yle sınandı ve sınıfta kaldı.

“Asrın depremi”nin ardından en az 48 saat ortada görünmemek varmış “asrın lideri”nin 22 yıldır yönettiği devletin “kader planı”nda.

Dere yataklarına, fay hatları üzerine yaptırdıkları, rant uğruna denetlemedikleri binalar bu ülke insanlarının mezarı oldu.

AFAD’ın kurtarma ekipleri ortada görünmedi günlerce. İnsanlar beton blokların altında saatlerce bağıra bağıra, geceleri soğukta dona dona öldüler.

Kızılay, evsiz kalan depremzedelere çadır ulaştırmak yerine parasını verene satmayı tercih etti.

Yurttaşlarının güvenli evler yerine beton mezarlarda yaşamasına göz yumanlar, “asrın depremi”nden sağ kurtulanlara rüzgarda uçmayacak, “asrın seli”nde suya gömülmeyecek doğru düzgün bir çadırkent bile kuramadılar.

“Asrın depremi”nin öldürdüğü, yaraladığı, evsiz bıraktığı insanları bir de “asrın seli” vurdu.

Yalnızca kurmayı beceremedikleri çadırkentler suya gömülmedi “asrın seli”nde.

“Cülus bahşişi” gibi dağıtılan şaibeli ihalelerle verilmiş, “asrın lideri”nin temelini attığı, açılışını yaptığı köprüler, yollar, kavşaklar çöktü, suya gömülüp ölüm havuzuna döndü.

“Asrın depremi” ve “asrın seli”yle sınanan “asrın lideri” birkaç ay kalan “asrın seçimleri”ni kaybetme korkusuyla “asrın ittifakı”nı çağdışı karanlık zihniyetlerin, kadın düşmanlarının, eli kanlı tetikçilerin partileriyle daha da büyütmek sevdasına düştü.

Sanki 1970’lerde sahneye konan, 12 Eylül faşist darbesine yol açan kanlı bir oyunun 2020’lerdeki versiyonunu izliyoruz aynen.

70’li yıllarda devletin “suç aparatı” olan MHP’nin “komonist” örgütlerin karşısına paralel birer cinayet şebekesi kurmasına benziyor bugün “asrın lideri”nin “asrın ittifakı”nı genişletme taktiği.

Sokağa hakim olmak, ihtiyaç halinde kullanılacak tetikçileri yetiştirmek için kurulan “Komando kampları”nın MHP’si o yıllarda bütün “devrimci” kuruluşların karşısına birer “ülkücü” örgüt dikmişti.

Örneğin Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK’in karşısına Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonu MİSK konulmuştu.

Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği TÖB-DER’in karşısına Ülkücü Öğretmenler Birliği Ülkü-Bir kurulmuştu.

70’li yıllardaki polis örgütlenmesi Pol-Der’in karşısına faşist örgütlenme Ülkücü Polisler Birliği adıyla Pol-Bir’i çıkartmıştı.

Yine aynı yıllarda “devrimci” İlerici Gençler Derneği İGD’nin rakibi olarak eli kanlı çetelerin doluştuğu Ülkücü Gençlik Derneği ÜGD kurulmuştu.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

İşte Erdoğan seçime beş kala aynen 1970’li yıllardaki faşist hareketin yöntemini uygulayarak muhalefetteki her partinin bir biçimde benzeyenini bulup Cumhur İttifakı’nın içine almaya başladı.

Elbette Saray iktidarının bu strateji ve taktiği ancak eldeki malzemeyle sınırlı. Bu nedenle birebir karşılığı olmasa da bir biçimde uygun bir çağrışım bulup muhalefetin her bir unsurunun karşısına bir benzerini koymaya çalışıyor.

Belli ki Ecevit’in DSP’sini CHP’nin karşısında bir seçenek olarak görüyor Erdoğan.

Erbakan’ın Milli Görüş fikrinin taşıyıcısı olan Saadet Partisi’nin karşısına oğlu Fatih Erbakan’ın Yeniden Refah Partisi’ni koymak istiyor.

Muhtemelen bugünün çakma ANAP’ı da Babacan’ın DEVA’sının ve Davutoğlu’nun Gelecek’inin muadili olarak düşünülmüş.

İYİ Parti’nin karşısında zaten Cumhur İttifakı’nın AKP’den sonraki en büyük bileşeni olan var.

Cumhur İttifakı’nda Destici’nin BBP’si belli ki “faşist fazlası” olarak elde kalmış.

Yine aynı ittifakın gayrı resmi ortağı Perinçek’in Vatan Partisi kadar saçma olan bir benzeri bulunamadığı için muhalefette bilinen bir karşılığı yok.

Yalnız kabul etmek gerekir ki 14 Mayıs seçimine giderken Cumhur İttifakı’nın en ilginç katılımcısı 90’lı yıllarda Kürt illerini kan gölüne çeviren Hizbullah’ın bugün siyasi bir örgütlenmeye dönüşmüş olan HÜDA PAR oldu.

Belli ki Erdoğan, muhalifi olan HDP’nin karşısına “Bakın biz de Kürtlerle ittifak yapıyoruz” diyebilmek ve gerektiğinde Kürt illerinde sokak gücü olarak kullanmak için HÜDA PAR’ı koyuyor.

Uzun adı Hür Dava Partisi olan HÜDA PAR ile Hizbullah aslında aynı anlama geliyor. Biri Arapça, diğeri Farsça “Allah’ın partisi” demek.

BÖLGE HALKI HİZBULKONTRA DERDİ

Ama bakmayın siz bugün Erdoğan’a karşı olanların HÜDA PAR ile işbirliğini eleştirmek için “Kürtlere bağımsızlık, federasyon istiyor. Kürtçenin resmi dil olmasını istiyor. Ne Mutlu Türküm Diyene demeyi yasaklamak istiyor” gibi yüzeysel eleştirilerine.

O talepler, Kürtlerin ulusal bilincine pranga vurmak için siyasal İslamcıların devletin derinlikleriyle el ele hazırlandıkları “vizyonlu misyonlu powerpoint sunumu”.

İşin aslı ise özellikle 90’lardaki 10 yıllık süre içersinde Kürt illerinde işledikleri yüzlerce suikastta gizli.

Polis tarafından eğitilen, jandarmanın illegal örgütlenmesi JİTEM’le de ortak çalışan Hizbullah’ın hedefinde yurtsever gazeteciler, Kürt aydınları, Kürt Özgürlük Hareketi’nin kamuoyu önderleri vardı.

Devletin polisinin, mahkemesinin, hapishanesinin resmen uzanamadığı alanlara “enseye sıkılan tek kurşun” ya da “kafaya indirilen bir satır”la imza atardı.

Elbette bölgeyi kan gölüne çeviren bu cinayetleri işlerken Hizbullah’ın en büyük destekçisi resmi polis ve askerdi. Eğer onlar yetmezse savcısıyla hakimiyle bu eli kanlı canilere destek verirdi devlet.

90’lı yıllarda Ankara’nın Olağanüstü Hal bölgesine yığdığı askerin, polisin ve özellikle de Özel Harekat’ın uzun namlulu silahlarının dipçiğinde, bellerindeki tabancaların kabzalarında, kollarındaki dövmelerde, duvarlara yazdıkları sloganlarda hep MHP’nin üç hilali vardı.

MHP’nin üç hilalini buldukları her yerde kullanan devletin askeri ve polisi yine devlete ait mekanlarda eli kanlı Hizbullahçıları eğitip sokaklara salardı.

Hatta Cumhur İttifakı’nı açıkça desteklediğini gizlemeyen Vatan Partisi’nin Genel Başkanı Doğu Perinçek’in o yıllarda sahibi olduğu 2000’e Doğru dergisinin Diyarbakır muhabiri Halit Güngen 1992 yılında Hizbullahçıların, Diyarbakır Çevik Kuvvet Merkezi’nde eğitildiğini yazmıştı. Güngen bu haberden iki gün sonra derginin Diyarbakır Bürosu’nda öldürülmüştü.

İlginç olan ise bugün Perinçek’in Vatan Partisi ile dünkü Hizbullah’ın siyasi partisi HÜDA PAR’ın Cumhur İttifakı’nda buluşmasıydı.

Devletin “emir komuta zinciri” içinde olduklarından da bölge halkı Hizbullahçılara “hizbulkontra” derdi.

Seçilen hedefin ensesine işte bu hizbulkontracılar sokağın ortasında tek kurşunu sıkar, devletin sivil giyinmiş polisi ya da JİTEM’cisinin kullandığı yine devlete ait sahte plakalı beyaz Toros’a binip ellerini kollarını sallayarak giderlerdi.

HÜDA PAR’ın Kürtlere dönük göstermelik taleplerine bakanlar “Nerede bu Devlet Bahçeli”, “MHP bu ittifaka nasıl ‘evet’ der” diye hayret ediyorlar.

Halbuki bunda şaşıracak bir şey yok.

1990’lı yıllardaki üç hilalli güvenlik güçleriyle onların yetiştirdiği yurtsever Kürtlerin katili Hizbullah’ın günümüz koşullarında farklı bir boyutta buluşmasıdır hem MHP’nin hem de HÜDA PAR’ın Cumhur İttifakı’nda yer alması.

Herhalde bu da “asrın depremi” ve “asrın seli” sınavlarında geçen “asrın lideri”nin kurduğu “asrın ittifakı”ydı; çünkü MHP’nin üç hilali ile HÜDA PAR’ın Hizbullah’ı aynı ceberut devletin tetikçileriydi.


Celal Başlangıç: 1956 yılında İstanbul’da doğdu. 1975’te Ekspres’te gazeteciliğe başladı. 1978 yılında Ege Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdi. Demokrat İzmir, Politika ve Cumhuriyet gazetelerinde muhabirlik, istihbarat şefliği, bölge temsilciliği, politika servis şefliği ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. 1995’te Evrensel Gazetesi’nin Kurucu Genel Yayın Yönetmenliği görevini üstlendi. Radikal’de 10 yıldan fazla süreyle “Zaman Mekan ve İnsan” röportajları yaptı. 2002’de Beyoğlu Gazetesi’nin Kurucu Genel Yayın Yönetmeni oldu. 2011’de İMC TV’nin Kurucu Yayın Kurulu Üyeliğinde bulundu. T24, Haberdar ve Gazete Duvar haber sitelerinde köşe yazarlığı yaptı. 2017’de Artı TV ve Artı Gerçek’in Kurucu Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi