Bıçak sırtı

Başta İstanbul olmak üzere birçok ilde kimin seçileceği ve hangi partinin ne kadar oy alacağı çok önemli olacak. Fakat bu oranlar nasıl sonuçlar doğuracak son derece belirsiz. İşte siyaseti yakından izleyenlerin, kapıldığı o ‘bıçak sırtı’ durum tam da bu.

2024 yerel seçimlerinin favori tabiri ‘bıçak sırtı’. Hafta sonu SER-AR araştırma şirketi 12 ili ‘bıçak sırtı’ ilan eden çalışmasını yayımladı.

Özellikle seçimlerin yıldızı İstanbul için her iki taraftan da gerçekçi bir tahminde bulunmaya çalışanların ağzından düşmüyor bu tabir. CHP ya da AKP kaynaklı anketlerde de kazanan farklı olsa bile aradaki fark hep birkaç puan. Dolayısıyla kime sorsanız yüzünü sağa sola döndürüp ‘bıçak sırtı’ deyiveriyor. Herkes hemfikir aslında, İstanbul’da seçimi kimin kazanacağı belirsiz. İzmir ve Ankara’da bir şey değişmeyecek, o belli. Ama İstanbul hepsinden önemli ve herkes için ‘mümkün’. İktidar da muhalefet de bu kenti yeniden kazanabileceklerini biliyor ve bunu umuyor. Yine de son haftaya girdiğimizde kimse mutlak bir üstünlük sağlayabilmiş değil.

2024 yerel seçimlerinin ardından ‘seçimsiz’ bir döneme gireceğiz. Olağanüstü bir şey olmazsa 2028’e kadar seçim yok. Bu dönem önemli çünkü siyaset ehli biliyor ki Türkiye siyasetinin yeniden şekillendiği bir dönem olacak. Önümüzdeki seçimin önemi biraz da bundan, sonuçların siyasetin gidişatını belirleyecek olmasından kaynaklanıyor. Fakat o kadar çok seçim, o kadar çok kavga, o kadar çok yenilgi yaşandı ki kimsenin hali kalmadı. İster iktidarı ister muhalefeti desteklesin, sanki herkes biraz seçim yorgunu. Dolayısıyla sonuçları siyasetçiler için son derece belirleyici olacak bu seçime kitleler öyle aman aman bir heyecan göstermiyor. AKP’liler için zaten zafer 2023 mayısında kazanılmış durumda, muhalifler içinse 2028’e kadar bir umut yok… Belki de belirsizliği besleyen unsurlardan biri bu, siyasetten soğuma, siyasal apati durumu.

Bir önceki seçimlerde 800 bin oy farkı getiren ittifak desteği olmadan İmamoğlu’nun bir kez daha kazanması matematiksel olarak zor. Ama İmamoğlu’nun yarattığı ‘kazanan siyasetçi’ algısı onu AKP seçmeni için bile bu seçimin favorisi yapıyor. Küskünlüklere, diğer muhalif adayların alacağı ufak tefek oylara ve Erdoğan’ın bütün ağırlığıyla yüklenmesine rağmen siyasi karizmasıyla İmamoğlu İstanbul seçiminin en güçlü adayı. DEM’in aday çıkartması aslında İstanbul’da İmamoğlu’nun elini rahatlatıyor. Bu ‘yumuşak rekabet’ ortamında AKP’nin ‘iç güvenlikçi’ karşı saldırılarından, yani ‘Demli’ ilan edilmekten kurtuluyor ve milliyetçi seçmenin oyuna talip olmayı sürdürüyor. Öte yandan ne olursa olsun İstanbul’u AKP’ye kaptırmamak gerektiğini düşünen Kürt seçmenin oyunu alma şansını da koruyor. Ama Tayyip Erdoğan da tüm gücüyle bastırıyor. Deprem korkusunu bir seçim taktiğine dönüştüren eski Şehircilik Bakanı Murat Kurum güçlü bir varlık gösteremiyor ama Erdoğan Anadolu mitinglerinde bile İstanbul’dan söz ederek bu konudaki ısrarını sürdürüyor. İktidarın tüm araçlarıyla İstanbul’da seçimi kazanmak için seferber olduğu açık. Yine de İstanbul herkes için bıçak sırtı.

Geçen hafta değindiğim ‘küskün seçmen’ meselesi İstanbul’da CHP’nin en önemli sorunu. Sadece İstanbul’da değil. Mesela hafta sonu gittiğim Çanakkale’de çeyrek asırlık CHP yönetimi de sallanıyor. Türkiye’nin belki de en uzun süre görevde kalan belediye başkanlarından biri Ülgür Gökhan artık bu seçimde aday değil. Yerine CHP’nin ağır toplarından, eski milletvekili Muharrem Erkek aday gösterildi. Ön seçim yapılmamasına tepki gösteren partililer çıktı, hatta aday adayı olan belediye başkan yardımcısı İrfan Mutluay Ankara’ya gidip durumu protesto ederek haber bile oldu. Özgür Özel yönetiminin aday belirleme süreçlerinde Kılıçdaroğlu’nu destekleyenlere karşı tavrı İzmir gibi Çanakkale gibi illerde CHP’nin elini de zayıflattı. Belki sonuç değişmeyecek ama mesela Çanakkale’de Ülgür Gökhan’ın aldığı %60 oy, anketlerde %40’a düşmüş görünüyor. Burada beklenmedik bir çıkış yapansa İyi Parti’nin genç adayı Burak Kunt. Anketlere göre %20’ye yakın oy olması bekleniyor, kentteki görünürlüğü de kendinden söz ettirme oranı da epey yüksek. Belli ki bu ilde artık yeni bir siyasi aktör daha var. Kunt, oylarını daha da artırmayı başarırsa aradan AKP’li adayın sıyrılması, sahildeki CHP kalelerinden birinin düşmesi şaşırtıcı olmaz.

Millet İttifakı genel seçimleri kazansaydı, bütün bu rakamlar şimdi çok farklı olur bu kadar çok ‘bıçak sırtı’ il olmazdı. 2023 seçimlerinden sonra CHP’de değişim kaçınılmazdı. O zamanki parti yöneticileri bunu yerel seçimlerin sonrasına ertelemek istedi. Ama İmamoğlu’nun desteklediği Özgür Özel beklenmedik bir çıkış yaparak partinin yönetimini devraldı. Böyle şaşırtıcı bir kongre sonucu da ancak CHP’de olurdu.

Bu işin iyi tarafı. Kötü tarafı ise partinin içinde 1 Nisan’ı bekleyen bir grup oluşması. Bazı partililerin Özgür Özel’in başarısızlığını beklediğini tahmin etmek güç değil. ‘Bıçak sırtı’nı keskinleştiren bir etken de CHP içindeki bu gerilim. Gerilim, seçim sonrası açık bir rekabete dönüşecek ve CHP’nin de içinde bulunduğu merkez siyasette muhakkak bir değişim yaşanacak. Nitekim Bekir Ağırdır da bu haftaki Oksijen yazısında buna işaret etmiş. “Bu yerel seçimler eğer vaktinde gerçekleşirse 2028 genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair bir işaret verecek mi göreceğiz. Ya da yerel seçim sonuçları partilerde farklı arayışları, değişimleri tetikleyecek mi izleyeceğiz” diye yazmış.

Küskün, kızgın ya da moralsiz olsalar da muhalif seçmenler bu hafta sonu yine de sandığa gidecek ve birçok yerde CHP’li, DEM’li, İYİ Partili ve hatta Yeniden Refahlı adayları başkan seçecek. Başta İstanbul olmak üzere birçok ilde kimin seçileceği ve hangi partinin ne kadar oy alacağı çok önemli olacak. Fakat bu oranlar nasıl sonuçlar doğuracak son derece belirsiz. İşte siyaseti yakından izleyenlerin, kapıldığı o ‘bıçak sırtı’ durum tam da bu.

Sonuçlar ne olursa olsun, Türkiye’nin demokrat insanları için en iyisi olsun… Bizim durduğumuz yerde söyleyebileceğimiz tek şey bu.


Cem Erciyes: Gazeteci, yayıncı. 1971 doğumlu Cem Erciyes, İzmir Bornova Anadolu Lisesi’ni ve Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. İstanbul Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler dalında yüksek lisans yaptı. Gazeteciliğe 1992’de Dünya Gazetesi’nde başladı. Dünya Kitap dergisi ve kültür sanat sayfalarında çalıştı. 1997 yılında Radikal’e geçti. Kültür Sanat Editörü ve Radikal Kitap Eki Yayın Koordinatörü, Ek Yayınlar Yönetmeni gibi görevler üstlendi… 2016 yılında Doğan Kitap’ın yayın direktörlüğünü üstlendi. Halen bu işi yapıyor. Çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde yazıları yayımlandı. TRT’de, Açık Radyo’da kültür sanat ve tarih programları hazırladı, sundu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cem Erciyes Arşivi