Bir 24 Nisan daha yaklaşırken

Yeniden bir 24 Nisan daha yaklaşıyor. Her seferinde mevcut rejimin aparatları tarafından bizlere yerimizin ve haddimizin bildirildiği günlerdir bunlar. Bu sene de yine Cumhurbaşkanlığı adaylarında olacak gözlerim. Kim ne diyecek o gün merak ediyorum.

Yeniden bir 24 Nisan daha yaklaşıyor. Her Nisan ayı bu haftalar bizim için yaznısal alanda kısırlık dönemi. Bugüne kadar içerisinde büyüdüğümüz travmatik haleti ruhiyeden çıkıp da yeni ve üretken ne yazabiliriz diye düşündüğümüz, geçmişe takılmak değil geleceğe bakmak istediğimiz, ancak her seferinde mevcut rejimin aparatları tarafından bizlere yerimiz ve haddimizin bildirildiği, "gerekirse yeniden yaparız"cıların medya organlarında boy gösterdiği günlerdir bunlar.

Bu sene de yine Cumhurbaşkanlığı adaylarında olacak gözlerim.

Kim ne diyecek o gün merak ediyorum.

Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan Türkiye Ermenileri Patriği'ne 2020 yılında gönderdiği bir mektupta “1. Dünya Savaşı'nda hayatını kaybeden Osmanlı Ermenilerini saygıyla anıyorum” demişti.

Ondan daha sonra bu konuda daha da ileri giden olmadı.

Tabii şuraya not düşelim bu konuda siyasetçiler arasında en ileri söylemi 2014 yılında Selahattin Demirtaş yapmış ve meclis kürsüsünden Ermeni soykırımının kurbanlarını anmıştı.

Garo Paylan'ın HDP'li vekiller ile meclis sıralarında Ermeni aydınların fotoğraflarını koyması da son 5 yılın artık bir geleneği haline gelmişti. Bundan sonraki mecliste ne kadar olur bu bilmem ama tarihe not düşmüş olalım.

Demirel bu konuda Ermeni diasporasını hedefe alarak “Tarihten husumet çıkarmasınlar” demişti. Ve sonrasında da 2007'de ulusal kanala verdiği bir röportajda “Doğu Perinçek'in arkasındayız” diyerek tarafını belli etmişti.

Bu konuda birinci yüzyılda Türkiye cumhurbaşkanlarının ne dediklerini gazeteci Serdar Korucu Agos'taki bir makalesinde özetliyor. İlgilenenler şuradan okuyabilirler.

İYİSİ Mİ BİZ ÖNÜMÜZE BAKALIM

Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılına girerken partilerin nasıl bir tavır alacakları konusunda da bazı öngörülerde bulunabiliriz. Cumhur ittifakı’nın küçük ve artık küçücük ortağı MHP'nin tavrı her zamanki gibi olacaktır. Belki Devlet bahçeli bu yıl “1+9+1+5 eşittir 16'dır. 24'ün 2 sini çıkarsan 14 Mayıs işte size hain Ermenilerin seçim planları” diyebilir.

Haziran ayında Türkiye Ermenistan sınırını üçüncü ülke vatandaşlarına açmak isteyen Erdoğan'ın 24 Nisan'ı da bir propaganda aracına çevirmeye çalışması da küçük ir ihtimal. Bizden olsa olsa 3-5 oy fazla gelir bu atılıma.

Ama kaybedeceği oy çoktur.

Muhalefete bakacak olursak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 2021 yılında ABD Başkanı Biden'ın 'Ermeni soykırımı' ifadesini kullanması üzerine yaptığı açıklamayı hatırlayalım.

“Ne yazık ki Birinci Dünya Savaşı da milyonlarca insanın ölümüne ve yaralanmasına sebep olmuştur. CHP, acıların yarıştırılması ve siyasete alet edilmesine karşıdır...

Siyasetçiler olarak bizim önceliğimiz geçmiş acılardan ders alarak, bunların bir daha yaşanmamasını sağlamaktır. Devlet insanları tarihi yaparlar, bilim insanları tarihi yazarlar. Devletlerin sorumlu mevkilerinde bulunan insanların, tarih yazmak gibi bir davranışı kabul edilemez. Söz konusu siyasi niteleme, halihazırda zor bir süreçten geçmekte olan Türkiye-ABD ilişkilerine tamir edilemez yaralar açabilir.”

İkinci yüzyılı Cumhurbaşkanı adayı Halk TV'de aynı tarihlerde verdiği bir röportajda ise:

“Geçmişte yaşanan acıları incelemesi gereken tarihçilerdir. Türkiye buna hazır mı? Evet, hazır. 'Ermeni soykırımı' iddiasında işin özü şudur: Türkiye'nin izlediği yanlış dış politikanın, Türkiye’ye maliyet olarak yansıması…”

Tarihi tarihçilere bırakmak oldukça çelişkili bir söylem ve yıllarca Ermeni dünyasında tartışıldı. Çıkardığımız şuydu: Biz henüz tarih olmadık sayın Kılıçdaroğlu. Türkiye Cumhuriyeti’nin devamlı inkarı ile hala yaşıyoruz bu soykırımı.

Dönelim Deva partisine. Deva Partisi genel başkanı Ali Babacan 2022 yılında yaptığı açıklamada: “1915’te hayatını kaybeden Osmanlı Ermenilerini anıyorum“ diyerek Erdoğan'ın dış siyaset politikasını izlemişti. O dönem kendisine 2014'te dışişleri bakanı iken yaptığı bir açıklama hatırlatıldı. Babacan 2014'te şunları söylemişti:

“99 yıl önce Amerika'dan çok daha uzak bir coğrafyada gerçekleştirildiği iddia edilen ama olup olmadığı konusunda da hiçbir bilimsel çalışmanın henüz yapılmadığı ve bizim de kesinlikle olmadığını iddia ettiğimiz bir konunun, bugün ABD'de tamamen iç politika malzemesi olarak kullanılması hoş bir şey değil”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu 2015 yılında AKP'den başbakan olduğu dönemde “Osmanlı Ermenilerini saygıyla anıyoruz” demiş ve eklemişti: “Tarih siyasete alet edilmediğinde, bu olgun ve erdemli duruşun gerçekleştirileceğine inanıyoruz.”

2022 yılında ise Davutoğlu iyi bir kıvırma ile 24 Nisan'da sadece Erdoğan'ı ABD'ye karşı tavır almadığı için eleştirmekle yetindi.

“ABD Başkanı Joe Biden yanlışta ısrar etti, 1915 olaylarıyla ilgili "soykırım" ifadesini yine kullandı. Bu saygısızlığın vebali sizin de omuzlarınızdadır. Joe Biden'ı talihsiz açıklaması nedeniyle şiddetle kınıyorum.”

“HADİ ORADAN BE”!

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun bu konudaki tavrı ise ilginç. 2022 yılında partisinin Gebze ilçe kongresinde şunları söylemişti:

Müslümanlar bütün dünyaya barış getirmişlerdir. Her inanca sahip olanlar huzur içinde yaşamıştır İslam ülkelerinde. Ermeni Katliamı yapıldı deniyor şimdi de. Hadi oradan be. Sahtekarlar. Ermenilere yüzyıllarca yaşama hakkını kim verdi? Osmanlı verdi. Yıllarca demiyorum yüzyıllarca. Eee birden bire 1917 yılına geldiği zaman ‘katledelim şunları yeter artık’ dediler. Böyle saçmalığa kimse itibar etmez. Bu sadece ve sadece inancımızı tahakküm altında almak, bizi kötülemek için uydurulmuş bir iftiradan ibarettir.”

BAŞIN ÖNE EĞİLMESİN

İyi Parti bu anlamda en sert çıkışı yapanlardan. Hatta Genel başkanı Meral Akşener'in açıktan Garo Paylan'ı tehdit ettiğini de söyleyebiliriz.

Her sene Ermeni soykırımının Türkiye parlamentosunda tanınması için teklif veren HDP Milletvekili Garo Paylan'ın 2022'de verdiği teklife kimse onun kadar ateşli ve tehditkar bir tavır göstermedi.

Akşener: “Sözde 'soykırım' teklifiyle, milletimizin başını yere eğdirmeye kalkan hadsizliği şiddetle kınıyorum. Büyük Türk Milleti'nin, gurur duyulacak bir tarihi vardır. Bizler burada oldukça, hiçbir kirli ajanda bu gerçeği değiştiremez” demişti.

Bu açıklamayla birlikte Paylan'a karşı mecliste tepkiler de yükselmeye başladı. Hatta bu açıklamadan sonraki aylarda Paylan'a karşı düzenlenecek bir suikast planını tetiklediğini bile söylemek aşırı olmaz sanırım. Bu konuda Garo Paylan ne kadar soru önergesi verse de hiçbir yanıt gelmedi. Hatta açılan davaya da takipsizlik kararı verildi.

“ÖNCE RUSYA İÇİN ÖZÜR DİLESİN”

Altılı masanın bana göre sessiz ortağı Demokrat Parti Genel başkanı ise 2015'ten bu yana farklı bir tavır takınmış değil. 2015'te “Putin kendi tarihine baksın. Özür dileyecekse önce Osmanlı’nın sadık tebaası olan Ermenileri çeteciliğe sevk eden o günün Rusya’sı adına Ermenilerden ve bu milletten tarih adına özür dilesin” ifadelerini kullanmıştı.

İlginçtir. Bu açıklamada özür dilenmeyecek veya soykırımın tanınmayacağını söylemiyor Uysal. “Önce Rusya özür dilesin” diyor. Rusya özür dilerse belki o da diler...

Öte yandan 2021'de Ahmet Davutoğlu gibi kıvrak bir hareketle 24 Nisan'da sadece Biden'ın açıklamasını kınamakla yetindi Uysal, açıklamasında bütün Batı'yı karşısına alıyordu:

“Batılı güçler, Anadolu’da Ermenilerin yaptıkları tüm katliamların teşvik edeni ve destekçisi olarak Ermeni çeteler kadar sorumludur!”

PEKİ YA MUHARREM İNCE

Tüm bunları sıralayıp da Muharrem İnce'ye değinmezsek olmaz. Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, Osmaniye'de 2022 Mayıs'ında, partisinin il binasında yaptığı konuşmada Altılı masayı hedef almıştı:

“O altılı masanın mutabakat metninde de 'Tarihi gerçekler' cümlesine takılıyorum. Ne demek tarihi gerçekler? Yani biz Ermeni soykırımı yaptık mı kardeşim? Ne demek istiyorsunuz? Ya bir çıkın bakalım. Ben Türk'üm, ırkçı değilim, kafatasçı da değilim. Bilimle savunurum her şeyi. Türkler, Ermenilere soykırım yapmamıştır, nokta. Gerekçelerini açıklıyorum. Yahudiler evinde oturuyordu Almanya'da. Naziler geldi bunları evinden aldı. Yahudilerin silahı yoktu, partisi yoktu, Almanları arkadan vurmamıştı, Almanların komşularıyla iş birliği yapmamıştı. Ermeniler, Osmanlı tebaasıydı, Osmanlı'da benim eski devletim, hepimizin eski devleti. Türkiye Cumhuriyeti neyse Osmanlı da o Selçuklu da o. Bizim atalarımız bunlar. Ermenilerin elinde silah var mıydı? Vardı. Ermenilerin partisi var mıydı? Vardı. Ermeniler Ruslarla iş birliği yapıp Osmanlı'yı arkadan vurdu mu? Vurdu. Osmanlı'da arkadan vurulmamak için yerlerini değiştirdi. Yerlerini değiştirirken kötü şeyler oldu mu? Oldu. Türkler Ermenilere kötülük yaptı. Ermeniler de Türklere kötülük yaptı. Dolayısıyla ben bu soykırım meselesini tanımıyorum. CHP'nin içinde tanıyanlar var. Memleket Partisi'nin içinde tanıyan olursa kapının önü oradadır.”


Aris Nalcı: 1998'de Agos'ta, Hrant Dink ve arkadaşlarıyla çalışmaya başladı. Haber müdürlüğü, editörlük ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. İMC televizyonunda programlar sundu ve bir süre haber müdürlüğü görevini üstlendi. Aynı dönemde Türkiye'de azınlıklarla ilgili ilk program olan Gamurç - Köprü'nün editörlüğünü ve sunuculuğunu yaptı. Programa halen ARTI TV'de devam ediyor. Birçok sivil toplum örgütünde azınlık hakları ile ilgili çalışmalar yaptı, sergi ve raporlar hazırladı. 1965 kitabının editörlerinden biridir, Evrensel ve Kor yayınlarından çıkan Paramazlar adlı kitabın ise çevirmenidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aris Nalcı Arşivi