Bir dönem bitiyor…

Sanırım, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasındaki yorumum şimdi yerli yerine oturacak: “Bir dönem bitiyor Ne askeri vesayet ne de siyasal İslam şarlatanlığı. Toplumun bütün kesimlerini devletin sahibi yapacak AB standartlarında demokratik cumhuriyet…

Seçim öncesi yazı yazmak zordur.

Üstelik yazıyı sandıkların açılmasından hemen önce teslim etmek gerekiyorsa…

“Neyi nasıl yazayım” fikrinin etrafında dolanırken, 10 Ağustos 2014 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarına denk geldim.

Yaklaşık on yıllık bir gözden geçirmeye imkân verdiği için rakamlar üzerinden duruma göz attım.

xxxxxxx

12 Haziran 2011 genel seçimlerinde kayıtlı 50 milyon 237 bin seçmenin 43 milyon 785 bini oy kullandı.

Geçerli oy sayısı 42 milyon 813 bin oldu.

Katılım oranı yüzde 87.16.

xxxxxxx

30 Mart 2014 yerel seçimlerinde kayıtlı 52 milyon 695 bin seçmenin 46 milyon 510 bini sandığa gitti.

Oyların 44 milyon 700 bini geçerli sayıldı.

Katılım oranı yüzde 89.15.

xxxxxxx

Yerel seçimle aynı yıl yapılan 10 Ağustos 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir düşme var…

YSK’nın verilerine göre 52 milyon 920 bin 985 kayıtlı seçmenin 39 milyon 851 bin 594’ü oy kullanmış.

Oy kullanmayan seçmen sayısı 13 milyon 69 bin 364 olmuş.

Katılım son yılların en düşük seviyesinde kalmış.

Geçersiz oyların toplamı da 730 bin 638 olarak kayda geçmiş.

Kısacası “Mart yerel seçimlerinden Ağustos cumhurbaşkanlığı seçimlerine ortaya ‘siyaset küskünü’ çok kocaman bir kesim çıkıvermiş.”

xxxxxxx

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sandığa gidenlerin kabaca 21 milyonu Tayyip Erdoğan’a, 15 milyonu Ekmeleddin İhsanoğlu’na, 4 milyonu da Selahattin Demirtaş’a oy vermiş.

O zamanlar CHP ile MHP ittifakı var.

Hesaplamalar MHP’den 1,5 milyon seçmenin partisinin adayına oy vermediğini, 2 milyon civarında CHP seçmenin de sandığa gitmediğini göstermiş.

Muhalefet kanadının küskünleri belli ki adaylarını beğenmemiş.

Eğer o dönem seçime tek adayla gidilseymiş ve seçmen küsmemiş olsaymış iktidar el değiştirecekmiş.

Muhalefet büyük bir fırsatı kaçırmış.

xxxxxxx

İktidarın da azımsanmayacak bir ‘küskünler bloku’ oluşmuş….

30 Mart’ta AKP, bir önceki seçime oranla iki milyonun üzerinde oy kaybetmiş, oyları yüzde 6,5 oranında gerilemiş.

30 Mart yerel seçimlerinde AKP’nin aldığı oy 20 milyon 500 bin.

10 Ağustos’ta Recep Tayyip Erdoğan, 30 Mart yerel seçimlerinde AKP’nin kaybettiği oyları tamamen geri alamamış.

xxxxxx

Cumhurbaşkanlığı seçimi ertesinde yazdığım yorumda durumu şöyle değerlendirmişim:

“Belli ki AKP’li muhafazakâr seçmenin bir kısmı da 17 Aralık sonrasındaki tavrı pek içine sindiremedi.

Mahkemede aklanmaktan kaçıp yargıya darbe yaparak ülkeye huzur ve refah gelmeyeceğini gördü.”

xxxxxxx

Duruma toplam seçmen üzerinden de bakmışım:

“‘Milletin adayı’ sonuç itibariyle, toplam seçmen sayısı üzerinden baktığımızda, yüz seçmenden 38’inin desteği ile Çankaya’ya çıkıyor.

Zafiyet sinyalleri çoğalan ekonominin henüz dermansız olmadığı bu dönemde, AKP’nin oylarının 20-21 milyon aralığında tıkandığı görülüyor.

Bu oylar bundan sonra artmayacak, bu anlaşılıyor.

Tam aksine, AKP kadrolarındaki yeni değişimlerle, ekonomide ortaya çıkması çok muhtemel kırılmalarla azalacak.

AKP oylarındaki her değişimin bundan sonra geriye doğru olacağı bir döneme giriyoruz.”

xxxxxxx

2014 yılı şartlarını dikkate alarak durumu şöyle yorumlamışım:

“Kendi ikbalini ‘milletin ikbali” gibi sunarak siyasal hokkabazlık peşindeki Erdoğan’ın hamasi söylemine rağmen öyle gözüküyor ki bir dönem bitiyor.

Askeri vesayetin maskesi düşmüştü, şimdi de siyasal İslam düşüşe geçiyor.

Erdoğan kendini İslam âleminin lideri gibi gösterip anayasada olmayan yetkileri kullanmaya kalkacağını söylese de 17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının önünü zorbalıkla keseceğini sansa da dünkü seçim sonuçları bunların bundan böyle pek de mümkün olamayacağını ortaya koymakta…”

xxxxxx

Devamında şunlar var:

“Toplum, AKP’nin Birinci Cumhuriyet’i AB standartlarında ilkelerle demokratikleştirerek tüm mağdurların sorunlarına çare olmasını bekliyordu.

Ne ki özellikle 2011 seçimlerinin ertesinde salçalı bir siyasal İslam görüntüsüyle, faşizan bir zorbalıkla karşılaştık.

Kirlenme ve hukuksuzluk gemiyi azıya aldı.

12 Eylül rejimi korundu, sadece despotluk el değiştirdi.

Siyasi Partiler Yasası, Milli Güvenlik Kurulu ve YÖK sapasağlam kaldı ama siyasal şarlatanlık ‘ileri demokrasiye’ geçtiğimizi iddia etti.

Erdoğan, meşruiyetini yitirmiş bir iktidarın üzerinde Çankaya’ya çıkarken siyasal İslam hem içerde hem de dış politikada karanlık ve hukuksuzluk içinde boğulmuş gözüküyor.”

xxxxxxx

“Askeri cumhuriyet bu toplumun taleplerine cevap vermediği gibi bir de halkı aşağıladı.

Siyasal İslam’ın da hukuksuzluğunu ve yolsuzluğunu yaşadık. Yaşamaya da devam ediyoruz.

Belli ki çarenin AB standartlarında bir demokrasi olduğunda ortaklaşa karar kılıp, kişi başına geliri artıracak, demokrasinin ve hukukun kurallarına riayet edecek, hırsızlık ve yolsuzluk yapmayacak bir toplumsal kadroyu ortaya çıkarana kadar çalkalanacağız.

Ama bu son büyük çalkantı olacak.”

xxxxxxx

Tespitler doğru ama Erdoğan parlamentoda azınlığa düşse de bir seçim daha kazandı.

Ve ülkenin çürüme hızı ralli yapmaya başlasa da koşulları orasından burasından çekiştire çekiştire bugüne kadar geldi.

O nedenle sanırım, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasındaki yorum şimdi yerli yerine oturacak:

“Bir dönem bitiyor…

Ne askeri vesayet ne de siyasal İslam şarlatanlığı…

Toplumun bütün kesimlerini devletin sahibi yapacak AB standartlarında demokratik cumhuriyet…”


Mehmet Altan: İlk imzası 15 yaşında yayınlandı. 20 yıl Sabah,6 yılda Star gazetelerinde baş yazarlık ve yazarlık, televizyon programcılığı ve yorumculuk yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var.15 Temmuz sonrası Anayasa'nın 19.,26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı.21 ay cezaevinde kaldı. AYM,AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK'lı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Altan Arşivi