Bir ketıl da CHP Genel Merkezi'ne gitmeliydi

Selahattin Demirtaş meşhur ketıllardan birisini CHP Genel Merkezine göndermeliydi. Tek adam rejimiyle saf tutmanın bedelini öderlerken hukukun, anayasanın, adaletin yamultulmasının nasıl sonuçlara yol açtığını her gün yeniden hatırlamalıydı CHP yönetimi.

Malum İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun kendisine "ahmak" demesine cevap olarak "31 Mart'ta seçimi iptal edenler ahmaktır" dediği için YSK üyelerine hakaretten 2 yıl 7 ay hapis cezası almıştı. Karar, istinaf ve Yargıtay da onarsa geçerli olacak. Ekrem İmamoğlu’nun siyasi yasağı başlayacak ve Erdoğan’ın karşısında aday olamayacak. Belki de hapise atılacak. Kulislerde bu sürecin pek yakında işletileceği ve ortalığın karışacağı konuşuluyor.

Başka bir mahkemede ise bir önceki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı ve üyelerine yönelik hakaret ettiği iddiasıyla 4 yıl 1 aya kadar hapis cezası talep ediliyor. Peki ne olmuştu?

Artı Gerçek haberine göre “Eski CHP Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu, durdurulan MİT tırları görüntülerini eski Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'a verdiği iddiasıyla İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmış ve "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak" suçundan 25 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

Hapis cezasının ardından o dönem CHP Genel Başkanı olan Kemal Kılıçdaroğlu açıklama yaparak "Bu kararı verenler bu kararın altında kalacaklardır. Biz yıllarımızı demokrasi için harcadık, adalet istiyoruz, demokrasi istiyoruz, düşünce özgürlüğü istiyoruz bu ülkede. 20 Temmuz darbesini yapanlar adaleti yok ettikleri, demokrasiyi yok ettiler, hakim hakim olmaktan çıktı gözünü dikmiş saraya nasıl talimat gelecek ve ben öyle karar vereceğim diye, bunların hiçbirisi hakim değil, hiçbirisi yargı dağıtmıyor, sadece ve sadece sarayın sopası olma görevini yerine getiriyorlar" demişti.

"Kılıçdaroğlu'nun sözlerinin ifade özgürlüğü ya da eleştiri sınırlarını aştığı, şüphelinin atılı suçu işlediği hususunda yeterli delil olduğu" belirtilerek dava açıldı. Şüpheli Kemal Kılıçdaroğlu hakkında "Zincirleme şekilde Kamu Görevlisine Görevinden Dolayı Alenen Hakaret" suçundan önümüzdeki günlerde hakim karşısına çıkacak.

Bu tabloya göre Erdoğan’ın eski veya muhtemel siyasi rakiplerini hapse attırabilmesi için üretilen böylesi güdük bahaneler dahi yeterli görünüyor. İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu’nu Silivri’ye göndermek Erdoğan’ın bir emrine bakar. CHP kadroları “eğer böyle bir hamleye cesaret ederseniz ortalığı ayağa kaldırırız” diye söylenmekten başka bir şey yapamaz haldeler. Memleketin demokrasi tarihçesinde benzeri az görülmüş bir rezillik içindeyiz. Hak, hukuk, adalet, siyaset, meclis hiçbir kavramın, hiçbir kurumun değeri kalmamış.

Cumhuriyet Halk Partisi, Erdoğan’ın talimatıyla ve güdük bahanelerle daha önceden tutsak edilen eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın dokunulmazlığına gözü gibi bakmalıydı. Herkes uyardı, dinlemediler, o gün geldi çattı işte. Selahattin Demirtaş, geçtiğimiz gün içinde yaşadığımız bu süreci sembolize etmeye aday bir hediye yolladı cezaevinden.

Tutsaklığı boyunca siyasete nüfuz eden açıklamalarının, sosyal medya paylaşımlarının sembolü haline gelmiş olan ‘Ketıl’ı DEM Genel Merkezi’ne hediye etmiş. DEM Parti'den yapılan açıklamada "Sayın Demirtaş'ın emektar ketılı artık Genel Merkezimizde. Değerli arkadaşımız, bozulan iki ketılından birini sevgili eşi Başak Hanım’a, diğerini de hatıra olarak Genel Merkezimize hediye etti. Sembolik anlamı bizim için de kıymetli olan bu hediyeden dolayı Sayın Demirtaş'a çok teşekkür ediyor, yeni ketılının da siyasete güç katacağını umuyor, bekliyoruz" denildi.

Bence Selahattin Demirtaş o meşhur ketıllardan birisini CHP Genel Merkezine göndermeliydi. Tek adam rejimiyle saf tutmanın bedelini öderlerken hukukun, anayasanın, adaletin yamultulmasının nasıl sonuçlara yol açtığını her gün yeniden hatırlamalıydı CHP yönetimi. Eski Genel Başkanları ve potansiyel genel başkanları Silivri ile tehdit edilirken Erdoğan’ın bu cüreti nereden aldığını, onu durdurmanın yolunun nereden geçtiğini her gün yeniden anlamalarına faydası olurdu.

Neticede ya bozuk ketıldan ders alacaklar, ya da tüm genel başkanlarına çalışan ketıl tedarik edecekler. Cezaevinde ketıl önemli bir ihtiyaç.


Hayko Bağdat kimdir?

1976 yılında Rum bir anne ve Ermeni bir babanın dördüncü çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. Esayan ve Mkhitaryan Ermeni okullarında eğitim aldıktan sonra, 1994’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü‘ne başladı. Babasının beklenmedik vefatı sebebiyle eğitimini tamamlayamadı. 2002 yılında Yaşam Radyo’da Türkiye’de ilk azınlık sorunlarını gündeme taşıyan “Sözde Kalanlar” programı ile gazeteciliğe başlayan Bağdat, Türkiye’nin önemli basın organlarından gazetecilik, köşe yazarlığı ve yorumculuk yaptı. 2007 yılında katledilen gazeteci Hrant Dink’in ardından kurulan ve adalet arayışını sürdüren “Hrant’ın Arkadaşları” ekibinin kurucuları arasında yer alan Bağdat’ın “Türkiye’de Ermeni ve öteki olmayı” anlatan ilk kitabı ‘Salyangoz’ 2014’te, ikinci kitabı ‘Gollik’ 2015 yılında, üçüncü kitabı ‘Kurtuluş Ҫok Bozuldu’ ise 2016 yılında okurlarıyla buluştu. Kitabından esinlenerek kurguladığı tek kişilik gösterisi Salyangoz, 2016’de Türkiye’nin bir çok şehrinde seyirci ile buluştuktan sonra, tüm dünyaya yayılan turneleri ile beğeni topladı. 2017’de Almanya’ya taşınan Bağdat, Berlin’de gazeteciliğe ve üretmeye devam ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayko Bağdat Arşivi