Pelin Cengiz
Çerkezköy'de meşe ormanınına termik santral hançeri
Türkiye'de iktidar kömür politikalarında ısrar ettikçe, neredeyse Türkiye'nin hemen her bölgesinden kömürlü termik santrallere karşı mücadelenin sesi yükseliyor.
Şimdi sıra Türkiye'nin en önemli tarımsal merkezlerinden, ülkenin buğday üretiminin yüzde 12'sini, ayçiçeği üretiminin yüzde 46'sını ve çeltik üretiminin yüzde 46'sını karşılayan Trakya'ya geldi.
Tekirdağ Çerkezköy'de termik santralin, etrafı büyük ovalarla çevrilmiş 500 hektarlık bir meşe ormanının üzerine kurulması planlanıyor. Yapılan bir hesaplamaya göre 250 bin civarında ağacın kesilmesi söz konusu. Ayrıca, kömürün çıkartılacağı ruhsatlı kömür sahası ise İstanbul ve Tekirdağ il sınırları içinde 6 bin 760 hektarlık bir tarım ve orman alanını kapsıyor.
Hiçbir olumsuz gelişmeden de ders çıkarmamaya devam etmede Türkiye'nin üzerine yok. 1992 yılından beri 4.2 milyon hektar tarım arazisi bu da aşağı yukarı yüzde 152'ye denk geliyor, tarım dışına çıkmış. 4.2 milyon hektar tarım arazisi 19 milyon insanın gıda gereksinimini üretme potansiyeline sahip.
Tema Vakfı'nın yaptığı çalışmaya göre, bu durum ekolojik ve tarımsal açıdan değerli 9 bin futbol sahası kadar bir alanın kaybedilmesi anlamına geliyor. Yani, Türkiye'nin en fazla "mutlak korunacak tarım arazisi"ne termik santral yapılmak isteniyor. Zarar ziyana ormanların, tarım arazilerinin yanı sıra yeraltı sularının yok edilmesini de eklemek gerek.
Buraya termik santral yapılması nasıl gündeme geldi, süreçte neler yaşandı kısaca hatırlayalım.
2017 yılında Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararları ile 57 ildeki toplam 192 ova, "büyük ova koruma alanı" ilan edildi. Tarımsal potansiyelleri yüksek olduğu için büyük ova ilan edilmelerine rağmen bu alanlarda kömür ocakları ve kömürlü termik santraller kurulması planlanıyor. Bu akıl almaz projelerden birinin de hedefinde Tekirdağ Çerkezköy var. Bu proje başta Saray, Ergene, Edir, Yoncalı, Karacakılavuz, Muratlı ve Çorlu büyük ovaları olmak üzere Trakya'nın tarım alanlarını tehdit ediyor.
Geçen yıl Resmi Gazete'de yayımlanan acele kamulaştırma kararıyla birlikte Tekirdağ'da tarım arazilerini de kapsayan 5450 dönümlük bir alan hakkında kömürlü termik santral kurulması için "acil kamulaştırma" kararı çıkarıldı. Bölge halkı, acele kamulaştırma kararına karşı dava açtı.
Danıştay, Çerkezköy Belediyesi'nin "acele kamulaştırmanın durdurulması" gerekçesiyle açtığı davada, yürütmenin durdurulması kararı verdi. Kararın ardından projede yer değişikliğine gidildi. Proje, bölgede son kalan ormanlık arazilerden birine taşındı.
Daha sonra şaka gibi bir gelişme yaşandı, Çerkezköy'de proje hakkında halkı bilgilendirmek üzere yapılan ÇED Halkın Katılımı Toplantısı'na halkın büyük çoğunluğunun katılmasına izin verilmedi, yani Halkın Katılımı Toplantısı'na halk alınmadı.
Ama bunlar mücadele edenleri yıldırmıyor. Bu hafta Çerkezköy Pınarça Köyü'nü ziyaret etme fırsatı bulduk.
Kömürlü termik santrale karşı mücadelenin en ön saflarında artık son yıllarda Türkiye'nin pek çok yerinde de gördüğümüz üzere yine kadınlar var. Çerkezköy'ün Pınarça Köyü kadınları hayatlarını neredeyse bu mücadeleye adamış durumda.
Ne zaman bir araya gelseler tek konuları termik santralin inşa edilmesine nasıl engel olabilecekleri...
Çünkü, bölge halkının neredeyse tüm geçim kaynağı bu ormanlar ve tarım arazileri...
İlknur Bozkaya, "Bize tüketmeyin diyolar, gelip Trakya'ya bu santrali kuruyorlar. Neden üreten bir toplumken bizi tüketen bir topluma çevirmeye çalışıyorlar. Gittik Zonguldak'ta Çatalağzı Termik Santrali'ni gördük, herkes orada öldük bittik diyor. Neden Trakya'yı yok etmeye çalışıyorlar, neden çiftçileri yok etmeye çalışıyorlar" diye haklı sorular soruyor.
Çerkezköy'deki termik santral mücadelesinin simge isimlerinden biri de Fevziye Buğa. Fevziye Teyze, Tekirdağ'da kalan son ormanlık alanlardan birine hem de evinin çok yakınına termik santral kurulmak istendiğini öğrendiğinde köyün diğer güçlü kadınlarıyla harekete geçti. Fevziye Teyze, "Avrupa'da bu santralleri kaldırıyorlar da neden bu eski teknolojiyi Trakya'ya getiriyorlar. Buralar yok edildikten sonra termik santralin, elektriğin ne anlamı var" diyor.
Fevziye Teyze, Emine Erdoğan'a hitaben de bir mektup hazırlamış, mektup, bölgede yaşayan yurttaşların imzalarıyla birlikte gönderilmiş.
Hanife Aslan ise, "Seçim zamanları oy istemeye geliyorlar, şimdi neredeler? Sağlık Bakanlığı nerede? Biz nereden nefes alacağız, nasıl yaşayacağız? Gelsinler şikayetlerimizi dinlesinler" diyor.
İtalya'dan medya kuruluşları gelerek kendileri ile röportaj yapmış, mücadele İtalyan medyasına yansımış. Kadınlar, "İtalya sesimizi duydu, Ankara nerede" diye soruyor.
Pınarçalı kadınlar, santralin kurulmak istendiği ormanlık alandan nefes alıyor, bu ormanın mantarıyla geçiniyor. Dedelerinden ninelerinden miras kalan köylerini, torunlarına temiz bir şekilde bırakmak istiyor.
İşin kötüsü Trakya'daki kömürlü termik santral tehdidi maalesef Çerkezköy ile sınırlı değil. Vize'ye de bir santral inşası gündemde.
Birkaç ay önce Greenpeace'in yaptığı bir araştırmaya göre, Çerkezköy santralinin baca filtrelerinin çalıştırılması halinde bile saat başına 525 kg yani 10 çimento torbasını dolduracak kadar toz havaya saçılacak. Elbette bu projelerin bir daha gündeme gelmemek üzere iptali gerekiyor ancak eğer Çerkezköy ve Vize santralleri işletmeye geçerse, neden olacakları asit yağmurları, tarımsal üretimi yüksek olan ve bölge halkının çiftçilik yaparak geçindiği arazilere/mahsullere zarar verecek.
Meydana gelecek her türlü çevre kirliliği artışının neden olduğu solunum yolu hastalıkları ve bebek ölümleri dahil, Çerkezköy santrali yılda 141, Vize santrali yılda 182 erken ölüme neden olacak. Santraller 40 yıl çalıştırılırsa tahmini sağlık etkileri yaklaşık 11 bin erken ölüme tekabül edecek.
Hava kirletici maddelerin rüzgar ve meteorolojik olaylara göre farklı derecelerde ve şiddette yayılması söz konusu olduğundan, Trakya'da planlanan bu kömürlü termik santraller, sadece Vize ve Çerkezköy'ü değil, Çorlu, Keşan gibi bölgeler de dahil olmak üzere birçok ilçeyi etkisi altına alacak ve kilometreleri bulan alanı kirletecek.
Termik santrallerin yarattığı her türlü olumsuzluk nasıl şüphe götürmeyen bir gerçekse, bu insanların çırpınışlar ve mücadeleleri de bir o kadar gerçek, duymasını bilene, duymak isteyene...