Celal Başlangıç
Cumhurbaşkanı alkışlanacak... Alkışla!
Gaziantep Üniversitesi Genel Sekreterliği tarafından bir genelge hazırlanmıştı.
Fakülte dekanlarına, yüksek okul müdürlerine, akademisyenlere, idari servislerin yetkililerine imza karşılığı teslim edilmekteydi.
Genelgeye göre Üniversite Rektörlüğü "resmen" alkış istiyordu:
"Cumhurbaşkanımız Sayın Kenan Evren üniversitemizi ziyaret edeceğinden tüm personel (Erkekler kravatlı olarak) sabah saat 08.30’da nöbetçi memurluğu ile rektörlük binası arasında sıra oluşturacaklar ve Sayın Cumhurbaşkanımızın geçişi sırasında alkışlanacaktır. Saat 11.30 ile 12.30 arasında giriş kapısı ile yurtlar arasında yine aynı şekilde sıra oluşturularak ve Sayın Cumhurbaşkanımız gelişi ve gidişi sırasında alkışlanacaktır."
Bu haberi yakalayan gazeteci Atilla Karaduman’dı.
Hemen haberi çalıştığı gazete olan Milliyet’e geçer.
11 Haziran 1988 tarihli Milliyet Gazetesi’ne haber sürmanşetten girmişti.
"Alkış genelgesi"
Haberin üst başlığı sür manşet kadar komiktir:
"Üniversite, Evren’i alkışlama talimatı yayınladı"
Deneyimli gazeteci Atilla Karaduman o gün yaşanılanları yazmakta olduğu kitabına şöyle not düşmüş:
"Bu müthiş bir haberdi. Hemen haberi yazdım. Haber Evren’in geldiği gün sürmanşetten verilmişti. Korkuyordum. Ne de olsa 12 Eylül işkencesinden geçmiştim. Kenan Evren ve dönemin bakanı Hasan Celal Güzel’in gözleri beni arıyor."
Karaduman’ın aktardığına göre Evren bu haber üzerine "Beni zaten alkışlıyorlar" kıvamında bir konuşma yapar:
"Ben hem havadan helikopterle hem de karadan geziyorum. Karadan gidişimin bir mahsuru var. Yolları keserek kamyonları durduruyorlar. Ne kadar bekliyorlar bilmiyorum ama, bakıyorum ki kamyondaki vatandaşlarım yol kenarına çıkarak beni selamlıyorlar. Onlara ‘beni alkışlayın’ diye emir veren de yok. Kendi kendilerine alkışlıyorlar."
Bir önceki yazımızın başlığı "Kenan Evren’in güncellenmiş modeli Recep Tayyip Erdoğan"dı.
Her yaşanan süreç bu tesbitimizi doğruluyor.
"Netekim" hafta başında avukatlıktan hakim ve savcılığa geçiş için atama kurası hem Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem de Başbakan Yıldırım’ın katılımıyla yapıldı nedense.
Yeni savcılar ve hakimler Erdoğan’ı da, Yıldırım’ı da ayakta alkışlayarak karşıladılar.
Cüppelerinde düğme ve ilik arıyorlardı Cumhurbaşkanının ve Başbakanın karşısında.
Bu utanç verici sahne daha önce adli yılın açılışında yaşanmıştı yine Cumhurbaşkanlığı Sarayında.
Koca koca yüksek yargı üyeleri neden cüppelerinin iliği, düğmesi ve de cebi olmadığını unutmuşlardı.
Akıllara hemen eski ABD Başkanı Obama’nın Amerikan Kongresi’nde yaptığı geleneksel toplantıdaki konuşma sonrasında bütün dünyaya servis edilen görüntüler geldi.
Görüntülerde, konuşmasını bitiren Obama’yı ayağa kalkmış, çılgınca alkışlayan bir kongre salonu vardı.
Bütün salon ayaktaydı ama salonun en önünde oturan bir grup ne ayağa kalkmıştı ne de alkışlıyordu. Çünkü onlar ABD’li yargıçlardı.
Şimdi bir de Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Erdoğan’ı ve Yıldırım’ı alkışlayanların kim olduğuna bakalım.
Bu konuda mesleği olan gazetecilikle milletvekilliğinin pozitif bir sentezine ulaşan CHP’li Barış Yarkadaş oynanan bu oyundaki bütün rezillikleri en somut biçimde gözler önüne serdi.
"Yargı ve adalet kurumu hiç bu kadar örselenmemişti. AKP’li avukatlar yazılı sınavı geçebilsinler diye önce 70 puan sınırını kaldırdılar. Çünkü AKP’li birçok avukat, hakim ya da savcı olabilmek için gereken 70 puana ulaşamıyordu. Sınavda 92 alanlar mülakatta elendi. 60-65 alanlar ise 45 saniye süren mülakatları kazandı. Referansı AKP olanlar, hakim ve savcı olarak atandı. Şimdi bu adaletsizlikten adalet mi çıkacak? Bu yargıçlar ve savcılar, adil bir mahkemenin değil, ancak AK Parti Mahkemesi’nin birer üyesi olurlar."
Kimler yok ki bu savcılar ve hakimler arasında.
Yarkadaş liste liste yayınlıyor; AKP il yönetim kurulu üyeleri, ilçe başkanları ve yöneticileri, kadın ve gençlik kolları yöneticileri, AKP’nin belediye başkan ve milletvekili adayı olanlar, AKP’li belediyelerin ve bağlı şirketlerin avukatları...
Hepsi hakim ve savcı olmuş...
Aslında Saray’daki törende Erdoğan’ı alkışlayan yeni atanan hakimler ve savcılar değil, AKP’nin yönetim kadrolarından gelen avukatlar.
Yarkadaş’ın dile getirdiği başka rezillikler de var.
"Sadece benim tesbit edebildiğim 116 hakim ve savcı daha geçen gün atandı. Milletvekili adaylarınız, belediye başkanı adaylarınız şu anda koltuklarına oturdular. Neyle? Kırk saniyelik bir mülakatla. Kim yaptı bu kırk saniyelik mülakatı? Basri Bağcı, Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı. Beyefendiyi ödüllendirmek için AİHM’e göndermek istediniz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ‘Basri Bağcı’nın hukuki birikimi yetersizdir’ dedi ve geri gönderdi. Ne yaptınız onun için? Hemen bir ödüllendirme mekanizmasını devreye soktunuz, dediniz ki, ‘Kırk saniyede yüzlerce AKP’liyi hakim yaptınız, o halde ödülün Yargıtay üyeliğidir’. İşte sizin anlayışınız budur."
Başından beri sadece kızıp bir türlü sonuç alamayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bile yine sonuçsuz isyanlarından birini yaptı bu tablo karşısında:
"Hakim adaylarıyla Saray’da toplantı yapıldı, içeriye girerken bütün hakimler ayakta. Bir partinin genel başkanı içeri girdi diye ayağa kalkılır mı, kalkılır! Saray’ın hakimlerinden hakim mi olur? Erdoğan’ın karşısında ayağa kalkan hakimlere sesleniyorum. Siz Türk milleti adına değil, saray adına karar verin. Ayağa kalkan hakimlere sesleniyorum. Cübbelerinize iki delik açınız, iki de düğme. Düğmelerin üstündeki kabartma Saray’ın kabartması olsun. Bundan sonra sadece ayağa kalkmazsınız, düğmelerinizi de iliklersiniz. Siz üçüncü güç olmaya layık değilsiniz."
Üçüncü güç, yani yasama bir, yürütme iki, yargı üç, hani medya da sözüm ona dört...
Birincisi, zaten Kılıçdaroğlu’nun da "dokunulmazlıkların kaldırılması anayasaya aykırı ama ‘evet’ diyeceğiz" dedikten sonra AKP’nin de uygulamalarıyla yasama zaten sizlere ömür...
Yürütme çoktan Saray’a kaçırıldı.
Eh, yargı da gördüğünüz gibi AKP kadrolarından gelen hakim ve savcılara emanet.
Doğan Grubu’nun AKP’ye biat etmiş olmasını bile yetersiz görüp başka bir yandaş medya patronuna şantajla devredilmesinden sonra dördüncü kuvvet medyanın tabutuna son çivi de çakıldı.
Geldik mi Kenan Evren Türkiye’sinden daha beter bir noktaya.
O zaman hep beraber bağıralım:
"Cumhurbaşkanı alkışlanacak... Alkışla!"