Cumhuriyet’in Diplo’su Türkçede

İyi bir şeymiş gibi görünüyor ama kendisiyle ilgili yazıyı bile çevirip yayınlayamayan Cumhuriyet, Kürt, Ermeni ve diğer ‘hassas’ konularda bloke durumda.

Cumhuriyet gazetesi, geçtiğimiz Pazartesi’den itibaren her ay Le Monde Diplomatique’in Türkçe versiyonunu yayınlayacağını duyurdu. İlk sayıyı da 3 Şubat günü çıkardı. Bu, başlı başına Türkiye medyası için, siyasi ve entelektüel dünya için iyi bir haber sayılabilir. Çünkü kısa adı "Diplo" olan Le Monde Diplomatique, 1954’den bu yana yayında. Halen 21 farklı dilde 31 ülkede okurlara sesleniyor. Orijinal Fransızca versiyonu aylık 200 bin civarında satarken farklı dillerdeki dergi toplam 2 milyonu aşkın satış yapıyor. İnternet okurları hariç. Tiraj önemli ama daha da önemlisi, ilk başlarda adından da anlaşılacağı üzere diplomatik dünya ile akademik çevrelere yönelik olarak elit bir siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, sosyoloji, kültür ve sanat dergisi olarak yayına başlayan Diplo, artık esas olarak neo-liberalizm karşıtı ciddi bir entelektüel yayın olarak kabul görüyor.

Diplo’nun Türkçe versiyonunun yayına başlaması nedeniyle Cumhuriyet ve Diplo’da çıkan iki yazı dikkatimi çekti: Cumhuriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya, kendi gazetesinden ve Diplo’dan söz ederken "Dünyanın iki saygın referans gazetesi" demiş. Doğru değil. Diplo için doğru olan bu niteleme, Cumhuriyet için geçerli değil. Cumhuriyet, Saray yargısının desteği ile gerçekleştirilen darbeden sonra ne saygın ne de referans gazetesi. Küçükkaya yazısının devamında diyor ki, "Dünyanın iki saygın referans gazetesi evrensel gazetecilikte buluştu." İlk sayının dökümünü okuduğunuzda buluşulan mekânın evrensel gazetecilik değil, suya sabuna dokunmayan gazetecilik olduğunu göreceksiniz. Küçükkaya’nın bir başka iddiası da şu: "(Türkçe edisyonun sayfalarını) Paris’te gazetenin merkez binasında panoya asarken Anne-Cécile’in ‘Harika olmuş’ yorumu İstanbul’a ulaştı..."

Anne-Cécile hakikaten böyle bir övgüde bulunmuş mudur emin değiliz. Demişse bile bu övgüye kendi gazetesinin yani Diplo’nun Şubat sayısının 2. sayfasında çıkan 12 satırlık "Yeni Türkçe Edisyon" başlıklı haberinde yer vermemiş.

Üstelik bu yazıda, somut bir bilgi hatası var: "Cumhuriyet’in günlük ortalama satışı 50 binlere çıkıyor" demiş Diplo. Son tiraj raporu ise Cumhuriyet’in 27 Ocak- 2 Şubat döneminde, 456 okur kaybederek 28.556 adet sattığını gösteriyor.

Diplo’daki haberde yer alan bir başka tartışmalı bilgi de şu: "(Cumhuriyetin tirajı) Le Monde Diplomatique’in Türkçe ekiyle 5000 (Beşbin) artacak." Bu artış beklentisi Küçükkaya’nın konuya ilişkin yazılarında yer almıyor. Anlaşılan böyle bir tiraj artışı olmamış. Bu konuda bir haber göremedim. Bir de Fransızca orijinal sayı Cumhuriyet’i "liberal" diye tanımlıyor ki, Cumhuriyet’in pek hoşuna gitmez bu sıfat. İşbirliği pek iyi başlamamış…

Gelelim somut olarak Cumhuriyet’in süzgecinden geçen Diplo’nun Türkçe ilk sayısına. 8 sayfalık ekte, toplam 8 makale seçilmiş, tercüme edilmiş ve yayınlanmış. Konular şöyle: ABD (2), Avustralya, Ukrayna, Brezilya, Irak, İklim ve Sahra.

Diplo’nun orijinal yani Fransızca versiyonunda, Şubat sayısında, aslında Türkiyeli okuru yakından ilgilendiren en az 3 yazı var: Öncelikle "Yeni Türkçe Edisyon", sonra "Rojava’nın Askıya Alınmış Geleceği" ve "Kürtlerin Kaderi- Parçalanmış bir Toprak."

Cumhuriyet’in Kürt alerjisi mi var? Bu 2 yazı neden Türkçe versiyonda yok?

Bir de Le Monde Diplomatique’in iki ayda bir yayınlanan "Manière De Voir" (Görme Biçimleri) başlıklı derleme dergisinin Şubat-Mart sayısının başlığı "Kürt Mücadelesi." Derlemede Türkiye, İran, Irak ve Suriye Kürtleri hakkında 34 makale, 2 İnfografik, 1 Çizgi roman, 18 fotoğraf, resim, illüstrasyon var. Bu sayıda Selahaddin Demirtaş’ın "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kirli Savaşı" başlıklı makalesi, "Türk aydınları ve ‘Kirli Savaş" başlıklı bir çerçeve yine önemli uzmanların Ankara’yı ve Türkiyelileri ilgilendiren tahlilleri yer alıyor. Cumhuriyet, bu özel sayıyı da görmezden gelmiş. Halbuki Diplo’nun son sayısında birinci sayfada büyükçe bir ilanı var bu özel sayının. Cumhuriyet gizleyince bu yayın yok mu sayılıyor şimdi?

Mevcut ya da olası bir Cumhuriyet okuru acaba Brezilya ve Sahra’daki gelişmelerle mi daha çok ilgilenir yoksa güney komşusu Suriye’de olup bitenle mi? Kendi gazetenizle ilgili, işbirliği haberini neden yayınlayamıyorsunuz? Sorun kuşkusuz editoryal bir tercih değil. Bu duruma kısaca Kürt karşıtlığı diyoruz. Sansür diyen de çıkabilir. Çünkü bir gazete sadece yayınladıklarından değil yayınlamadıklarından da sorumludur. Cumhuriyet, işbirliği konusunda karşı tarafın görüşlerini ve Kürt meselesi hakkındaki yazıları çevirmeyip gizleyince, Le Monde Diplomatique’i Fransızca orijinalinden okuyan yurttaşlara karşı ne kadar uyanık olduğunu mu kanıtlayacak?

Sorun sadece bu sayı ile sınırlı kalmayacak. Cumhuriyet’in bugünkü yönetimi, Diplo’nun Ermeni, LGBTI hatta bir ihtimal Saray hakkında yayınladığı yazıları da Türkçeye çevirip yayımlayamayacak.

Fransa ve Diplo 1915’e "Ermeni Soykırımı" diyor. Fransa ve Diplo Suriye’deki PYD/YPG’yi terör örgütü olarak değil ortak olarak değerlendiriyor. Cumhuriyet ise kendi yayınlarında 1915’e "Sözde Soykırım" derken PYD/YPG’nin başına her seferinde "terörist örgüt" sıfatını ekliyor. Yarın, orijinal Diplo’dan bir Ermeni ya da Suriye makalesini Türkiye’ye çevirmek durumunda kalırsa Cumhuriyet ne yapacak? Özgün metne sadık bir şekilde çevirse, kendi yayın ilkelerini ihlal etmiş olacak. Kendi terminolojisini kullansa özgün metni tahrif etmiş olacak. Kan uyuşmazlığı var "iki saygın referans gazetesi arasında." Dolayısıyla Türkçe okurlara yanlış, sahte belki de daha doğru bir deyimle steril (*) bir Diplo sunuyor ve sunacak Cumhuriyet. Fransızca ya da Diplo’nun diğer dillerdeki versiyonlarını okuyamayan Türkiyeliler "Bu ne biçim dergi, Suriye’de Kürtler saldırıya uğruyor Diplo Türkçede bir tek makale yok! Ermeni konusuna hiç değinmiyorlar. Bunlar, Erdoğan konusunda neden susuyor?" diyecek. Diplo, Türkiye’de gerçek kimliğinden farklı tanıtılmış, sunulmuş olacak.

Diplo’nun 2009’dan bu yana Almanya’da İnternet üzerinden yayın yapan Kürtçe bir versiyonu olduğunu da görmezden gelmiş Cumhuriyet. Gizleye gizleye çözülecek Kürt meselesi değil mi?

Fransız solunun önemli bir kesimi genelde, Türkiye’deki Kemalizmi laik boyutu nedeniyle ilerici sayar. Diplo’nun yöneticileri de Cumhuriyet’i hala eski Cumhuriyet sanıyor. Yanılıyorlar, yanıldıklarını da görecekler.

Diplo okuru Fransızca bilen bir kaç aydın, aslında Diplo’nun yönetimini uyardı: "İşbirliği yapacağınız Cumhuriyet’in bugünkü yönetimi Saray’ın yargı darbesi ile işbaşına gelmişti. Kürt ve Ermeni karşıtı bir politika izliyorlar. Suriye’de Türk işgalini savunuyor. Ayrıca, bu gazete, Saray’ın denetimindeki Basın İlan Kurumundan en yüksek payı alan gazetedir" dediler. Anlaşılan şimdilik etkili olmamış ama bu işbirliğinin uzun süremeyeceğini şimdiden rahatlıkla iddia edebilirim.

Cumhuriyet, içinde bulunduğu krizden çıkmak için, ille de yabancı bir gazete ile işbirliği yapmak istiyorsa, Fransa’da sağcı Le Figaro’ya başvurabilir. Pardon, orada da olmaz… Çünkü Figaro’daki Kürt ve Ermeni haber ve yorumları da sorun yaratır ayrıca pek fazla resmi ilan yayımlamayan bu gazete Erdoğan’ı da hiç sevmez.

Bence Cumhuriyet yerli ve milli bir gazete olarak kalsın. Saygınlıkmış, referans gazetesiymiş… La Fontaine bunlar!

(*) Steril, sağlık ortamında kullanıldığında mikroptan arındırılmış, hijyenik, temiz anlamında. Ama steril sözcüğünün başka anlamları da var: Kısır, fakir, kıraç, yararsız, çorak, anlamsız, meyvesiz… Herhangi birini seçebilirsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ragıp Duran Arşivi