Ayşegül Kars Kaynar

Ayşegül Kars Kaynar

Devrimci siyaset, ideolojiye bir çağrıdır

Toplum değişecek, dönüşecek, eşitlikçi ve özgürlükçü bir düzen kurulacak ise ideolojik mücadele gereklidir. İdeolojik mücadele iktidarın el değiştirmesine benzemez. Kısa değil, uzun menzillidir; okullardan, iş yerlerinden, mahallelerden ilmek ilmek örülür

On gün önce yayınlanan Oğuzhan Müftüoğlu’nun geride bıraktığımız genel seçimlere dair yazısı (1) sosyalistlerin seçimlerde nasıl bir sınav verdikleriyle ilgili bir değerlendirme. Elbette Müftüoğlu’nun değerlendirmesinin eleştirilecek yönleri vardır. Ancak okuduğunuzda sizi, düşünce kuruluşları çevresinde odaklanmış bir grup “analistin” içinizi bulandıran sığlık ve basitlikteki “yanlış aday gösterdiniz” ve “iyi örgütlenseydiniz” heveskar kendini bilmişliğinden alıp, “işte bir devrimci konuşuyor” dedirttiği de doğrudur.

Bu sıfatına yaraşır şekilde tek kalemde gayri-politik “sağ” terimini bir tarafa bırakır Müftüoğlu. Sizler de son on yıldır Türkiye siyasi rejimi için dile getirilen sağ popülist anlatısının genelliğinden bıktıysanız, Türkiye’de hüküm süresinin İslamcı faşizm olduğu gerçeğini yeniden hep birlikte hatırlayalım. Bu gerçeği 2000’lerin başında biliyorduk da sonrasında ne olduysa unutuverdik. Geriye yavan “sağ” ve “muhafazakârın” ideolojisizliği kaldı. Tamam, muhafazakâr ama neyi muhafaza ediyor? Tamam, sağ ama hangi değerleri savunuyor? Müftüoğlu’nun hatırlattığı şey, epey bir zamandır değerlendirmelere konu olmayan, belki yüzyılın başında öldüğüne çok inandığımız için ağzımıza pek almadığımız ideolojidir. Türkiye’de sağ ve muhafazakârlığın bir rotası var ve o rotayı ona İslamcılık ve Türk milliyetçiliği veriyor. Tam da bu nedenle sağ popülistlerin uluslararası siyasette karşılaştırılması, bu popülizmin dini ve milliyetçi içeriği onlara aynı rotayı çiziyormuş gibi yapılamaz.

Bir diğer ideolojisiz (ve tam da ideolojik içeriği gizlediği için ideolojik) terim “kutuplaşma”: Türkiye toplumu kutuplaştı, siyasi tercihleri açısından ikiye bölündü. Sanki toplumun ayrıştığı ve bu ayrışmanın katılaştığı tercih “kahvesini sade sevenler ve şekerli sevenler” konusuymuş gibi bu kutuplardan biri, zararsız ve dileyenin seçmekte özgür addedildiği bir tercih olarak gösteriliyor. Halbuki bu kutuplardan biri, yıllardır devam eden baskı, dayatma, propaganda ve cemaat ağlarıyla örülmüş toplumda rızanın üretilmesiyle oluşan “serbest zorunluluk” olarak ortaya çıktığı için hali hazırda ideolojik.

NE YAPMALI? SORUSUNUN YANITI

Ancak asıl değineceğim nokta şu: Toplumda Covid-19 aşısı olanların kuyruklarının çıkacağına ya da kısır kalacaklarına, hacamat yaptırarak vücutlarındaki kirli kanı boşalttıklarına inanan; cemaat yurtları ya da Kuran kurslarında ölen çocuklarının bırakınız hesabını sormayı “ben cemaatten razıyım” diyerek cinayeti meşrulaştıran bir kitle oluşmuş ise, bu kitlenin inanışları “inanışlardan herhangi biri” olarak değerlendirilip kutuplar ya da tercihler arasında eşitlik kurulamaz. Bu kitlenin boş, safsata, gerici, yıkıcı, öldürücü, tecavüzcü düşünce ve fiilleriyle tam da Müftüoğlu’nun dediği gibi olsa olsa mücadele edilir, toplumdan bu düşünce ve fiiller söküp atılana kadar.

Boş verin siz, kolaya kaçıp en yüksek oyu alan muhalefet partisine sandıklı seçimleri kazanıp siyasi iktidar olması için akıl verenleri. Onları ya unutacak ya da kötü anacağız. O meşhur “Ne yapmalı?” sorusunun yanıtı bellidir. Toplum değişecek, dönüşecek, daha eşitlikçi ve özgürlükçü bir düzen kurulacak ise ideolojik mücadele vermek gereklidir. İdeolojik mücadele siyasi iktidarın el değiştirmesine benzemez. Kısa değil, uzun menzillidir; hızı kaldırmaz, yavaştır; zora gelmez, öğrenmek, benimsemek gerekir. Bu nedenle mahallelerden, okullardan, iş yerlerinden ilmek ilmek, yavaş yavaş örülür ve neticesini belki beş belki on yıla verir. Geriye de bu mücadeleyi verenlerin saygın isimleri kalır, sadece hafızalarda değil; bilakis gönüllerde.

Referans (1)


Ayşegül Kars Kaynar: 1980 yılında Ankara’da doğdu. 2014 yılında ODTÜ Siyaset Bilimi bölümünden doktora derecesini aldı. 2015 yılında Türk Sosyal Bilimler Derneği’nin düzenlediği Genç Sosyal Bilimciler Ödülleri’nde doktora tezi kategorisinde ödül ve 2017 yılında Halit Çelenk Hukuk Ödülleri’nde mansiyon kazandı. New School for Social Research ve Hamburg Üniversitesi’nde araştırmacı olarak bulundu ve ardından Humboldt Üniversitesi’nde çalıştı. Çağdaş Türkiye siyaseti, hukuk devleti ve asker-sivil ilişkileri üzerine yayınları bulunmaktadır

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşegül Kars Kaynar Arşivi