Düğün - dernek değil, rüşvet - irtikap

Düğün, evlenmenin sevincini sosyal çevreyle paylaşmak için yapılır. 19 Eylül akşamı, toplananlar eğlenmiyordu. Onlar, Mustafa Aydın’ın elinde tuttuğu kamu gücü karşısında endişe içerisinde takı sırası bekleyen finans kuruluşu temsilcileriydi.

Timur Soykan, olağanüstü başarılı bir habercilik yaparak, devasa bir skandalı ortaya çıkarttı: Bankaları ve finans kuruluşlarını denetlemekle yükümlü BDDK’nın başkan yardımcısı Mustafa Aydın, bu kuruluşların yöneticilerini düğününe çağırarak, hem onları katılmaya ve takı takmaya mecbur bıraktı ve onlardan gelen 150 ila 350 bin liralık hediyeleri de kabul etti (BirGün, 25.9.2024)

Düğün, evlenmenin sevincini sosyal çevreyle paylaşmak için yapılır. Oysa 19 Eylül akşamı, Şişli’deki Radisson Blu Hotel’de toplanan kitle eğlenmiyordu. Sevinçli de değildi. Onlar, Mustafa Aydın’ın elinde tuttuğu kamu gücü karşısında endişe içerisinde takı sırası bekleyen finans kuruluşu temsilcileriydi.

Göbek atan yoktu, halay çeken de. Takılar takıldı, zarflar içerisinde paralar bırakıldı, günü belgeleyen fotoğraflar çekildi ve herkes dağıldı. “Hasılat birikiyor, takı torbaları boşaltılıyor, yeniden doluyordu” – böyle anlatıyordu tanıklığını Timur Soykan, “Bazı davetlilerin ellerinde büyük zarflar olması dikkat çekiyordu” diyor.

“Büyük zarflar” mı dediniz? Bu, rüşvet değil mi?! O zarf Mustafa Aydın’a kapalı kapılar ardında verilse rüşvet sayılırdı. “Düğün” adı altında, açıktan verilince, rüşvet olmaktan çıkıyor mu? Artık Mustafa Aydın’ın kamu görevinde bu bankalara karşı tarafsız davranacağına emin olabilir miyiz? Dolup dolup boşalan takı kutularına atılan ziynet eşyalarının karşılığında kimi suçlara göz yummayacağını nereden bilebiliriz?

Türk Ceza Kanunu, “irtikâp” suçunu şöyle tanımlıyor (md. 250/1): Görevin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlamasına … bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

“İcbar etmek”, yani mecbur bırakmak burada, düğüne gelme ve takı takma mecburiyeti şeklinde cereyan etmiştir; Mustafa Aydın açıkça irtikâp suçunu işlemiştir. Kanunun (aynı madde) “icbarın varlığı” için kriterine baktığımızda, bunu görebiliriz:

“Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine … menfaat temin etmiş olması halinde, icbarın varlığı kabul edilir.” BDDK Başkan Yardımcısı’ndan gelen bir düğün davetine katılmayan banka yönetimi, bırakın işinin zamanında görülmemesini, keyfi ceza tehdidi altına bile girecektir!

Düğün görünümlü toplantıda, MHP’nin ağırlıklı katılımı ile açıkça ilan edilen, Mustafa Aydın’ın partili kimliği ise bu tehdidi daha yakıcı hale getirmiştir. İstanbul’da yapılan bir nikahı kıymak için (İstanbul’da MHP’li belediye başkanı kalmadığından olsa gerek) ta Kırklareli’nden MHP’li belediye başkanı Derya Bulut’un getirilmesi… Damadın nikah şahitliğini Celal Adan ve sair MHP milletvekillerinin ve parti yöneticilerinin yapması… Etkinliğin MHP’nin televizyon kanalı “Bengü Türk” tarafından bir parti etkinliği gibi kaydedilmesi… Tüm bunlar, MHP’nin devlet içerisinde nasıl bir kartele dönüştüğünü açıkça sergiliyordu.

Finans kuruluşlarının da Mustafa Aydın’ın partili kimliğini bildiklerine ve dolayısıyla, onları endişe içerisinde takı kuyruğuna dizen bir etkenin de bu olduğuna şüphe yoktur. Zira “damat beyin” davetini geri çevirirlerse, MHP’nin devlet içerisindeki başka bir unsurundan, diyelim şu ya da bu MHP’li savcıdan da kendilerine bir sıkıntı gelebilirdi.

Yine, bu rüşvet-irtikâp olayının bu denli açıkça yapılmasında da MHP’lilerin kendilerine vehmettikleri dokunulmazlığın da payı olduğunu görmekteyiz. Asla yargılanmayacaklarını, ne suç işlerlerse işlesinler, yanlarına kâr kalacağını düşünüyorlar. Suçu görkemli bir törene dönüştürüyorlar.

Neticeten, bu skandal hem BDDK’nın hem de finans sektörünün üzerine gölge düşürmüştür. Mustafa Aydın’ın derhal görevden alınması; devlet gücüyle elde ettiği hasılata el konularak bunların iade edilmesi ve Mustafa Aydın’ın hem rüşvet hem de irtikâp suçlarından yargılanması gerekmektedir. Ama muhtemelen bunlar yapılmayacaktır. Zira artık Türkiye’de tuz da kokmuştur.


Alp Altınörs kimdir?

Çevirmen, iktisatçı ve siyasetçi. Avukat bir anne ve babanın çocuğu olarak Ankara’da doğdu. Liseyi TED Ankara Kolejinde bitirdikten sonra, Bilkent Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler eğitimi gördü, ancak yarım bıraktı. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde İktisat Fakültesi’ni bitirdi. Ankara Üniversitesi’nde Rus Dili ve Edebiyat eğitimini halen sürdürmektedir. İspanyolca eğitimini İstanbul Cervantes Enstitüsü’nde tamamladı. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinde çevirmenlik yapmaktadır. "İmkansız Sermaye-21. Yüzyılda Kapitalizm Sosyalizm ve Toplum" adlı kitabın yazarıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alp Altınörs Arşivi