Ragıp Duran
Erdoğan'ın korkusu Fırat'ın doğusu
Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı ve Varlık Fonu ile bilumum resmî kurum, kuruluş, şirket, fon, düğün dernek, cemaat, grup ve fraksiyonun değerli reisi Recep Tayyip Erdoğan, 31 Mart'ta yapılması tasarlanan yerel seçimler için kampanyayı başlatmış durumda.
Erdoğan bu süreçte, aslında galiba biraz da erken bir şekilde, Fırat'ın doğusunu sık sık gündeme getiriyor. Ankara'nın görüşüne göre burası terör yuvası ve bu bölge Türkiye'nin güvenliğini tehdit ediyor.
Bu önerme baştan sona yanlış: Fırat'ın doğusundan Türkiye'ye ya da Türk vatandaşlarına şimdiye kadar bir tek kurşun bile atılmadı. IŞİD üyesi TC yurttaşları hariç. Fırat'ın doğusunu yöneten iradenin Türkiye'yi tehdit eden bir tek açıklaması, bir tek eylemi yok.
Cumhurbaşkanı'nın izlediği ve uygulamaya koymak istediği bu siyasetinin en az 4 temel nedeni var:
* Yerel seçimlerde olası bir CHP-HDP ittifakını engellemek,
* MHP ve Ergenekon'a güven vermek için Kürt düşmanlığını sürdürmek,
* Suriye'de işbirliği yaptığı silahlı İslamcı gruplara destek vererek onlara alan açmak,
* Suriye'de işgal ettiği toprakları biraz daha artırarak Washington, Moskova, Şam, Tahran karşısında elini güçlendirmek.
Bu 4 stratejiyi, ayrıntılarına girip değerlendirmeye çalışalım:
* Seçim kampanyası için Erdoğan'ın elinde güçlü bir koz kalmadı. Dökülen ekonomi temasını işleyemiyor. Kentsel konularda da artık söyleyecek sözü kalmadığı için sanki sorumlusu AKP değilmiş gibi yakın geçmişi eleştiriyor. Kampanya bu sefer de güvenlik görüntüsü temelinde "Kürt düşmanlığı" ile yapılacak. Erdoğan'ın elindeki anti Kürt kartı aslında sadece MHP açısından değil CHP ve İYİ Parti'nin seçmenleri açısından da önemli bir unsur. AKP'yi en çok zorlayacak formül CHP-İYİ Parti ittifakı değil çünkü İYİ Parti hem büyük bir seçmen kitlesine sahip değil hem de tıpkı CHP gibi özellikle Kürt meselesinde iktidarla kolayca anlaşabilecek bir parti. Ne var ki olası bir CHP-HDP ittifakı sadece oy potansiyeli açısından değil siyasi açıdan da Erdoğan'ı fena şekilde zora sokar.
* Erdoğan, son günlerde sürekli olarak Cumhur İttifakı'nın sürmesi gerektiğini söylüyor ve Devlet Bahçeli'ye karşı çok lütufkâr davranıyor. Türk devletinin DNA'sında Kürt fobisi var. Cumhuriyet bile "irtica" ve "şekavet"e karşı kurulmuştu. Şimdi irtica iktidarda ve rakibi olan diğer tehlikenin güç kazanmaması için elinden geleni ardına koymuyor. Derin devlet, Ergenekon, kendini memleketin tek ve gerçek efendisi sayan kesim, Erdoğan'ın Kürt meselesi konusunda her an uzlaşmaya yanaşmasından çekinir. Bunu bilen Cumhurbaşkanı bu kesimlere her zaman ne kadar büyük ve istikrarlı bir Kürt düşmanı olduğunu göstermek zorunda.
* Ankara'nın Suriye politikası her adımda ters tepiyor. Afrin'i işgal ettiler, bölge istikrarsızlaştı, çeteler birbirine girdi, TSK sürekli olarak YPG-YPJ'nin baskısı altında. İdlip konusunda Erdoğan, Moskova'ya verdiği sözü tutamadı. Her iki konuda da Ankara'nın çetelerle arası açıldı. Bu gruplar Ankara'dan Türk lirası olarak aldıkları maaşların bile başka bir para birimiyle ödenmesini talep edecek kadar cüretkâr davrandı. Fırat'ın doğusunu fethetmeye hazırlanan Erdoğan bu radikal İslamcı grupları bu saldırıda kullanmak amacında. Böylelikle onlara da bu topraklarda alan açmış olacak.
* 8 gücün kapıştığı Suriye'de, Ankara güç hiyerarşisinde Şam, Kürtler, ABD, Rusya, İran ve İsrail'den sonra 7. sırada geliyor. Bu ligin sonuncusu İslami çeteler. Bu konum Ankara'ya diplomatik masada ve sahada minor bir rol verebiliyor ancak. Afrin ve İdlip'de başarısız olmasına rağmen şimdi bir Fırat'ın doğusu hamlesi ile Erdoğan yeniden sahneye çıkmak istiyor.
Nihayet bu temel hattın başarı şansına bakalım şimdi de:
* Kulislere sızan bilgilere göre CHP zaten bazı bölgelerde HDP ile bir şekilde anlaşıyor. Dolayısıyla Erdoğan'ın Kürt düşmanlığı muhalif seçmenler üzerinde iktidarın beklediği etkiyi yaratamayacak. Kürt düşmanlığı AKP tabanını ne kadar konsolide eder bilinmez ama MHP ve Ergenekon'u memnun edeceği konusunda kuşku yok.
* Fırat'ın doğusu sahipsiz boş bir bölge değil. Suriye Demokratik Güçleri buranın esas sahibi. Olası bir operasyona karşı hazır olduklarını açıkladılar zaten. Burada ABD askerî varlığının bulunması da Ankara açısından önemli bir engel. Şam rejimi ve İran da olası bir işgal girişimine karşı.
Sonuç olarak Erdoğan iddialı. Ne var ki siyasi ve askerî konjonktür ve güç dengeleri Ankara'nın aleyhinde. Tüm bu engellere rağmen Erdoğan zevahiri kurtarmak amacıyla sınırlı ve süreli bir operasyon yapabilir ve bunu iç kamuoyuna büyük bir zafermiş gibi sunabilir. Bu tür bir etkinlik yerel seçimlerde tayin edici bir değişime yol açamayacağı gibi Ankara'nın Suriye protokol listesindeki konumunu da yükseltmez.
Olan yad ellerde vurulan, öldürülen TSK mensuplarına olacak. Bir de televizyonlara çıkıp "askerî strateji uzmanı", "terörizm eksperi" gibi kartvizitleri olanların gelirleri artacak. Bu kişiler ne kadar çok yalan söylerse gelirleri o kadar artıyor...