Ali Duran Topuz
Eve sıkıştırılan Kürtçe
Turgut Özal 90’ların başında 12 Eylül’de genişletilerek güncellenen Kürtçe yasaklarının esnetilmesi için “kasetleri serbest bırakma”ya giriştiğinde “tarlada şarkı söyleyip dinleyebilsinler” yönünde bir laf etmişti. Kürtçeyi hiç değilse açık havada serbestleştirme girişimiydi bu.
Zaman geldi zaman geçti bugün özgürlükler şampiyonu iktidar partisinin bir ferdi, “Dünya Anadil Günü”nde (doğrusu, “Dünya Anadili Günü ya neyse) “Kimsenin evinde konuştuğu anadiline karışmak gibi bir hakkımız yok” cümlesini kurdu; Kürtçeyi kast ediyordu elbette ve Mesut Yeğen’in ifadesiyle “yüce gönüllü” biri olarak, evde konuşmayı serbest bırakıyordu.
Gelip geçen zaman gelecek zamanı belirliyor: Anlaşılan iktidar, Kürtçeyi artık ev dışında konuşulmaması gereken bir dil olarak kurmuş kafasında ki evde konuşulmasına karışmayacaklarını ilan ediyordu. Mevcut iktidarın Kürtçeye düşmanlığı o derekeye ulaşmış ki bütün bunları yazan iktidar mebusu (biliyorsunuz işte, Ayşe Böhürler) “Kürtçe” demekten bile imtina ediyordu.
Bir de sağduyulu görünme çabasıyla şöyle bir cümle kuruyordu: “İş hayatından, eğitim hayatına, sosyal yaşamdan kamu idaresine ortak paydamız Türkçe’ye sıkı sıkıya sarılmak durumundayız.”
Safsata desek Sofistler alınır, mizoloji desek mantık düşmanları gocunur, hile desek dolandırıcılar kırılır: Kim Türkçeye sarılmayın demiş? Türkçe ortak payda da Kürtçe ne? Şu: İş hayatında, eğitim hayatında, sosyal yaşamda ve kamu idaresinde Kürtçe olmaz diyor; bunun özeti: Kürtçe olmasın varsa da yok olsun.
Arada “ara name”ler var bol bol: “Anadolu tarih boyunca bu yönden çeşitliği ile zengin bir mozaik olmuş, bugün de bu zenginlik ile iftihar ediyoruz.” Çeşitlilik ve zenginlikle iftihar ediyoruz ama iş hayatında, eğitimde, sosyal alanda, kamuda olmaz diyoruz, nerede iftihar edeceğiz peki? Müzede? Mezarda? Öyle ya Ermenice vardı, Rumca vardı, artık ihmal payı olarak varlar ancak en fazla. Mozaik bitmiş zaten, mermer istiyor bu akıl, demişti ya paramiliter kıyıcı faşizmin ağa babası Alparslan Türkeş, “Ne mozaiği ulan mermer mermer!” Faşist olmadığımız için nazikçe söylüyoruz: Tarih boyunca zenginlik vardı, artık varsa yoksa Türkçe.
Akıl dolu cümleler bitmiyor: “Ancak bir milletin bir araya gelmesi ve bir ortak payda yaratmasının en temel parçalarından biri de dildir.” Kim öyle değil demiş? Ama kastı bu değil zaten, şu: Türk milleti esastır, bir araya gelmesi gereken odur. Kürt? Kürtlerin ortak paydası olan Kürtçe? E bi zahmet olmayıversin o, evde serbest tabi ama.
Akıl hileleri bitmiyor ama: “Fransızca olmadan Fransa, İngilizce olmadan İngiltere düşünülemez.”
Bak sen! Vurucu hamle! E “İngiltere” dediğiniz Britanya’da Galce var, İrlanda dili (Irish) var o ne olacak? “İspanyolca olmadan İspanya” düşünülemezse mesela Katalancayı, Baskçayı ne yapacağız? Üçü de var, ne oldu İspanya’ya o zaman, düşünülemez mi oldu?
“Kimsenin evinde…” diye başlayan cümlenin devamına gelelim artık, madem bitireceğiz: “… ama ortak resmi dilimiz olmadan milletin ve devletin varolabileceğini iddia eden, niyeti milleti ve devleti felç etmek olan işgüzarlara da alan bırakamayacağız.”
“Ortak resmi dilimiz” derken kasıt elbette Türkçe, iyi de “ortak resmi dil” Britanya’da ya da İspanya’da birden fazla iken Britanya ya da İspanya yok mu olmuş oldu?
Bu diskur “Anadil günümüz kutlu olsun” diye bitiyor; Bengalceyi yok etmek isteyen bir zamanların Pakistan yönetimiyle aynı akıl bu, ama bu akıl Bengalce için ilan edilen “Anadili Günü”nü, Pakistan’ın saldırgan politikasına kalkan ediyor.
Çelişkileri, mantıksızlıkları, muhakeme arızalarını dile getirmekle bir şey değişmeyecek elbette, gücü elde tutan o güce dayanarak bol bol boş laf üretmeye devam edecek. Bütün bu lafların özeti şu ama: Kürtçe son sığınağı eve hapsedilmek isteniyor, tarlada şarkı söylemek bile ileri bir adımmış. Az gidip uz gidip dere tepe düz gidip gele gele “ev hapsi”ne gelmiş Kürtçe.
Görüyoruz, Kürtçe ve Kürt düşmanlığınız böyle belagat oyunlarıyla gizlenmiyor. Baş ortağınız MHP gibi açık olun en iyisi, “Sizi yok edeceğiz” deyin, olsun bitsin.