ezhel ve güzel kafalar…

ezhel gibi, kendi deneyimini, başkalarının deneyimini sanatının bir parçası olarak ustaca aktaran bir müzisyen sahtekârlığın parçası olmadığı, gerçek hayattan söz ettiği için cezalandırıldı.

1970’ler sonrasında göçle büyük şehirlere gelen emekçiler, birçok farklı türün etkisini taşıyan arabesk müziği dinledi en çok. arabeskin 2000’lerle birlikte çözündüğünü söylemek yanlış olmaz, en azından yeni beste yapılmaz oldu. zaten 1990’lardan sonra, emekçi mahallelerinde, en azından gençlerin arasında arabeskin yerini rap aldı. hem dinleniyor hem de söyleniyordu.

rap bence müzikte teknolojik demokratikleşmenin bir sonucu. isteyen herkes çok basit teknik imkânlarla evinde rap yapabilir. dilden dile dolaşan kayıtların önemli bir bölümü de kayıtdışı. böylece sözler de sansürsüz, yasaksız. rapçiler bu imkânı politik şeyler söylemek için kullanmıyor. çoğu parça oğlan çocuklarının büyürken anne babalarının yanında kullanamayacakları "ayıp kelimeler"le tabu kırması gibi. rap, kadınların hem icracı olarak hem de kendilerine has meseleleriyle en az yer aldığı türlerden biri. ama işte popçular gibi sürekli aşktan söz etmiyor rapçiler. gerçeklerden, en azından kendi gerçekliklerinden bahsediyorlar. aralarında basbayağı sağcı olan çok, maço olmayan az. (hepsi böyle değil tabii. bütünüyle solda, politik rap yapan şerwan hameran, önemli toplumsal eleştiriler dillendiren da poet benim tanıdıklarım, eminim başkaları da vardır.) ama bir yandan da, nasıl ifade ederlerse etsinler, gerçeklikleri gerçek rapçilerin; gazetelerin bahsetmediği semtlerde, hafta sonu eklerinde anılan etkinliklerden, kulüplerden, kafelerden uzakta yaşıyorlar. çok küfür ediyorlar, bu hayata küfür etmeden hangimiz katlanabiliyoruz ki. öfkelenmek için çok sebepleri var ve öfkeliler. tabii ki argo kullanıyorlar, toplumun ite kaka kenara sıkıştırdıkları kendilerini ifade etmek ve korumak için farklı bir dile ihtiyaç duymaz mı!

ezhel, birçok rapçiden daha güçlü bir müzik duygusuna sahip olmasıyla dikkat çekti. "pavyon olmuş" şehre temel itirazı parasızlık aslında ama parçalarında faşistlerden, faşolardan da söz ediyor; ve evet, madde kullanmaktan…

uyuşturucu ve uyarıcı maddeler, türkiye’nin farklı politik akımlarının üç aşağı beş yukarı benzer şeyler söylediği nadir alanlardan biri ve bunun üzerinde düşünmek gerektiğine inanıyorum.

öncelikle şunu söylemeliyim. insanın, ruh halini değiştirmek veya bilincinin dışına bir göz atmak için çeşitli maddelere başvurma hakkı vardır. bunlar zararlı olabilir mi; bazıları tabii ki olabilir ama insanın kendisine bilinçli bir biçimde zarar verme hakkı da vardır. yeter ki bu konuda hurafelerin ötesinde bilgisi olsun. bütün maddeler benzer etkiyi yapmıyor ve aynı sonuçlara yol açmıyor. bütün maddelerin aynı şekilde şeytanlaştırılması, otu merak eden bir gencin karşısına çok daha sert ve tehlikeli maddelerin, çok daha ucuza çıkmasına yol açıyor. hafif maddelerin anlatıldığı gibi olmadığını görenler, sert maddelerin de benzer etki yapacağını sanıyor. diğer yandan erken yaşta kullanım bağımlılık riskini arttırıyor ve ölümlerin çoğu, bağımlıların, tedaviye ulaşamamalarından ve aslında bir uzman eşliğinde kullanmaları gereken maddeyi, "piyasa"nın insafında tüketmelerinden kaynaklanıyor. ama şehir hayatı, en az iki yüzyıldır, dünyanın her yerinde, içkisiz, maddesiz katlanılamayacak kadar sert, yırtıcı ve çirkin. ve hayat güzelleşmezse kafalar mecburen güzelleşecek.

tabii her şey gibi maddenin de sınıfları var.

madde üretimi ve ticareti, dünyanın büyük endüstrilerinden biri; gücü ve etkisi kullanımın yasak ama mümkün olmasında yatıyor. rakı ve sahte rakı ilişkisi gibi düşünün; ulaşabildiğimiz bütün içkiler denetimsiz üretilse nasıl olurdu?

devletin madde kullanımıyla bu kadar uğraşması, vatandaşlarının sağlığını korumakla ilgili değil, öyle olsa, cipsler, birçok çikolata ve şekerleme yasaklanırdı. madde kullanımı, önemli denetleme araçlarından biri, kendisi için herhangi bir gelecek görmeyenleri, girebileceği herhangi bir "meşru" işte insanca yaşayacak ücreti alması mümkün olmayıp tek sermayesi gözükaralık olanları satış zincirinin son halkalarında istihdam eder, önemli konumlarda bulunanları tehdit etmek için madde alışkanlıklarına dair dosyalar tutulur, siyasi mahalleleri apolitikleştirmek için madde satışına imkân tanınır… bunlar ilk aklıma gelenler. o yüzden, madde kullanımıyla ilgili söylenecek ilk şey, bunun serbest olması gerektiği. oysa akp iktidarında içkinin bile, utana sıkıla içilmesini teşvik eden bir ortam oluşturuldu. son zamanlarda ünlü insanları hedef alan "uyuşturucu operasyonları" yapıldı. bunlar, yasaları uygulamaktan ziyade, "ibret" olması amacını taşıyor, hep de öyle oldu. türkiye’nin o eski, çürümüş "şüyuu vukuundan beterdir" anlayışı yani sahtekârlık da geçtiğimiz dönemde güçlendirildi. misal kokain bağımlısı olduğunu cümle alemin bildiği insanların uyuşturucuyla mücadele cümleleri kurmasıdır bu. ezhel gibi, kendi deneyimini, başkalarının deneyimini sanatının bir parçası olarak ve gayet ustaca aktaran bir müzisyen bu sahtekârlığın parçası olmadığı, gerçek bir hayattan söz ettiği için cezalandırıldı. umarım bu olay, herkesi bu konuda biraz daha derin düşünmesine vesile olur.   

Önceki ve Sonraki Yazılar
ayşe düzkan Arşivi