Alp Altınörs
Faiz durduğu yerde durmuyor ki…
Merkez Bankası, Temmuz toplantısında da politika(sızlık) faizini değiştirmeyerek 14’te sabit tuttu. 'Nas' yerinde bu kez de 'pas' geçildi. "Madem 'nas' var, o zaman faizler neden indirilmiyor?", "Madem kapitalist piyasanın gerçeklerine göre faiz belirlenecek, o zaman. "faizler neden artırılmıyor?" soruları yine ortada kaldı. Merkez Bankası, iktidarın 'nas' ile kapitalist piyasaların kabaran faiz oranları arasında sıkışıp etkisizleşti.
Faiz gibi kapitalist piyasaların en oynak ve en değişken bir unsurunu götürüp dinsel naslar gibi asla değişmeyecek bir sabite bağlamakla AKP iktidarı, Türkiye'de finansal krizine odun taşıyor. Her ne kadar görünüşte faiz 'sabit' kalsa da gerçekte o faiz durduğu yerde durmuyor ki! Enflasyon tırmandıkça, gerçek faizler daha da fazla eksiye düşüyor. Örneğin Ocak ayında da faiz 14'tü ama enflasyon yaklaşık 30'du (kaba hesapla gerçek faiz = eksi 16). Temmuz'da ise enflasyon yaklaşık 80, faiz ise yine 14 (kaba hesapla gerçek faiz = eksi 66). Demek ki, Merkez Bankası "faizi sabit tuttuk" dese de gerçek faizler (66-16) = 50 puan daha dibe batmış. Herhalde Türkiye şu anda negatif gerçek faizde dünya şampiyonudur.
Üstelik Merkez Bankası'na bakılırsa, bu tuhaf uygulama "Liralaşmayı teşvik için" yapılıyor! Oysa -66 negatif gerçek faiz varken, kim neden TL'de para tutar ki? Olsa olsa Kur Korumalı Mevduat ile ikna edebilirsiniz TL'de kalmaya, ki onun da zaten dışı TL, içi dövizdir.
ABD ve Avrupa merkez bankalarının faiz artırımları sonucunda para-sermayelerin bu ülkelerde toplandığı; yine söz konusu merkez bankalarının bilanço daraltarak küresel likiditeyi de daralttığı bir ortamda Merkez Bankası’nın ısrar ve inatla faizleri 14'te tutmasının
sonuçları hem üretken burjuvazi hem de esas olarak işçi sınıfı için ağır oluyor. Bu politika sadece bankaları ve rantiyeleri sevindiriyor. Bankalar Merkez Bankası’ndan %14'le borçlanıp bunu vatandaşa %35-40 faizle kredi veriyor. Kur Korumalı Mevduat sahibi milyonerler oturduğu yerden para kazanıyor. Döviz cinsi servet sahipleri kolunun kıpırdatmadan zenginleşiyor. Hazine garantili müteahhitler döviz garanti ödemelerini hiç aksamaksızın alıyorlar. Ballı kazançlarına dövizin değer artışı da her seferinde ekleniyor. Ama döviz kurlarının zıplattığı enflasyon sabit gelirlileri sürekli eziyor. istihdam artarmış gibi görünse de, kayıplarını telafi etmek isteyen sanayiciler, çalışma şartlarını sürekli ağırlaştırıyor.
Örneğin bu politika sonucunda Türkiye'nin döviz borçlanmak için ödediği Eurobond faizleri %12'ler seviyesine çıktı! Bütün bunlar ne için? AKP'nin seçim ekonomisi için. Bildikleri yegane ezberle,y ani kredi genişlemesiyle piyasayı canlandırıp, seçimlere o şartlarda gitmek istiyorlar. Ama ezberleri bu sefer tutmadı ve yerine ne koyacaklarını da bilemiyorlar.
Ekonominin nesnelliği karşısında günübirlik kararlarla kuru bir yaprak gibi savruluyorlar.