Gazapizm’den 'Dönmek İçin Eve'

Gazapizm, kendine has bir söylem ve müziğinde oluşturduğu tavırla rap müzikte önemli bir yerde duruyor. Aynı zamanda, o iyi bir hikâye anlatıcısı. "Dönmek için Eve" albümü bu anlamda çıtanın daha da yükseldiğini gösteriyor dinleyene.

Gazapizm "Dönmek İçin Eve" adlı yeni albümüyle önemli bir konuya, yaraya dokunuyor. Eve dönme arzusu, insanın önemli meselelerinden biri. O yarayı ya iyileştirirsin ya daha da kanatırsın. Öncelikle, dönme arzusunun nesnesi olan “ev” kavramına odaklanalım. Evin, bizde oluşturduğu yuva, aidiyet, kök, kimlik, güven gibi duyguların yanı sıra, bizi biz yapan tüm temellerin atıldığı önemli bir mekân olma işlevi de var. Elbette, yaşadığınız ev size güven duygusu veriyor, kendinizi oluşturmanıza olanak sağlıyorsa. Aksi takdirde, insanın cehennemi, dönmek istemediğiniz bir korku tüneli olabilir ev.

Gazapizm’in, yani Anıl Acar’ın dönmek istediği ev, hangi evdir? Ya da hangi anlam? Hangi kapı? Çok cevaplı bir ev onunki. Ama kapısı tek. On dört yaşında çıktığı, otuz beş yaşında döndüğü, daha doğrusu uğradığı ev, öncelikle, kendisini bulmak için kaçtığı önemli bir yapı.

Onun asıl evinin kendi duygu dünyası olduğunu söylemek gerek. Bunun içinde kendilik meselesi de var. Kendilik meselesindeki ev metaforu, yola, yolculuğa çıkma kararını etkilemiş katı bir yapı olarak yansıyor şarkılara. Derdi, kendi evini yani kendi “ben”ini bulmak. O yüzden tüm oluşları sokakta gerçekleşiyor. O yüzden evin tek kapısı var: Gerçek!

On dört yaşında sırt çantasını alıp evi terk eden Gazapizm’in, bir şarkısında “bu gözler her şeye alışık” demesi boşuna değil. Gözlerin her şeye alışık olması, görme kavramıyla ilişkili. O, bu albümde, kapıyı açıp çıktığı andan bugüne kadarki süreçte gördüğü her şeyi bir bir anlatıyor. Kendi hikâyesini kurması, kendini bulması, kendiliğinin oluşması, kapıyı açıp evden çıkmasıyla mümkün oluyor. Bu, muhtemelen özgür olma arzusuyla da ilişkili. Albümün açılış parçası olan "Süzülerek", yola çıkışının hikâyesi.

Bu şarkıyı, görmenin gerçekleşmesi üzerinden de okuyabiliriz. Görme, tanımanın, bilmenin ve düşünmenin başlangıç noktasıysa, Süzülerek şarkısı, bu doğrultuda, “dibe saklanma, hepinizi görüyorum” sözleri sayesinde daha da anlam kazanıyor. Her şeyi ve herkesi görmek, dışarıdaki gerçeklikle karşılaşma ve kendi değişiminin başlaması anlamına da geliyor.

67ea1189-b494-4b1c-b58f-8a72c4c6bae8.jpg
Fotoğraf: Fethi Karaduman

O MASA İLLAKİ DEVRİLİR

"Süzülerek", aynı zamanda şarkıdaki öznenin yaşadığı kenar mahalleler, kaldığı gecekondular, insanın ve sokaktaki hayatın en derin, en dip köşesine kadar gördüğü, yaşadığı, tecrübe ettiği ilk gençlik dönemine dair bilgiler içeriyor. Sokakta verilen ayakta kalma mücadelesi, aynı zamanda “oyun” metaforu üzerinden kendini gösteriyor. Oyunu, kurtlar sofrasını dağıtmak olarak okumak mümkün. Ki sofranın kurtları, albümün ilerleyen şarkılarında zamana, mekâna ve kişilerin sosyal statüsüne göre değişse de işlevleri değişmiyor. Dışardan geleni yemek için hazır bekliyorlar. Ama şunu unutmamak gerekir; o masa illaki devrilir.

Sofra, ailenin de temsili bir bakıma. Ama Gazapizm için daha çok anneyi simgeliyor. Babanın olmadığı (belki de istenmediği), annenin şefkatinin yansıdığı bir sofra bu. Eve dönmek en çok da anneyle ilgili bir durum. Eve dönme arzusunda, anneye duyulan özlemin yanı sıra, ona kim olduğunu, nasıl olduğunu, nerede durduğunu göstermek de var. Mesela "Bir Anne Sohbeti" şarkısında, “Anne aç kapıyı, geldim/ bakma öyle gözlerime, ben her şeyi yendim/ silahlanıp gezdim/ sense her gün balkonunda, menekşeler ektin…” diyor. Gazapizm ayakta kalma mücadelesini, yaşadıklarını anlatırken “yendim” sözüyle başarısını gösteriyor. Bu aynı zamanda, anne tarafından görülme isteğinin de tezahürü. Yine aynı şarkıdaki “çok özledim istemedim, başarmadan dönmek/ sırtımda bir çanta, bilmiyordum hiçbir şey ben/ çok küçüktüm çıktım evden, çok büyüktü evren!” sözleri, görülme isteğini belirginleştiriyor. Evrenin büyüklüğü karşısında küçücük bir çocuğun tek başınalığı, mücadeleyi ifade ediyor ancak albümün birçok yerinde geçen “kaybetmedim” sözcüğünü de, aslında “kaybolmadım” olarak değerlendirmek gerekir. Görülme isteği, kaybolmadığını göstermek anlamını da taşıyor. Görünürlüğün, politik anlamda eşitlik düşüncesini de içinde taşıdığını söylemek gerek. Her bireyin ve eylemin görünür olması, onaylanması, ancak farklılıkların bir aradalığıyla mümkün.

Bu bağlamda, görme, gösterme ve görülme, şarkılarda iç içe geçmiş durumda. Görülme isteğinin muhatabı öncelikle anne, ardından, "Seni Özlüyorum" şarkısında geçen, bir zamanlar âşık olduğu kadın. Çünkü aşk da ev olabilir insana. İç dünyamızda yaşadığımız her parçalanma, aslında tamamlanmayı özler. Aşk da diğerinde tamamlanma arzusunu taşır. Kendini aşk içinde görme de denilebilir buna. 'Dönmek İçin Eve' albümünde, sevdiği iki kadına; anneye ve sevgiliye gitmenin bir başka boyutu da şarkıdaki anlatıcının kendisiyle yüzleşmesine olanak vermesi. Geçmişteki “ben” ile şimdiki” ben”e bakması bu hesaplaşmayı sağlıyor. Albümün tamamında bu yüzleşmeyi görmek mümkün. Gazapizm, bugüne kadarki süreçte ne gördüyse ve ne getirdiyse yanında, hepsiyle, her şeyle bir bir yüzleşiyor: Baba hariç! Doğrudan babadan söz edilmiyor ama, "Evini Başına Yıkan" şarkısı babaya bir gönderme mi, diye düşünmeden edemiyor insan. Evi ilk yıkan o mudur? Bunu bilemeyiz. Ancak, evi yıkan çok fazla şey var: Otorite, sistem, cehalet, adaletsizlik, sofranın kurtları…Daha da çoğaltabiliriz. Hem bu şarkı hem de albümdeki diğer şarkılarda anlatıcı, evini başına yıkan ne varsa önümüze koyuyor.

ab67616d0000b27302ae5a96c7d265aaaf826584.jpg
'Dönmek İçin Eve'/ Albüm Kapağı

YAŞATMADIN DÜNYA

"Dönmek İçin Eve" albümü içsel bir yolculuğu, kendiyle yüzleşmeyi anlatırken, sınıfsal olanı da duyuruyor dinleyiciye. Açlık, yoksulluk gibi sorunsallar bu bağlamda dile getiriliyor. Aynı zamanda, albümde yaratılan atmosferde underground bir hayatı, sokağın dilini, kültürünü, oradaki kuralları da duyumsuyoruz. “Bir cebimde bıçak bir cebimde kitap bir bak/ korudum ben kendimi hep, nedir üç beş yara” gibi sözlerde, yara ve korunmak gibi kavramların farklı anlamları var. Yara daha çok duygusal dünyasındaki hırpalanmayı anlatırken, korunmak kavramı özünde iyi ile kötü arasındaki savaşı işaret ediyor. Bıçak kötünün, kitap iyinin, onurlu bir yaşamın simgesi. Şarkıdaki anlatıcı, bu iki yoldan iyi olanı seçiyor. Albümün tamamında, düzgün ve onurlu insan olma meselesinden sıklıkla söz ediliyor. Zaten annesine “başardım” demesi de kötülüğün içinde kaybolma ihtimalini aştığı anlamına geliyor.

Yine de içine çöreklenen yalnızlığın karanlığını aşamıyor. Karanlık, kasvet, kara gibi sözcükler, albümde sıklıkla karşımıza çıkıyor. “Kararmış düşler”, “karanlık ıstırap”, “karanlık koynunda uyanmak sabaha” gibi ifadeler, yalnızlığının, yarasının, iç dünyasının yansıması. İçindeki evin ıssızlığı da denebilir buna. Burada, çocukken korunaksız kalma duygusunun yarattığı kaygıları görmek mümkün. "Yaşatmadın Dünya" şarkısında geçen “çocuktan masalı çaldılar oğlum!” sözü, bir yandan kendi çocukluğuna gönderme diğer yandan da masalı, hayali çalınan tüm çocukların nezdinde bir haykırış. Ki onun sadece bu albümünde değil, önceki albümlerinde de çocuk imgesi önemli yer tutuyor. Şarkılarda, sıklıkla çocukluğunu yaşayamayan, hayatı sırtında bir kambur gibi taşıyan çocuklardan söz edilse de Gazapizm bu çocukları aynı zamanda umudun simgesi olarak görür, öyle işler şarkılarında. Çocukları, dünyayı iyi yönde değiştirecek güce sahip insanlar olarak idealize eder. Hırpalanmış, yaralanmış, yine de ayağa kalkmış yalnız çocuklardır bunlar. Bu albümde de dünyanın yükünü taşıyan ama her şeye karşın kendini büyüten bir çocuk görürüz.

Yalnızlık kavramı, yersiz -yurtsuzluk olarak da yansır şarkılara. Ki Gazapizm’in sokakla kurduğu bağ, yersizlik- yurtsuzluk olgusuna daha yakından bakmamıza olanak sağlıyor. Kendini var ettiği sokak, onu “belirli bir yere hapsolmaktan” kurtarması anlamında önemli. Bu anlamda özgürdür. Başka açıdan, belli bir yerin olmaması, hep yollarda olmak, aslında geri dönebilmek, yani eve dönebilmek içindir. "Zabıt: Enkarne" adlı şarkıdaki “ben bir ev istedim, sonsuzluk değil”, “ben bir ev istedim, çok yollar geldim” sözleri, istediği evin özünde evrenle, kendinle bütünleşmeyi içerdiğini görürüz. Yine “dışarıda büyüktüm, evde bir küçücük kaldım” sözleriyle de mekânsal olarak bir yere ait olmamanın, genişlemenin, duvarları kaldırmanın öneminden bahsederken, her yerin insanın evi olabileceğini de anlatır. Evde küçücük kalmak evin baskısı olarak değerlendirilebilir. O baskı, muhtemelen baba kavramıyla da alakalı. Bu anlamda evden çıkmak özgürleşmektir. "Bir Anne Sohbeti" şarkısında, anneye iç dökerken, “bu dünyanın üstüne yatmışım yüzükoyun!” demesi bundandır.

350a8f23-0611-4e70-8a2f-21d235399487.jpg
Fotoğraf: Fethi Karaduman

BİR KERE İNSAN, BİR KERE ÇIKTI MI DÖNMEZ EVE

Ev dünyadır ama insan bu yerkabuğunda korunaksızdır. "Yaşatmadın Dünya" şarkısında
“barınak değil yerkabuğun bize hiç/ korunak değil…” sözlerindeki barınak, korunak sözleri, dünyaya fırlatılmış olmanın bilinciyle, insanın tek başınalığı üzerinden varoluş meselesini duyurur. "Yaşatmadın Dünya" şarkısını birkaç açıdan okumak mümkün. Öncelikle bütün değerlerin para ekonomisi üzerinden dönmesi, sistemin varlığı yok etmesi, “dünyanın yaşatmaması” metaforuyla veriliyor. Başka bir okuma yaptığımızda Gazapizm’in hem kendi özel yolculuğunda yerini arama ama aynı zamanda da hiçbir yere ait olamama duygusunu buluruz. Bunda dünyanın insan nesli için sonsuza kadar barınak olamayacağı düşüncesi de saklı. Kuşkusuz ölümlü olmanın vurgusu bu. İnsanın kaygısı, korkusu da bu noktada başlar. O yüzden, albümde kendini hissettiren tamamlanma arzusu, bir yanıyla kaybolmama duygusuyla eşleşir.

Ama boşluk hissi daimidir. "Zabıt 2: Boşluk" adlı şarkıda sıkça geçen “sırıtan boşluk” metaforunu, insanın içindeki eksiklik duygusunun uzantısı olarak görmek mümkün. Bu eksikliği doymak kavramıyla da birleştirir Gazapizm. Her şeye doymak boşluğu doldurur mu? Ya da her şeyi görmek boşluğu çoğaltır mı? Şarkıyı iki farklı bakış açısına göre yorumlayabiliriz. Ucu oldukça açık. Doymak kavramının vedalaşmayla da alakası olabilir. Veda, geride bıraktıklarınızla doldurmaya çalıştığınız o boşluklardır belki de.

Peki eve dönüş mümkün müdür? Albümün asıl meselelerinden biri de bu. Albümün kapanış şarkısı olan "Zabıt:Enkarnasyon" geri dönüşün imkânsızlığına götürüyor bizi. “Bir kere insan/ bir kere çıktı mı dönemez eve” denilmesi bundan. Bu sözlerin altında da ölümlü olma gerçeğinin hatırlatılması var. Dolayısıyla, varlık-yokluk kavramları Gazapizm’in ev olarak adlandırdığı dünya üzerinden veriliyor. Dünya ölümü vadeder. Biraz da o yüzden “Yaşatmadın Dünya” der Gazapizm. O halde “aşk olsun dünya bu nasıl yokluk” diye sorabiliriz biz de.

Gazapizm, kendine has bir söylem ve müziğinde oluşturduğu tavırla rap müzikte önemli bir yerde duruyor. Aynı zamanda, o iyi bir hikâye anlatıcısı. "Dönmek İçin Eve" albümü bu anlamda çıtanın daha da yükseldiğini gösteriyor dinleyene. "Dönmek İçin Eve", otobiyografik özellikler taşıyan konsept bir çalışma. Gazapizm baştan sona yola çıkışın, yolda olmanın hikâyesini aktarıyor. Şarkıların sıralaması bu anlamda özenle yapılmış. Hepsi kendi içinde bütünlüklü. Şarkı sözleri şiirsel imgeler, metaforlar ve birçok sembolle zenginleşirken, doğup büyüdüğü İzmir sokaklarının çoklu kültürünü de içinde barındırıyor. Aslında, sadece gördüğünü değil, duyduklarını da, yani bu coğrafyaya dair tüm sesleri de bilinçaltından süzerek kendi sesinin karakterini oluşturuyor. Dolayısıyla eve dönmek için başlayan yolculuk, dünya denen çatının altında, tüm bu sesleri de içine alıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Deniz Durukan Arşivi