Asena Özkan
Gece, yağmur ve…
Yıl 1989, Cumhuriyet fazlaca ağırlığı olan, kadrosunda birbirinden değerli yazarları barındıran gazete…Cumhuriyet oldukça geniş kadroyla Romanya’da Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı finale yükselen Galatasaray’ın Steaua Bukres ile oynayacağı ilk maçı izleyecek. Halit Deringör, Ali Sirmen, Celal Başlangıç, İsmail Gülgeç, Yalçın Bayer, Adnan Akgünel, Mustafa Sağlamer, Necmi Gülemsel, Adnan Dinçer… Maçtan bir gün önce ‘Çavuşesku Romanyası’nı geziyoruz. Ve sıra, Bükreş’te karşılaşmanın oynanacağı Ghencea Stadı’na geliyor. Stadın girişinde kocaman bir tabela. Ali Sirmen, Rumence yazıyla dolu tabelaya baktı, baktı ardından da döndü ve sordu; "Burada ne yazdığını biliyor musunuz?" Elbette ki hayır… O da bilmiyordu ama, Diktatör Çavuşesku'nun spora da el atmasına gönderme yaparak, 'Buna da karışıyor demek ki' demişti... Bizi aldı mı bir gülme… İroni, elbette ki diktatörlerin sporda da söz sahibi olma istemleri üzerineydi ve de ‘faşist 80 darbesi’ sonrası Ankaragücü’nün Kenan Evren’in isteği üzerine birinci lige alınma kepazeliği tazeliğini korumaktaydı…
‘Yarmur duası’nın ardından Alanya’da bardaktan boşanırcasına sağlam yağıyor…Beşiktaş, Alanyaspor’a 2-1 yeniliyor ve ben ne diye şimdilerde esamesi dahi okunmayan Şampiyon Kulüpler Kupası bağıntılı gülümseten anekdotu aktarıyorum? Bu hafta anladım ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafının yer aldığı pankart, televizyondan yayınlanan her maçın oynandığı stata asılıyor. Hani, Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafı altında ‘Temizlik Maske Mesafe’ uyarısı bulunan pankart. Geride kalan hafta kişisel tercihimin bu uyarıyı bir bilim insanının yapması gerektiği yönündeydi, ki hala aynı görüşü savunuyorum. Ancak anlaşılıyor ki ‘birileri’ ekran başında maç izleyen futbol tutkunlarının da Recep Tayyip Erdoğan’ı bir dakika dahi unutmasını istemiyor. Ve hiç zannetmiyorum, Cumhurbaşkanının ‘her stata fotoğrafım olan pankart asılsın’ emri verdiğini!
Maç mı? Beşiktaş’ın Alanya deplasmanından yengiyle dönme olasılığı Demirören Grubu’na geçen Milli Piyango’dan alacağınız bilete büyük ikramiye çıkma olasılığı ile aşağı yukarı aynıydı! Art arda kazanılan 3 maç sonrası Sergen Yalçın’ı yere göre sığdıramayanlar şimdi ne diyorlar bilemiyorum ama en azından başından bu yana ben ne dediğimi gayet iyi biliyorum! Sergen Yalçın’ın elinde kusursuz bir kadro varsa başarıyı yakalar ancak ne olursa olsun futbolcusunun gelişimine katkıda bulunmaz. Birisi karşısına alıp da topa nasıl vurması gerektiğini aktarmaz zira ona göre bu seviyede bir takımda oynayan her futbolcu iyi olmalıdır. Motivasyon da onun kişiliği ile örtüşmez. Beşiktaş öylesine kötü oynadı ki Alanya’da, bireysel olarak hangisinin yetersizliğini yereceğine karar vermekte güçlük çekiyorsun! Ancak karşılaşma boyunca tüm ikazlarıma karşın oğlumun aralıksız küfür ettiği Brezilyalı stoper Welinton için parantez açmam gerektiği inancındayım. Sergen Yalçın’ın ısrarla istediği ve sonunda Beşiktaş yönetiminin transfer ettiği futbolcunun bana göre Beşiktaş’a yarardan çok zararı var. Bunu şöyle aktarabilirim; Alman kaleci Laris Karius yerine aynı şans Utku Yuvakuran’a tanınsaydı hem Beşiktaş geride kalan sezon çok daha az gol yer, hem de Utku daha fazla deneyim kazanmış olurdu. Welinton’u yedekte tutup başka bir futbolcuya şans tanınması Beşiktaş’ın ilerleyen günlerde yararına olacaktır…
Bu arada ‘kötü’ oynayan salt Beşiktaş değildi. Ev sahibi Alanyaspor da sahadan 3 puanla ayrılan, biri penaltıdan olmak üzere 2 gol atan taraf olmasını karşın iyi futbol oynamadı. Ligin bu sezon biraz daha uzun ve her hafta benzer sonuçlar göreceğimizden kuşkum yok. Daha çok gece ve yağmur göreceğiz!..