'Godzilla ve Kong: Yeni İmparatorluk': İttifaklar savaşı

"Godzilla ve Kong: Yeni İmparatorluk”, adrenalin bol efektli sevenleri için biçilmiş kaftan. “Canavar” anlatılarına kaynaklık eden tarihsellik ve mitoloji gibi unsurlarla bağını koparmış, aksiyonun kendisini dışında bir iddia taşımayan yapımlardan.

Sanılanın aksine, ‘ittifak siyaseti’ yalnızca zayıflar arasında değil, hatta daha çok güçlüler arasında yaygındır. Çünkü eğer ortada bir güç dengesi varsa iki tarafın da kaybedeceği şey çok büyük demektir. Ayrıca iki ‘konvansiyonel’ gücün, kendi yaşam alanlarına yönelen üçüncü ve yeni bir tehdide karşı bir araya gelmesi çok daha mümkündür. İşte sinema tarihinin kadim canavarları Godzilla ve King Kong son yıllarda biraz bu çizgiyi izliyorlar. Aslında bu ikilinin ilk kapışması/ dayanışması değil bu!

Toho Stüdyoları tarafından 1954 yılında çekilen ilk “Godzilla” filmi, İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda Japonya’ya atılan atom bombalarının etkileri ve doğa ile fazla uğraşmanın, teknoloji ve bilimsel gelişmenin olası sonuçları üzerine bir canavar anlatısıydı. Dehşeti öylesine büyük olmuştu ki, film on yıla yakın bir süre değişik adlar altında ve kurgularla birçok ülkede gösterildi, ‘nükleer savaş’ tehdidi altında yaşanan dönemin insanları üzerinde dehşet etkisi yaratmayı başardı.

King Kong’un tarihi ise biraz daha eski. 1933 yılında “King Kong” vizyona girdiğinde sinema salonunu dolduran insanlar da ‘gerçek’ bir korkuya kapılmıştı. Filmin gösterildiği salonlardan koşturarak çıkan seyirciler oldu. İnsanoğlunun doğaüstünden korkması ilkel zamanlara kadar dayanıyor. Ancak doğadan korkar hale gelmesi modern zamanların işi daha çok. Büyük sel fırtınaları (barajlar), yakıp yıkan depremler (devasa binalar, yapılar) bir yanda; köpek balıkları, karıncalar, örümcekler (yaşam alanlarını işgal etme) ve tabii ki King Kong (doğal ortamından kopanma) gibi yaratıklarla üretilen korkular diğer yanda… King Kong hayali “Kafatası Adası”ndan modern dünyaya atılınca ortamlara sığamıyordu haliyle.

Bu ikiliden Godzilla’nın hayli canavara karşı mücadele geçmişi var. Japon sineması birçok örnekle dolu. Godzilla 1974’te “Canavarlar Çarpışıyor” (Gojira tai Mekagojira) ile dünyayı robot benzerinden kurtarıyordu. “Chikyû kogeki meirei Gojira tai Gaigan. 1972”, “Gojira vs. Biorante,1989”, “Gojira vs. Supesugojira, 1994", “Gojira vs. Desutoroiâ, 1995” , “Godzilla vs. Megalon, 2023" ise Godzilla’nın kapıştığı türlü türlü canavarlardan bazıları.

Biri mitolojik tarihten çıkıp gelen titan Godzilla, diğeri kökleri kadim dünyaya uzanan King Kong’u ilk kez bir araya getirme fikri 1962 yılında Godzilla’nın yaratıcısı İshiro Honda tarafından “Canavarların Gazabı” (Kingu Kongu tai Gojira) hayata geçirilmişti. Daha sonra iki canavarın birlikte oldukları dizi bile çekildi. Ama bu iki devin küresel buluşması için Hollywood’un olaya el atması gerekecekti. Godzilla ve King Kong’u bir araya getiren bu film, pandemi şanssızlığı yaşadı ve 2021’de sınırlı sayıda salonda gösterilip dijital platformda buluştu seyirciyle. Ve fakat yoğun da bir ilgi gördü. İkilinin mitolojisini bir kez daha kuran yapım, kendi topraklarından kopartılan Kong’un dünyaya getirilişi ve Godzilla’nın ortaya çıkışıyla ortalığın karışmasını anlatıyordu. Ancak birbirlerine güç gösterisi yapmak uğruna kentleri yıkan bu iki canavar, başka bir yaratığın yani dış tehdidin ortaya çıkmasıyla mecburi iş birliğine gitmek zorunda kalmıştı. Tabii bu mecburiyette diğer yaratığı ikisinin de tek başına yenemeyecek olmasının payı da vardı. Güçlüler arasında daha güçlüye karşı bir ittifak kuruldu böylece!

Bu serüven boyunca, Ilene Andrews adlı bir bilin insanı ve Bernie Hayes adlı bir sosyal medya fenonemi de ikiliye eşlik etmişti. Kong’un yaşadığı kafatası adasında yaşayan ve kabilesini kaybetmiş yerli çocuk Jia da hikayenin parçası oluyordu. Bu “beşli”ye bu kez Trapper adlı bir veteriner de katılıyor. Asayişin berkemal olduğu bir dünyaya davet ediliyoruz bu kez. Godzilla, Roma’yı bir canavardan kurtardıktan sonra kolezyumu kendine mesken edinmiş takılmaktadır. Kong, yerin altındaki kadim dünyasında çakallar ve diş ağrısıyla uğraşmaktadır. Ancak bizim dünyamıza uyum sağlamakta zorlanan Jia ve Godzilla aynı anda tuhaf davranmaya başlar. Godzilla dünyadaki nükleer kaynaklara ulaşıp gücünü artırırken, Jia’nin çiziktirdiği şeylerin bir yardım çağrısı olduğu anlaşılır. Alt dünyadan bir çağrı vardır.

Ilene, Bernie, Jia ve Trapper dişine bakım yaptırmak için dünyaya gelen King Kong’la birlikte oraya giderler. Yalnızlıktan mustarip Kong, türdeşleri olduğunu fark eder ama durum pek de iç açıcı değildir. Bu bölüm, yakın dönemde izlediğimiz “Maymunlar Cehennemi” atmosferini andırıyor biraz. Özellikle de bu serideki “Koba”yı fazlasıyla andıran bir kötü goril “Scar King”in türdeşlerine zulmedişine tanıklık ediyoruz. Öte yandan güçlü ama köle haline getirilmiş bir titan da işin içine giriyor. Kong, Scar King ve diğer titanla baş edemeyince can havliyle Godzilla’yı yardıma çağırıyor. İkili önce biraz birbirlerini hırpalasa da meselenin ciddiyetine varıyorlar ve ortalığı epey bir kırıp döktükten sonra meseleyi çözüyorlar.

“Godzilla ve Kong: Yeni İmparatorluk”, çağın ana akım sinemasının ruhuna uygun olarak adrenalin ve bolca efekt vaat eden, sevenleri için biçilmiş kaftan. Yazının başında bahsettiğim, bu canavarların ortaya çıkışlarına dair tarihsel köken, mitoloji gibi unsurlarla bağını tamamen koparmış, aksiyonun kendisini dışında bir anlatı iddiası taşımayan yapımlardan. Belli bir yaşın üstündekiler için biraz kafa şişirici gelebilir ama iki saat boyunca kendisini izlettirmeyi de başarıyor öte yandan. Uzun bayram haftasının seçeneklerinden birisi olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Şenay Aydemir Arşivi