Ceren Gündoğan

Ceren Gündoğan

Güzel bir sabah

Bergman Adası ile tanıştığım Mia Hansen-Løve’un Güzel Bir Sabah’ı, babasının hastalığı üzerine yazdığı senaryoyla otobiyografik kurmacaların etkileyici bir örneği.

Yönetmen-narrator Mia Hansen-Løve 2021 yapımı filmi Bergman Adası seyirciyle buluştuğu sıralarda, şu an MUBI’de gösterimde olan Güzel Bir Sabah’ın çekim aşamasına gelmişti bile. Bergman Adası’na dair “Ada Bergman’ın, Toprak Woolf’un” başlıklı yazım buradan okunabilir. Bergman Adası ile tanıştığım Mia Hansen-Love'un Güzel Bir Sabah'ını merakla bekleme gerekçelerimden en önemlisi, yönetmenin olağanüstü sade üslubunu bir başka hikâyede nasıl yansıtacağıydı. Bir diğer merakım da, filmin başkarakteri Sandra’yı, jestleriyle olduğu kadar bakışlarıyla da rolünü oynamakta mahir Léa Seydoux’nun oynamasına dairdi.

Yer-yön ve hafıza merkezinin hasarına dair nörolojik hastalığı olan felsefe profesörü babası Georg’u (Pascal Greggory) ziyarete giden Sandra’nın çaldığı kapıyı babasının açmakta zorlanmasıyla başlıyor film. Sandra’yla birlikte içeri girdiğimizde kitaplardan oluşan bir evin, unutuş girdabına kapılmış ev sahibinin entelektüel dünyasını eski bir anı gibi aynı anda göstermesi dokunaklı bir sahneydi.

Sandra, bir yandan babasına yiyecek bir şeyler hazırlarken çevirdiği kitaptan ve yazarından bahseder. Yazarın, Klaus Mann’la arkadaş olduğundan. Klaus Mann’ı duyan babası, “tanıdık geldi” der Sandra’ya; “Thomas Mann’ın oğlu, Thomas Mann, en sevdiğin yazar…” diye hatırlatır babasına Sandra.

Sandra, kız kardeşi Eloide, Georg’la yıllar önce boşanan anneleri Françoise’in ve Georg’un sevgilisi Leila’nın da fikir birliğiyle Georg bir bakımevine yerleştirilir. Fransa’nın bakımevlerine yerleşme konusundaki zorlayıcı sistemini, Georg’un birkaç bakımevi değiştirmek zorunda kalmasıyla görüyoruz. Filmin, Françoise’in katıldığı bir diğer güncel politik toplumsal yaşamın yansımasını, sarı yelekliler ve anarşistlerin de olduğu eylemlerden bahsettiği zaman görüyoruz.

KÜLTÜREL FARKLAR NE KADAR FARKLI

Beş yıl önce kocasını kaybeden Sandra, işi, evi, küçük kızının okulu ve babasının kaldığı bakımevi arasında gidip gelirken eski bir arkadaşıyla, Clément’la karşılaşır. Bu karşılaşma bir buluşmayı, buluşma da tutkusu yüksek bir aşkı getirir. Kocasının ölümü sonrasında hayatına hiç kimseyi almayan Sandra’nın uyanışı da başlar böylelikle. Bitmemiş bir yasın içindeyken babasının yitip gidişine tanık olması Sandra’yı başka bir yasın içine alır. Clément’la ilişkisi ona iyi gelen belki de tek şeydir. Clément’ın evli oluşu sorun yaratır ve birkaç kere ayrılırlar.

Ayrıldıklarında Sandra’yı hep “esmer günler” içinde buluruz. Filmin önemli bir özelliği, Fransa gibi cinsel özgürlüğün ve aşkın serbestçe yaşandığı düşünülen özgürlükçü bir toplumun bir bireyi olan Sandra’yı o özgürlükçü etkiden çekip alması. Acı çeken bir kadının “yasa kapanmış” halini göstermesi. “Avrupa kültüründe…” diye başlayan yargılarımızı boşa düşürmesi.

Ölmüş kocasıyla vedalaşan dul Sandra, bilinci yitik babasıyla vedalaşan kız evlat Sandra, anne-kız ilişkisinde annesinden ihtiyacı olan duygusal gereksinimi alamayan Sandra ve kendi annesiyle kuramadığı bağı, kızı Linn ile kendi yolunu kurarak onaran anne Sandra… Ve nihayet, her şeyi değiştirme gücüne sahip tek duygu olan aşkla, sevdiği adamla umduğu yaşamı kurma yolundaki sevgili Sandra…

Filmografisinde, kadınların birden çok toplumsal rol ve kimliğini göstermeyi seven yönetmenin Sandra üzerinden ince ince dokuduğu da bu; bir tek kadının aynı anda birçok kimliğinin oluşu. Sanırım yönetmenin filmlerini, hikâyelerini evrensel kılan da… Dünyanın neresinde, hangi kültürde olursanız olun kadınsanız birden fazla kimliğinizin varoluşunuzda barınması.

İNCELİKLER

Georg Kienzler’in çocukluğunun Viyana’da geçtiğini ve babasının intihar ettiğini, ayrıldığı eşi Françoise’den öğreniyoruz. Noel yemeğinde, Sandra’nın, babası Georg’un defterlerinde, yazmak istediği otobiyografisine dair notları bulduğunu söylemesiyle filmin anlam dolu isminin bu notlardan geldiğini de. An einem schönen morgen! Yönetmen açıkça söylemiyor ama Georg’un babasının holokost nedeniyle ya da etkisiyle intihar etmiş olabileceğini düşündüm ve Prof. Georg Kienzler’in hiç yazılmamış ve yazılmayacak otobiyografisini…

Sandra’yı kurtaran aşk, onun varlığının renk değiştirmesine neden olur. Yeşerip filizlendiğini görürüz film ilerledikçe. Clément’la ayrı oldukları gri bir zamanda Clément’dan gelen telefon mesajını gördüğü an enfesti. Murathan Mungan’ın sözleriyle, Sezen Aksu’nun söylediği Sevgili adlı şarkı film boyunca aklımdaydı. “Sevgili, bir tek sevgili / Nasıl değiştirir dünyanın gerçeğini…”

Kederin yaşama güdüsüyle el ele olduğu, içte taşkın sel olup dış dünyaya sadelikle akan bireysel bir dünya, Güzel Bir Sabah. Babasının hastalığı üzerinden yazdığı senaryosuyla Mia Hansen-Løve, otobiyografik kurmacaların etkileyici bir örneğiyle daha karşımızda.

Sandra’nın kızı ve sevgilisiyle birlikte gittiği ziyarette, bakımevindekiler için verilen mini konserde Sandra, içsel olarak babasıyla mükemmel bir veda yaşıyor, Mon Amant de Saint-Jean şarkısını hep bir ağızdan söylediklerinde. Sonrası, kederden aşka, hüzünden mutluluğa. Hayat gürültüsü hep devamda…

“Neden Saint-Jean’daki panayırda dans etmeye gittiğimi bilmiyorum.

Kalbimin esir alınması için, tek gereken bir öpücüktü.

Beni kollarında sımsıkı tuttu.

Aklım yerinden oynar gibi oldu.

Çünkü her zaman inanırız, tatlı sözlere,

sevgi dolu gözlerle söylendiğinde.

Onu çok sevdim.

Saint-Jean’daki en yakışıklı adamdı.

Büyüledi beni, başımı döndürdü,

dizlerimin bağı çözüldü.

Düşünmeden verdim ona kendimi,

ruhumu ve bedenimi.”


Ceren Gündoğan: 1983 İstanbul doğumlu. İBBŞT TAL'de ve Akademi İstanbul Tiyatro bölümlerinde oyunculuk, Kocaeli Üniversitesi GSF/ Sahne Sanatları Dramatik Yazarlık bölümlerinde öğrenim gördü. İstanbul Devlet Tiyatroları’nda oyuncu ve reji asistanlığı, Asis Yapım'da proje tasarım asistanlığı ile dizi ve belgesel senaristliği yaptı. İlk romanı Yaralı Rüzgâr, 2022 Mayıs ayında Eksik Parça Yayınları etiketiyle yayınlandı. Artı TV'de Artı Sahne programı sürdürüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ceren Gündoğan Arşivi