Aris Nalcı
Helallik
Hangi konuda yazacağımı kestirdiniz herhalde.
Ama biraz dolaylı olacak...
Bir buçuk yaşındaki oğlum böreği görünce üfle manasında 'huf hufffff' diyor. Belçika'nın göbeğinde anneannesinin yaptığı otlu peynirden yapılma İlk sigaralı böreği yediğinde çok sıcaktı, dersini adı artık soğuk yemek bile olsa, 'üfle' manasında 'huff huff' diyor.
Benim CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun ‘Helalleşme’ açıklamasına bakışımı tam da bu 'huf huff' anlatıyor.
Türkiye'de Cumhuriyet kurulurken de birlikte yürüyorduk aslında, özgürlükler istenirken de, sonra bir baktık bizi arkada bıraktılar. Ya da hadi Türk tarih kitaplarının o meşhur cümleleriyle anlatayım: "Biz hani cumhuriyet olacaktık, özgür olacaktık derken, bizleri arkadan hançerlediler".
AKP kurulurken de oradaydık, CHP İstanbul seçimlerini kazanırken de.
Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, Yahudiler hep buradaydı. Ama hep yandı ağzımız.
O yüzden 'Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer' benzetmesi çok yapıldı hatta 'yoğurt yok ki' diyenler de az değil hani.
Baştan söyleyeyim.
Hem Kılıçdaroğlu'nun bu helalleşme açıklamasına, kendileri yapamadığı için, kıskançlıkları için uzak duranları, hem de 'Kemal bey gel benim kızımdan özür dile' diyenlere çok uzağım.
40 yaşın üstü, son 10 senesini bir diasporalı Türkiyeli Ermeni olarak geçiren bir gazeteci olarak içtenlikle söylüyorum. Biz gidilen yolun önemli olduğuna inananlardanız.
Varlık Vergisi ve 6-7 Eylül'le helalleşmeye gidilirken de sürecin nasıl işletileceği, Kılıçdaroğlu'nun ve partisi CHP'nin nerede duracağını göreceğiz.
Birinci tekil şahıs kullanarak yapılacak bir helalleşmenin Türkiye'nin kurucu partisinin ne kadar iç barıştan yana olduğunu göreceğiz.
Kılıçdaroğlu bir süredir evinin mutfağından yaptığı videolarda zaten bazı mesajlar veriyor. İktidar'ın "Bay Kemal"i arkasındaki mdf mutfak dolaplarıyla aslında içimizden biri olduğunu anlatmaya çalışıyor bize.
Partisi içerisineki aşırı uçların da 'kendi istekleriyle' temizlendiğini de dikkatle takip ediyoruz.
Akın Olgun, Gözde Bedeloğlu ve Kemal Bozkurt'un Youtube'daki Aç Parantez programında "Kılıçdaroğlu'nun 'yaşasın sosyalizm' demesini beklemiyorum tabii" dedi Bozkurt.
Ben bekliyorum.
Sonuçta Sosyalist Enternasyonal'e üye bir partiden beklenen de bu.
Ama beklediğim şeyin gerçekçi olmadığını biliyorum. Çünkü gerçek olsa bu bahsedilen helalleşme çoktan yaşanırdı.
CHP'nin pozitif siyasal iletişim kampanya stratejisi ile önümüzdeki seçimlere başarılı bir şekilde hazırlandığını görüyoruz.
Umarım bu helalleşme çağrısı da sadece bu pozitif iletişim kampanyasının bir parçası değildir.
Geç olsun güç olmasın diyelim ve sürece bakalım.
Kılıçdaroğlu'nun bu tekil şahıs helalleşme çağrısının aslında sadece AKP'lilere 'iktidar olursak sizi cezalandırmayacağız' mesajı olduğu çıkarımında bulunanların da sayısı az değil hani.
***
Biz 40 yaş üstülerin kötü bir alışkanlığı vardır. Hafızamız kuvvetlidir. Unutmak istesek de hayat getirip önümüze koyar geçmişte yaşananları.
O yüzden Varlık Vergisi ve 6 - 7 Eylül 1955 ile helalleşmenin nasıl olacağını yakından takip edeceğiz.
Umarım sadece iki Patrikhane ziyaret edip adalarda Ermeni, Rumlar, Yahudi ve Süryanilerle fotoğraflar çekilip, Noel'de bayram kutlamakla sınırlı kalmaz bu helalleşme.
Çünkü derdimiz artık halkla ilişkiler kampanyalarına malzeme olamayacak kadar çok. Karnımız da bu kampanyalara tok.
Gelelim helalliğinize.
Sayın Kılıçdaroğlu,
- Bizim helalliklerle AB'den ekonomik destek alıp memleket düzeltecek iseniz;
- 'Helalleşme ile hukuku karıştıran oldu' deseniz de bizim helalliklerle düzeltecek iseniz her seferinde eleştirdiğiniz ülkenin adalet sistemini;
- Bizim helalliklerle 100 yılında memleketi bugüne kadar inkar ettiği bagajlarından kurtaracak iseniz...
O zaman bu helallik için gelin daha ilk başından birlikte çalışalım. Kuru kuruya bir açıklama, iki slayt ve bir grup toplantısı ile olmaz. Her açıdan derinlemesine bir yol haritası çizmek, yüzleşmek, hesaplaşmak gerek.
Yok, yok karıştırmıyorum.
Helalleşmek bu noktadan sonra artık biraz da bu bizim için. Çünkü bizim vereceğimiz helallik bahsettiğiniz varlık vergisi ve 6-7 Eylül 1955 pogromlarında kaybettiklerimizin de helalliği olacak.
O zaman biraz da hak hukuk olmalı işin içinde.
Çünkü onlar artı yoklar.
Olmayan birinden helallik istenemeyeceğine göre.
Geride kalanlarla helalleşmek daha derin olmalı.
Agop Dilaçar'ın kurucu başkanlığını yaptığı Türk Dil Kurumu diyor ki helalleşmek 'Alışverişte veya ayrılma sırasında hakkını birbirine bağışlamak' demekmiş. Yani iki taraflı bir eylem.
Helalleşmek isteyen kadar helallik verenin de hazır olması gerekiyor.
Peki, biz hazır mıyız?
Bilemedim.
Helalleşmek istediğiniz Varlık Vergisi ve 6-7 Eylül pogromunda ezilenlerin torunları, çocuklarıyız biz.
Biz helallik versek de gidenler verir mi?