Koray Düzgören
İktidar, Suriyeli Kürtler karşılığında S-400’lerden vazgeçmeye hazır
Saray yönetimi Washington’dan, Biden’dan gelecek telefonu dört gözle bekleyedursun, yeni ABD yönetiminin Ankara’ya özellikle de S-400 konusundaki sert eleştirileri devam ediyor.
İktidar, bu nedenle öncelikle S-400’ler meselesini Washington’ın talepleri doğrultusunda çözebilmek amacıyla bazı hamlelere çoktan girişti bile.
2017 yılının son günlerinde, ABD ve NATO’ya karşı pazarlık gücü elde edebilmek ve Suriye’de Putin’in desteğini alabilmek gerekçesiyle ya da bazılarının söylediği gibi, Saray’ını korumak için satın aldığı S-400 füzeleriyle ilgili hikayenin sonuna gelindi.
Başından beri bu alıma karşı çıkan ABD ve NATO’nun itirazlarına ve Trump döneminde alınan yaptırım kararlarına rağmen sürdürülen S-400’ler inadı, Biden yönetiminin sert açıklamalarıyla sonunda kırılmış gibi görünüyor.
Savunma Bakanı Hulusi Akar, birkaç gün önce Ankara’da bazı gazetecilerle yaptığı toplantıda, S-400’lerden vazgeçilebileceğini (Çöpe mi atılacak dersiniz?) ama buna karşılık ABD’nin de Suriye’de Kürtleri desteklemekten vazgeçmeleri gerektiğini söyledi.
Böylece iki yıldır Erdoğan’ın ısrarla sürdürdüğü ve bedelini halka ödettiği S-400’ler konusundaki tutumu, Suriye Kürtleri pazarlık konusu yapılarak bir kenara bırakılacak gibi görünüyor.
Bu politika değişikliğinin Türkiye’ye şimdilik maliyeti 2.5 milyar dolar civarında.
Bu politikanın hem içerde hem de dışarıda çok önemli sonuçlarının olacağı muhakkak.
ERDOĞAN S-400’LER KONUSUNDA TAVİZ VEREBİLİR Mİ?
İçerde Erdoğan’ın bunca zaman, "Bu iş bitmiştir. Biz tükürdüğümüzü yalamayız" diyerek S-400’ler konusundaki ABD baskılarına ayak direyip, F-35 projesinden dahi dışlanmayı göze alması, yaptırımlara muhatap olmasının ardından gelinen noktanın siyaseten bir bedeli olacak.
Dışarıda, ABD ve NATO ile Rusya’yı güya birbirlerine karşı kullanarak beceriksizce oynanan ikili oyun artık sona erecek.
Böyle bir politika değişikliği ile Ankara, yönünü ister istemez yeniden ABD ve NATO’ya doğru kıracak ama bu kez de Rusya ve Putin ile ilişkilerinde sorunlar ortaya çıkacak.
Anlaşılan o ki, S-400’lerin (Girit’te bir hangara depolanan S-300’ler örneğindeki gibi) bir hangarda çürümeye bırakılması ya da başka bir ülkeye gönderilmesi üzerinde çalışılıyor.
Putin’in buna nasıl karşılık vereceği de oldukça önemli.
Rusya’da yaşayan bilim insanı Kerim Has’ın bu toplantıda Akar’ın yaptığı açıklamalara verdiği ilk tepki hayli ilginç:
"Bir yandan, Rusya’yla ikinci parti S-400 görüşmeleri, diğer yandan, ABD’nin sıkıştırmasıyla eldeki S-400’lere Girit modeli. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. - Erdoğan ya Akar’dan vazgeçip S-400’leri ‘yoldaş’ seçecek ya da 15 Temmuz için Rusya’ya yeni ‘siyasi rüşvet’ verecek."
Kerim Has, Erdoğan’ın ya Akar’ın açıkladığı önerileri kabullenmeyerek savunma bakanınını görevden alacağını ya da Biden yönetiminin baskıları nedeniyle bu önerileri benimseyerek S-400’lere Girit modeli uygulamak zorunda kalacağını söylüyor.
Tabii bu noktada da Putin’in gazabı üzerinde olacak. K. Has, 15 Temmuz düzmece darbe girişimi ile ilgili olarak Rus gizli servislerinin elinde hayli önemli doküman olduğunu söyleyerek Putin’in bunları açığa çıkarabileceğinden söz ediyor.
ABD İLE PAZARLIĞIN TEMEL KONUSU SURİYELİ KÜRTLER
S-400’ler hikayesinin bu ilginç ve karanlık noktalarını şimdilik bir tarafa bırakarak Akar’ın gazetecilerle yaptığı toplantıda söylediklerine bakalım.
Çünkü bakanın dile getirdiği pazarlığın ana unsurunu yine Kürtler oluşturuyor.
Türkiye, Amerika’ya şunu söylüyor ya da söyleyecek:
"Biz S-400’lerden vazgeçebiliriz ama siz de Suriye’de Kürtleriyle ilişkinizi keseceksiniz, onları desteklemekten vazgeçeceksiniz."
Bakın Akar bu konuda ne demiş:
"ABD ile ilişkilerin düzelmesi için YPG meselesinin çözümünü temel bir zorunluluk olarak görüyoruz. ABD ile ilişkilerde en çok hassas olduğumuz konu, bu ülkenin, PKK’nın Suriye’deki kolu YPG’ye verdiği destektir. Biz, ABD ile yürüttüğümüz görüşmelerde S-400’ler konusunda bir çözüm bulabiliriz. Ama YPG konusunda, gerçekleri görmelerini bekliyoruz. Bir çözüm bulamazsak ABD ile ilişkilerde hiçbir yere gidemeyiz."
Biden yönetiminden, işbaşına geldiğinden bu yana, Suriye Kürtlerine verilen destek konusunda kararlı mesajlar geliyor. ABD’nin Kuzey Suriye’de YPG ve SDG (Suriye Demokratik Güçleri) ile özellikle IŞİD’e karşı mücadele konusunda işbirliğinin süreceği ve bu işbirliğinden vazgeçilmeyeceği çeşitli yetkili ağızlar tarafından tekrarlanıyor.
Kürtlerle işbirliğinin devam edeceğine ilişkin mesajlara rağmen Akar, yıllardır iktidarın ABD’ye yaptığı teklifi tekrarlayarak yeni yönetime şu mesajı veriyor:
"Amerikalılar bize DEAŞ’la mücadele etmek amacıyla YPG ile işbirliği yaptıklarını söylüyorlar. Biz de onlara YPG’yi kullanmamalarını, DEAŞ ile mücadele için bizimle işbirliği yapmalarını söyledik. Sulh sükûn sağlamak üzere işbirliği yapmaya hazır olduğumuzu yüz kere söyledik."
Tabi bu noktada Akar, Ankara’nın Suriye sahasında, başta IŞİD olmak üzere cihatçı örgütlere, çetelere verilen desteğin nasıl bir güvensizlik yarattığını görmezden geliyor. Belki de bu nedenle ABD’nin IŞİD’le mücadelede TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri) ile değil, YPG ve DSG’yle çalıştığını anlamak istemiyor.
Ve ABD’nin Kürtlerle ilgili pazarlığa yanaşmaması halinde ellerindeki son kozun yine, NATO üyeliğini de işin içine katarak, "Ya biz ya PKK" dayatması olacağını ima edercesine şunları söylüyor:
"Biz ABD’deki yeni yönetimin makul bir çizgiye geleceğini düşünüyoruz. Bu konuda umutluyuz. NATO’nun güvenliği bakımından da gereken budur."
Öyle anlaşılıyor ki iktidar, S-400’lerden mecburen vazgeçiyor, başka seçeneği kalmadı.
Ama bir yandan da ABD’ye bir şart dayatıyor:
"Kürtleri ezmemize izin verin" diyor.
İktidarın derdi S-400’ler, sokağa atılan milyarlar falan değil. Suriye’de Kürtleri iyice ezebilmek. Esaslı bir etnik temizlik yapmak...
Bunu Trump yönetimine de önermişlerdi, onlar bile buna razı olmamışlardı...