Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

İsrafın ve şatafatın porsiyonu küçülmez!

Erdoğan kaybettiği seçmeni kazanmak için ‘Saray hariç’ tasarruf genelgesi çıkartıyor. Eşi de halka ‘Porsiyonlarımızı küçültelim’ diyor. Belli ki Saray’la halkın porsiyonunu karıştırmışlar.

Kamu kaynaklarının, Saray çevresindekilere acımasızca nasıl talan ettirildiği gözler önüne seriliyor.

Uyuşturucu trafiğinden kara paraya, mala çökmeden silah kaçakçılığına kadar siyasetçilerin ve bürokratların yol verdiği pislikler ortaya dökülüyor.

Bu arada toplumun geniş kesimleri yoklukla, işsizlikle, her geçen gün derinleşen ekonomik krizle, peş peşe gelen zamlarla açlık sınırıyla yoksulluk sınırı arasında tutunmak için canhıraş çırpınıyor.

Ülkenin giderek pespayeleşen tek adam yönetiminin faturası artık daha ağır biçimde AKP iktidarına, Cumhur İttifakı’na ve kaçınılmaz olarak en çok da partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çıkartılıyor.

Halkın yoksulluğu arttıkça kamu kaynaklarının talanı, yolsuzluklar, usulsüzlükler, Saray’ın israfı ve şatafatı daha çok göze batıyor; bu da Erdoğan iktidarına tepkiyi arttırıyor.

İster iktidara ister muhalefete yakın olsun, kamuoyu araştırma kuruluşlarının her ay açıkladığı anket sonuçları Saray iktidarının seçmen tabanında çok büyük bir erime olduğunu gösteriyor.

Yani Erdoğan için anket sonuçları; Mart Şubat’tan, Nisan Mart’tan, Mayıs Nisan’dan, Haziran da Mayıs’tan daha kötü geliyor.

Avrasya Araştırma Başkanı Kemal Özkiraz’ın dün açıkladığı Haziran ayı ikinci etap araştırması sonuçlarına göre kararsızlar dağıtılmadan önce AKP’nin oy oranı yüzde 25’e düşmüş.

Kararsızlar dağıtıldıktan sonraki oy oranları şöyle:

AKP 29,4, CHP 26,9, İYİ Parti 15, HDP 11,1, MHP 7,1, DEVA 4,5, Gelecek 2.

Cumhur İttifakı’nın oy oranı yüzde 36,5’e düşmüş. Millet İttifakı ise 41,9 civarında görünüyor.

Bir de şu anda Millet İttifakı dışında olan HDP, DEVA, Gelecek ve Saadet partilerini ekleyince yüzde 60’ın üzerinde oy oranına sahip bir muhalefet cephesi çıkıyor ortaya.

Anket sonuçlarına göre Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Meral Akşener karşısında da, Kemal Kılıçdaroğlu karşısında da, Mansur Yavaş karşısında da, Ekrem İmamoğlu karşısında da kaybediyor.

Ankete katılanlara göre Erdoğan’ın kazanacağına inananların oranı Erdoğan’ın kaybedeceğine inananların oranından daha düşük.

Bu anket sonuçlarıyla ilgili beş tespit yapıyor Özkiraz.

  • AKP kemik kitlesinden de kayıplar başladı.
  • CHP ile AKP arasındaki makas hata payına kadar geriledi.
  • İYİ Parti istikrarlı şekilde büyüyor.
  • DEVA Partisi’nin büyümesi devam ediyor.
  • Erdoğan eskisi kadar güçlü değil. (Ayrıntılar için: twitter.com/avrasyaanket)

Elbette Erdoğan da kendisi için "yolun sonu görünüyor" kıvamındaki bu sonuçları herkesten iyi biliyor. Çünkü her adımda anket yaptırıyor. Ama tablo benzer biçimde olduğu için Saray kaynaklı tek bir anket sonucu açıklanmıyor.

Kendisi de görüyor, halk yoksullaştıkça Saray’ın saltanatına, yandaşların talanına, haksızlığa, hukuksuzluğa daha büyük tepki veriyor. Yoksulluk arttıkça israf ve şatafata olan kızgınlık daha da büyüyor.

İşte bu tablo karşısında Erdoğan iktidarını korumak, kaybettiği oyları geri kazanmak için kendince bir hamle yaptı. Cumhurbaşkanının imzasıyla kamuda tasarruf tedbirleri genelgesi önceki gün Resmi Gazete’de yayımlandı.

İçeriğine bakınca da çok net biçimde görülüyor ki bu bir algı yaratma, halkın gözünü boyama oyunu.

Erdoğan’ın genelgesindeki cümlelerden biri şöyle:

"Kamu kaynaklarının maksadına uygun azami tasarruf prensiplerine riayet edilerek kullanılmasının her kamu kurumu ve görevlisi için bir görev ve aynı zamanda bir mecburiyet."

Neymiş demek ki; kamu kaynaklarından tasarruf her kamu kurumu ve görevlisi için bir mecburiyetmiş.

Gelelim genelgeye göre tasarruf tedbirlerine kimlerin uymayacağına ilişkin istisnalara:

"Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı ve TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliği hariç."

Belli tasarruf tedbirlerine uymayacak kamu kurumları arasında Cumhurbaşkanlığı tek başına kalmasın diye yanına TBMM’yi de eklemişler.

Memleketi bilmeyen de genelgeyi okuyunca "Demek ki bu ülkede Cumhurbaşkanlığı ve TBMM kamu kuruluşu değilmiş" diyebilir.

Görünürde genelge kamu araçlarının kullanımı, personel giderleri, kırtasiye ve demirbaş alımı gibi bazı harcama kalemlerine göstermelik bir sınırlama getiriyor.

İnsanı gülümseten bir tasarruf tedbiri daha var genelgede:

"Kamu kurum ve kuruluşlarının basını izleme ile ilgili birimleri ve kütüphane dokümantasyon merkezleri hariç hiçbir şekilde günlük gazete alımı yapılmayacak, görev alanı ile ilgili olmayan yayınlara abone olunmayacak."

AKP’nin yönettiği kamu kurum ve kuruluşları zaten sadece yandaş olan gazeteleri alıyor, yandaş yayınlara abone oluyordu.

Saray medyasının televizyonlarının reyting, gazetelerinin tiraj diye bir derdi yok. Kamu kurumları alsa ne olur, almasa ne olur.

İktidar beslemesi medya zaten kamu bankalarının yağdırdığı reklamlarla, Basın İlan Kurumu’nun dağıttığı ilanlarla, kamunun verdiği ihalelerle geçiniyor.

Bu karar en fazla bağımsız gazeteleri etkiler. Çünkü onlar muhalif yerel yönetimlere üç-beş gazete satarak bir ek gelir elde ederek ayakta durmaya çalışıyorlar.

Bir de bu tasarruf genelgesi "kreş yapmayın" diyor.

Bu da en çok kreş yapmaya özel önem veren muhalif belediyeleri etkiler.

Meğer bu iktidar çalışan anneler için kreş yapılmasını israf olarak görüyormuş.

CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, genelgeye " Milletin parasını cebe indirirken susanlar, artık kreş yapmayı israf sayacak kadar aklını kaybetmiştir. Bin odalı saraylarda lüks içinde yaşayanların, yazlık, kışlık, uçan saraylarda sefa sürenlerin, kamuda 3,5,10 maaşla zenginliğine zenginlik katanların tasarruftan bahsetmesi tek kelimeyle milletin aklıyla alay etmektir" diye tepki gösteriyordu.

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç da genelgeyle ilgili soruları peş peşe sıralıyordu:

"Çoklu maaş alanlar bu genelgede var mı? Yok. Beşli çetelere verilen ihalelere ilişkin bir şey var mı? Yok. Vergi afları var mı? Yok. Yandaş vakıflara uygulanmakta olan vergi muafiyetleri var mı? Yok. Saray harcamaları var mı? Yok. ÖSO ve çetelere ödenen maaşlar var mı? Yok. Demirören’e peşkeş çekilen 750 milyon dolar var mı? Yok. Kimlere satıldığı bir türlü anlaşılamayan 128 milyar dolarla ilgili bir cümle var mı? Yok."

Saray iktidarı öyle kibirli hale gelmiş ki, kaybettiği oyları geri almak için yayınladığı göstermelik "kamuda tasarruf" genelgesinde bile "kendim hariç" diyebiliyor.

Yani Erdoğan, kendi imzaladığı tasarruf tedbirlerinden kendisini muaf tutuyor.

Aslında bu da kaybettiği seçmeni tekrar kazanmak için aldığı göstermelik tedbirlerin bile artık kendi aleyhine işleyeceğini göremeyecek kadar gerçeklerden koptuğunu gösteriyor.

Tam bu "kamuda tasarruf" tartışmalarının ortasına bir başka Saray sakini, Emine Erdoğan "halkta tasarruf" önerisiyle katılarak tabloyu tamamlıyor:

"Gelin hep birlikte basit önlemler alalım. Alışverişe çıkmadan önce alınacaklar listesi hazırlayalım. Porsiyonlarımızı küçültelim. Sadece ihtiyacımız kadarını alıp bozulacağını bildiğimiz yiyecekleri istiflemekten vazgeçelim."

Belli ki Emine Erdoğan Beştepe’de yaşaya yaşaya halkın porsiyonuyla Saray’ın porsiyonunu, halkın kolisiyle Saray’ın kilerini karıştırmış.

Erdoğan Saray’ı yaptırırken "İtibardan tasarruf olmaz" diyordu.

Bugün bütün yaşananlarla birlikte yeni bir senteze varmış olmalı; israfın ve şatafatın porsiyonu küçülmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi