Ali Duran Topuz
Kainatın bütün seslerine kapalı, Ermeni’ye düşman
Açık Radyo ne güzel radyodur! Ama kapatılıyor, çirkin bir iftira ile hem de. Neymiş, Açık Radyo kanundaki şu hükme aykırı iş yapmış:
(RTÜK denetimindeki bir yayın) “Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz.”
Bunlar iftira, açık iftira. Gerçekten “kainatın bütün seslerine açık” bir radyodan bahsediyoruz, Türkiye’yi bırakın dünyada emsali az olan bir kalite üretmeyi başarmış bir kurumdan. Heyhat, kanun kullanarak iftira atmanın da bir tarihi var, aşağıda buna döneceğim, ama suçlamanın sebebini belirtelim önce, her şey oradaki bir kelimede gizli çünkü: Efendim, Açık Radyo programlarına katılan bir konuk, “Soykırım” demiş, 1915 için. Ermeni soykırımından bahsetmiş yani.
SAÇMA AMA CİDDİ
Açık Radyo’ya ille de ceza kesmek için bahane arıyorsanız size yardımcı olalım ama böyle çirkin iftiralar atmayın diyesi geliyor insanın: Açık Radyo’da “kin ve düşmanlığa tahrik” alameti bulmak, “ırk, dil din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözetme”nin ihtimalinden bahsetmek bile saçma. Ortada ceza/süreli kapatma kararı ve temelli kapatma tehdidi olmasaydı komik diyebilirdik ama durum çok ciddi, utanç verici düzeyde ciddi.
Fakat durun bir dakika, bu “kin ve düşmanlığa tahrik” lafını tanıyoruz biz bir yerden. Bir ceza kanını maddesinin RTÜK versiyonu değil mi bu? Hani Hrant Dink’in de yargılandığı? Hani Dink’i katledilmesine yol açan hınç dolu kampanyaların hedefi haline getiren suçlama değil mi bu? Hrant Dink’e atılan iftiranın aynısı yani Açık Radyo’ya atılan. Adam öldürülmesini gerektirecek kadar önemli bir suçsa bu tabi radyo da kapatılır! Biz iftira diyoruz da (Dink’e) davayı açanlar ve (Açık Radyo’ya) kapatma kararı verenler bilmiyor mu bunu? Bilmez olurlar mı! Ama bu iftirayı mümkün kılan bir tarih de var, oraya da aşağıda döneceğim.
ADAM ÖLDÜREN RADYOYA NE YAPMAZ!
Açık Radyo’nun anılan RTÜK maddesini ihlal ettiği ne kadar saçmaysa Hrant Dink’in de TCK (eskiden 301, şimdi 216) maddesini ihlal ettiği o kadar saçmaydı. Dink’e karşı başlatılan saldırı kampanyası ile Açık Radyo’ya karşı yürütülen “kapatma” prosedürü aynı mantıksızlığa dayanır temelde:
Kanun maddesini tersine çevirerek olmayan bir şekilde suçlama mantıksızlığı.
Hrant Dink, Ermeni soykırımının tanınması ile Türkiye toplumlarının bir tür tedavi olacağına inanıyordu, Ermeni acısını yaşayarak, yasını tamamlayarak Türk de gerçekle yüzleşerek, suçunu üstlenerek Yargılandığı yazı Ermeni toplumundaki bazı anlayışları eleştiriyordu ama dava “Ermenileri eleştirdiği” için açılmadı elbette, soykırım diyen birini susturmak için açıldı. “Soykırım” demesi öldürülmesini getirecek kadar ağır bir suçtu, önce mahkeme dava açtı, sonra “kurtbaşı işareti” eşliğinde ırkçı saldırılara ama bunlar da yetmedi ki polisi, polis muhbirleri, jandarması, istihbaratçısı herkes el ele Dink’i öldürdüler; eksik kalmasın: Irkçı, azmettirici medya her aşamada iş başındaydı. Öyle ya adam öldürenler/öldürtenler radyoya neler yapmaz?
“SOYKIRIM” DEMEK SUÇ MU?
Peki bu “Ermeni” meselesi nedir? “Soykırım” demek suç mu? Soykırım deyince nasıl bir ayrımcılık yapılıyor? Nasıl bir kin ve düşmanlık tahriki başlıyor? Nasıl bir nefret duygusu uyanıyor?
“Soykırım” demeyi suç olarak düzenleyen hiçbir madde yoktur, bir yurttaş 1915 için ya da başka bir kıyım için (mesela bana göre Dersim 1937-38 de bir jenosittir) bu ifadeyi kullandığında onu yargılayacak bir kanun maddesi yoktur. Kafadan ya da RTÜK’ten suç uyduramazsınız. Yorumla suç üretemezsiniz. Suç olmayan bir şeyi suç gibi gösteremezsiniz.
Ermenilere soykırım yapıldı demenin kimseyi “kin ve düşmanlığa” tahrik etme ihtimali de yoktur; bir mağduriyetin dillendirilmesiyle tahrik olacak kim varmış ki? Ama elbette kin, düşmanlık ve nefret duygusu bu oyunda çok önemli bir role sahip, oraya geleceğim.
ASIL SUÇ: ERMENİ DÜŞMANLIĞI
TCK ve RTÜK’ün ilgili maddeleri gerçekte Hrant Dink’i ya da Açık Radyo’yu cezalandırmayı değil, tam aksine onların temsil ettiği ya da hitap ettiği ya da dahil olduğu farklılıklarını korumayı amaçlayan maddeler. Yani Açık Radyo’yu kapatma girişiminin kendisi o maddeye aykırı esasen!
Oysa kanunları işletenler bu maddeleri, toplumu tahrik etmek için işaret fişeği gibi kullanıyor, suçu asıl kendileri işliyorlar yani. Peki bu nasıl mümkün? Bir kanun maddesi bu kadar terse nasıl çevrilebilir? Çevrilir de nasıl yapılan üç kağıdı bu kadar az kişi algılayabilir? Bunun mümkün kılan şey kin ve düşmanlık, Ermeni düşmanlığı. Ve Ermeni nefreti. Ermeni düşmanlığı ve nefreti anlaşılan son Ermeni ölünce de bitmeyecek. Öyle bir düşmanlık ki bu görünüşe göre “Ermeni” diyen kimse kalmayınca bile bitmeyecek, Açık Radyo da bunun için kapatılıyor zaten, Ermeni düşmanlığı yapmadığı, yapılmasına izin vermediği ve inkar suçunu işlemediği için. RTÜK diyor ki, “Kainatın bütün seslerini boş ver, devletin sesine açık ol yeter.”
BU DÜŞMANLIĞA İSİM LAZIM
Holokost fırınlarını kurduran Yahudi düşmanlığı kadar zehirli bir düşmanlık ama nedense özel bir adı yok, oysa özel bir ad hak edecek kadar ileri düzeyde. Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütün kurumlarına, yasalarına işlemiş o kurumları ve yasaları çalıştıran, işleten ve uygulayanların ruhunun en derinlerine nüfuz etmiş bir düşmanlık; devlete bu kadar işlemiş bir düşmanlık zaten toplumda da daima karşılık bulur, hele hele 1915’te el konulan menkul ve gayrımenkul değerleri yani haram lokmaları ya da lanetli payları düşünürsek, toplum-devlet el ele bir düşmanlık modeli bu. Böyle hazır bir düşmanlık, herkesi susturma, susmayanı hapse attırma, özetle bir dikta kurmaya yönelmiş bir yönetim anlayışıyla da birleşince yarın TRT kapansa şaşırmamak gerek. RTÜK özetle Ermeni nefreti ve özgürlük düşmanlığını birleştirerek Açık Radyo’yu yok etmek istiyor.
Bu düşmanlık modelinin en temel özelliği de her şeyi tersine çevirerek anlaması ve anlatması. Benim “anti-hukuk” dediğim ve Kürt laboratuvarında şekillendirildiğini söylediğim bir hukuksuzluk biçiminin köklendiği yerdeyiz aslında, yani 1915’te. Hrant Dink’e (eski TCK 301, şimdi 216’dan) açılan dava Açık Radyo’ya (6112 sayılı yasanın 8/1 maddesiyle) verilen ceza gerçekte şunu söylüyor: Ermeni meselesini anmayacaksınız. Ermeni olsanız da olmasanız da. Yoksa biz sustururuz. RTÜK yeterse RTÜK ile. Baktık olmadı Ogün Samast yani katil çok toplumumuzda.