Mehmet Altan
Kaosun çıplak hali
Paris Olimpiyatları’nın açılışında Fransa, bütün dünyaya çok çeşitli konularda çok farklı mesajlar verdi… Belki de ilk kez bir spor “festivalinin” açılışında sporun dışındaki değişik ve ciddi sorunlara böylesine cesur bir şekilde değiniliyordu.
Irklar, cinsler, cinsiyetler, tercihler üzerinden bütün tabuları zorlayan mesajlar çok tartışıldı, çok da tartışılacak…
Çünkü alışkanlıkların değiştiğini ve değişmesi gerektiğini vurgulayan görüntüler, yeni bir hayat anlayışının kapılarının milyarlarca insanın gözü önünde açılması anlamına geliyordu.
Fransa, karşılaşacağı tepkileri tahmin ediyordu büyük bir ihtimalle… Bence, bu tepkileri yeni bir çağın “zihinsel ve entelektüel” önderliği rolünü üstlenmek için göze aldı.
Tepkilere rağmen neredeyse bütün ülkelerin, özellikle de bütün devletlerin bu açılıştan sonra Fransa’nın yanında biraz “eskimiş” kaldığını herhalde kabul etmek gerekiyor.
Kendi ülkesinde aşırı sağın ürkütücü bir güçlenme gösterdiği bir zamanda, bu açılışın büyük bir meydan okuma ve cesaret gösterisi olduğunu düşünüyorum doğrusu.
xxxxxxx
Verilen mesajlar arasında belki de en az tartışılan bir tanesi vardı ki bence “yeni çağın” en önemli mesajlarından biriydi.
Olimpiyat ateşinin yakılması sırasında “fosil yakıtlar” kullanılmamış, elektrik ve su enerjisi tercih edilmişti. Bu da özellikle belirtilmişti.
Bunu gerçekleştirebilmek için üç yıl çalışmışlar.
xxxxxxx
Bu mesaj, çok önemli bir değişimin arifesinde olduğumuz bu çağda Fransız yönetiminin tavrını ve tercihini ortaya koyuyordu.
“Dünyada neler oluyor” sorusunun cevabı, enerji kaynakları analiz edilmeden verilemez.
Çünkü enerji kaynaklarının değişmesi, eski ile yeninin cenkleşmesi, toplumsal kasırgaların kopması, ülkelerin yapısal değişimler yaşaması demek…
Bu “cenkleşmenin” belirtileri artık Olimpiyat oyunlarında bile kendini gösteriyor.
xxxxxxx
Daha önce de hatırlatmıştım, Jeremy Rifkin “Üçüncü Sanayi Devrimi” kitabında enerji kaynağının değişiminin nasıl yaşamı da değiştirdiğini berrak bir şekilde anlatıyor:
Eski fosil yakıt enerjilerinin artan maliyetleri ile yenilenebilir enerjilerin azalan maliyetleri arasında giderek açılan fark, küresel ekonominin büyük bir değişimden geçmesi ve 21. yüzyıl için yeni bir ekonomik paradigmanın ortaya çıkması için zemin hazırlıyor.
xxxxxxx
Kendisine yapılan saldırıdan sonra ilk kez konuşan Trump, “hayatta nasıl kaldığını” anlatırken araya “petrol üretiminin artıracağı” mesajını da sokuşturuyordu.
Amerika’nın Sesi’nin yayınlarından birinde, ABD seçimini ve tüketiciyi etkileyecek en önemli göstergelerden birinin de petrol fiyatları olacağı vurgusuna bir kez daha rastladım.
Petrol piyasasını, “Siyasi alanın ötesinde, petrol piyasasının jeopolitik gerilimler, siber tehditler ve hava koşullarıyla ilgili aksaklıklar da dahil olmak üzere çeşitli riskler” yönetiyor.
Ancak “petrol” denince gözler önce doğrudan Orta-Doğu’ya dönüyor. Gazze, Batı Şeria, Lübnan, Suriye ve Yemen de dâhil olmak üzere Orta Doğu'da devam eden çatışmalar ne olacak?
Yaz aylarının ilerleyen dönemlerinde bir ateşkes ortaya çıkar mı, yoksa “savaş lobisi” ateşi körükler mi?
Bu soruyu biraz değiştirerek şöyle de sorabiliriz:
Rüzgâr ve güneş enerjisi mi, petrol mü?
xxxxxxx
“Savaş Lobisi” deyince, “Trump politikaları, altın, petrol ve ABD hisselerini nasıl etkileyecek” başlıklı bir analizde şöyle bir paragrafa rastladım:
Savunma harcamalarındaki artış, ABD hükümeti ile iş yapan savunma şirketleri için olumlu olacaktır.
Trump'ın jeopolitik gerginliklerin yüksek olduğu bir dönemde tekrar başa gelmesi, Kuzey Kore, Rusya, İran, Çin gibi ülkelerle ilk etapta gerilimlerin ve karşılıklı tehditlerin daha da tırmanmasına yol açabilir.
Trump'ın NATO üyelerine yönelik savunma harcamalarını arttırmaları baskısı, Avrupa'da da savunma sanayi şirketlerine olan ilgiyi arttırabilir.
Trump kazanırsa, silah sanayii el ovuşturacak…
Petrolcüler çok sevinecek.
xxxxxxx
Petrol fiyatlarında bir baskı görebiliriz… Trump’ın başkanlık dönemindeki müdahaleleri dönem dönem petrolde aşağı yönlü hareketlere neden olmuştu.
Politik adımlarını kestirmek güç olsa da Trump'ın Suudilere yönelik daha sert ve yaptırımcı tutumu ve Rusya-Ukrayna savaşını bitirmeye yönelik uzlaşma baskısının sonuç verme olasılığı, petrol, alüminyum, buğday gibi emtia fiyatlamalarına önemli etki edebilir.
Bu tahminin temelini oluşturan daha çarpıcı ve esaslı bir tercih var:
Fosil yakıtlara yönelik ılımlı bakış açışı; ABD'de kömür, petrol ve doğal gaz üretiminin artmasını teşvik edecek ve federal topraklarda arama izinlerini kolaylaştıracaktır.
Üreticilere servis veren saha geliştirme/altyapı ve boru hatları şirketleri olumlu etkileneceklerdir.
Trump'ın yenilenebilir enerjiye karşı olumsuz tavrı, Biden'ın getirdiği sübvansiyon ve destekleri (IRA) tersine çevirerek güneş, rüzgâr ve hidro gibi alanlara ve elektrikli araçlara yatırımları yavaşlatacaktır.
xxxxxxx
Biden artık aday değil… Yarışa Harris devam edecek.
Amerika’daki siyasi gelişmelere ve onun yeryüzüne muhtemel etkilerine, “Cumhuriyetçiler” ve “Demokratlar” arasındaki görüş ayrılıkları üzerinden de bakmak lazım…
Cumhuriyetçiler eski sanayiden ve enerji kaynaklarından yana… Demokratlar ise yeni sanayi ve yenilenebilir enerji kaynaklarından.
Trump, kömür ve petrol demek…
Harris ise şimdilik göründüğü kadarıyla “güneş, rüzgâr ve hidro” kaynaklar demek…
Enerji kaynakları üzerinden şunu da sorabiliriz:
Statüko mu, değişim mi?
21. yüzyıl ekonomisinin paradigmasına sükunetle mi geçeceğiz?
Acılar yaşamaya devam mı edeceğiz?
xxxxxxx
Ülkemizdeki günlük itiş kakıştan ve deli saçması siyasi ikbal kavgalarından bunalınca iki adım geri çekilerek olup bitene bakmakta yarar var…
Dünyada gidişat nereye?
Eski ile yeninin cenkleşmesi, toplumsal kasırgaların kopması, ülkelerin yapısal değişimler yaşamasının temeli, enerji kaynaklarının değişim kavgasında yatmakta…
Bu kavganın mesajı artık Olimpiyat oyunlarının ateşinde bile ortaya çıkıyorsa, dünyanın geleceği konusundaki çekişme her alanda kendini gösteriyor demektir.
Mehmet Altan kimdir?
İlk imzası 15 yaşında yayınlandı. 20 yıl Sabah, 6 yıl da Star Gazetesi'nde baş yazarlık olmak üzere çok uzun yıllar köşe yazarlığı yanında televizyon programcılığı ve yorumculuğu yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var. 15 Temmuz sonrası Anayasa'nın 19., 26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı. 21 ay cezaevinde kaldı. AYM, AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK'lı.