Alp Altınörs
Kapitalizm çıldırmış olmalı!
"Kapitalizm çürümüştür ve çıldırmıştır, bu eşitsizlikleri biz kendimiz ortaya çıkartıyoruz, ama sonra çözemiyoruz. Bu model paslanmıştır, çünkü demokratik sistemin kendisi çürümüştür."
Bu sözler, İmkânsız Sermaye’den alınmadı. Bunları söyleyen bir komünist de değil. Hatta demokrat olduğu bile söylenemez. Bunları söyleyen, Fransız devlet başkanı Emmanuel Macron’dan başkası değil!
O Macron ki, her hafta Paris sokaklarında kapitalizmin yıkıma uğrattığı "sarı yelekli" göstericileri polisine gazlatıyor, coplatıyor. Fakat mesele G-7 zirvesi olunca, ABD ile farklılıklarını vurgulamak için olsa gerek, böyle bir konuşma yaptı. Fakat söyledikleri, el hak, doğru. Kapitalizm hakikaten de çıldırmış olmalı!
Ticaret savaşları dünya ticaretini daraltıyor
Tam da G-7 zirvesi Fransa’nın Biarritz şehrinde toplandığı gün, Çin, ABD’den ithal edilen 75 milyarlık ürüne gümrük tarifesi getirdiğini açıkladı. Böylece Beijing, Trump’ın tarifelerine ‘misilleme’ yapmış oldu. Trump öfkeden köpürmüş halde, halihazırda tarife uyguladığı 250 milyarlık Çin malına ek tarife koyacağını, kalan 300 milyarlık Çin malına ise Aralık’ı da beklemeden 1 Eylül itibarıyla %15 tarife koyacağını açıkladı.
Hatta Twitter’dan bir "emir" yayınlayarak "buradan büyük Amerikan şirketlerimize acilen Çin’e alternatif aramayı emrediyorum" dedi. (Birisi otoriter kapitalizm mi demişti?)
ABD, 2008 yılında başlayan ve on bir yıldır aşılamayan Uzun Durgunluk süreci içerisinde Çin gibi sanayi ülkelerinin kendisine rağmen güçlenmesinden, hegemonyasını sorgulamasından oldukça rahatsız. Trump’ın ticaret savaşı, Çin’e ABD’ye bağımlı bir ekonomi olmayı, özellikle de ileri teknoloji alanlarını ABD’nin tekeline bırakmayı dayatıyor. Zira Çin, artık yaygın bilinen imajının (ucuz işgücü ülkesi) ötesinde, patent üreten bir ülke. ABD ise, Çin’in teknolojik bakımdan kendisine yetişip geçmesini izlemeyecek. Bunun bedelini dünya ekonomisi ödese bile.
Dünyanın en büyük iki ekonomisi arasındaki bu amansız ticaret savaşı tırmanırken, küresel imalat sanayiinden ilk daralma sinyali geldi. ABD imalat sanayii de 2009 krizinden bu yana ilk kez daralma sinyali verdi. Dünya ticaretindeki daralma, Singapur, G. Kore, Malezya gibi ihracata dayalı sanayileşen ülkelerde da durgunluğu beraberinde getirdi. Singapur mikrodevrelerini, Kore yarıiletkenleri, Hindistan otomobilleri satamıyor. Bu küresel ticaret daralması, Türkiye ekonomisinde de yeni bir daralma etkisi yaratacaktır.
Dünya ekonomisi başaşağı giderken, dünyanın en güçlü koltuğunda oturan Donald Trump’ın ticaret savaşı saçmalıklarını bir yana bırakması gerekmez mi? Emperyalist sistemde işleyiş böyle olmuyor. Tam tersine, ‘pasta’ daraldıkça rekabet misliyle tırmanıyor. Trump’tan Avrupa Birliği’ne yönelik yeni tarifeler de bekleniyor. Keza İran ve Venezuela’ya yönelik topyekün ambargo siyaseti de dünya ekonomisini olumsuz etkiliyor.
Dünyanın akciğerleri yanıyor
Kapitalizmin bunalımı derinleştikçe, doğa ilk yağmalanacak sömürge olarak görülüyor. Türkiye’de Kaz Dağları’nın eşsiz ormanları maden şirketince katledilirken, Brezilya’da dünyanın akciğerleri olan Amazon ormanları ise üç haftadır yakılıyor. Pek çoğu insan işi olan bu yangınlarla, kapitalist çiftliklere alan açılıyor. Dünyanın her yanında doğa savunucuları Brezilya Devlet Başkanı Bolsonaro’yu yangınlara seyirci kalmakla suçlarken, Bolsonaro ise tuhaf bir açıklamayla yangınları fonu kesilen sivil toplum kuruluşlarının çıkarttığını söyledi!
Kutuplardaki buzlar büyük bir hızla erirken, dünyanın en büyük buz-adası Grönland’daki buzullarda rekor erime tespit edildi. Erime uzaydan gözlemlenebiliyor. Küresel ısınmaya ‘yalan’ diyen Trump, buzulların erimesiyle değerlenen Grönland’a göz dikti. Bu yüzden Danimarka Başbakanı’yla tartışan Trump, dünya siyasetindeki krizlere bir yenisini ekledi.
Doğrudan küresel ısınmanın bir sonucu olan Sibirya orman yangınları 5 milyon kilometre karelik bir alanı kapladı. Bu alan, Avrupa Birliği’nin toplam yüzölçümünden büyük. Sibirya’daki orman yangınları durdurulamıyor.
Bunalım sadece ekonomik değil
Kapitalist dünya sisteminin bunalımı sadece ekonomik alanla sınırlı değil. Ekolojik, siyasi, ideolojik, kültürel, diplomatik, askeri, vd. bütün düzeyleri kaplayan çoklu bir kriz bu. Kapitalizm ekonomik krizi aşmaya çabalarken, ekolojik krizi derinleştiriyor. ABD, hegemonya krizini aşmaya çalışırken, tekrardan ekonomik krizi derinleştiriyor. Tarihsel ömrünü doldurmuş bulunan kapitalizm, dağılıyor, parçalanıyor. Ama buna karşılık, kapitalizme alternatif toplum düşüncesi de tarihin en kısır dönemlerinden birisini yaşıyor. Bu da kapitalizmin ömrünü suni olarak uzatıyor.
Sonuçta, elimizde, aklını yitirmiş bir dünya kalıyor.