Keriz ticareti

Keriz ticaretinin özü; ABD, İsviçre, Japon vb. mali sermayesinin ”taş atıp kolu yorulmadan” ülkemize parasını sokup %18 faizi cebine koyup gitmesidir. Türkiye’yi böyle ağır bir döviz darboğazına sokan bizzat Erdoğan yönetimidir.

ABD dolarına %18 getiri! Bu oranda bir kazancı spekülatif sermayeye sunan iki ülkeden biriyiz (diğeri Arjantin). İngilizcesi ”carry trade”, kibar Türkçesi ”taşıma ticaret”, biraz amiyane tabiri ”keriz ticareti”. ABD doları, Euro veya Yen cinsinden düşük faizle borçlan; TL’ye çevirip Türk bankalarına faiz yatır; üç ay sonra paranı çekip yeniden dövize çevir ve cebine %18 (dolar cinsinden) getiriyi koyup, geldiğin yere geri dön. İşte ülkemiz böyle soyuluyor. İşte milyonlarca emekçinin kemer sıkmasıyla yaratılan fazla’yı emperyalist mali sermaye böyle alıp götürüyor.

İngiliz Financial Times gazetesinin haberine göre, Merkez Bankası’nın faiz yükseltmeye başladığı Ekim 2023’ten bu yana, Türkiye’ye toplam 24 milyar dolarlık ”keriz ticareti” amaçlı fon akışı gerçekleşti. TL tahvillere ise son bir yılda 12,5 milyar dolarlık yabancı girişi oldu. TL tahvillerindeki yabancı payı bir senede %0,6’dan %6,7’ye çıktı. Bu sayede Merkez Bankası’nın net dış varlıkları -20 milyar dolardan +40 milyar dolara çıktı. (Hürriyet, 22/07/2024)

Başkancı Rejim’in en temel krizi olan kronik döviz finansmanı krizini Erdoğan yönetimi, seçime kadar, düşük faizle ihracatı kamçılayarak, içeride ucuz kredi ile suni büyümeyi teşvik ederek idare etmeye çalıştı. Sonuç, rekor cari açık, döviz kurlarının patlaması ve hiper-enflasyon (resmi %75- reel %150) oldu.

Seçim sonrasında ise, kendi kendisine enkaz devreden Erdoğan yönetimi bu kez, aynı krizi yüksek faiz ve görece sabit kuru ile sıcak para girişini teşvik ederek, vur-kaç sermayesini ülkeye çekerek idare etmeye çalışıyor. ABD, Japonya gibi düşük faiz ülkelerinden sıcak para çekmek için yüksek faizi kullanıyor. Faiz oranları arasındaki fark (arbitraj) spekülasyona yakıt oluyor. Dövizin ise sabit kalması lazım ki, ”keriz ticareti” devam edebilsin. TL’nin değerlenmesi bu kez, ihracatçıların zararına oluyor. Oysa, bir önceki dönem, her şeyi ihracat içindi!

Keriz ticaretinin özü; ABD, İsviçre, Japon vb. mali sermayesinin ”taş atıp kolu yorulmadan” ülkemize parasını sokup %18 faizi cebine koyup gitmesidir. Türkiye’yi böyle ağır bir döviz darboğazına sokan bizzat Erdoğan yönetimidir. Ülke zenginliklerinin bu açık yağmasını bir de ”Türkiye’ye güven artıyor” diye sunmuyorlar mı?! 24 milyar dolar geldi, kılını kıpırdatmadan, %18 faizini, yani 4 milyar 320 milyon doları aldı ve gitti! Peki bu 4,3 milyar doları kim ödedi? Asgari ücretine zam yapılmayan işçi; maaşı sefalet düzeyindeki emekli; zararına çalışan çiftçi; her gün gıda yoksulluğunu “bugün ne pişirsem?” sorusuyla tekrar tekrar yaşayan ev emekçisi kadın ödedi! Ve ödemeye de devam ediyor.


Alp Altınörs kimdir?

Çevirmen, iktisatçı ve siyasetçi. Avukat bir anne ve babanın çocuğu olarak Ankara’da doğdu. Liseyi TED Ankara Kolejinde bitirdikten sonra, Bilkent Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler eğitimi gördü, ancak yarım bıraktı. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde İktisat Fakültesi’ni bitirdi. Ankara Üniversitesi’nde Rus Dili ve Edebiyat eğitimini halen sürdürmektedir. İspanyolca eğitimini İstanbul Cervantes Enstitüsü’nde tamamladı. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinde çevirmenlik yapmaktadır. "İmkansız Sermaye-21. Yüzyılda Kapitalizm Sosyalizm ve Toplum" adlı kitabın yazarıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alp Altınörs Arşivi