Alp Altınörs
Küresel ekonomi daralırken halk isyanları
Dünya ekonomisinin 2020 yılında daralmaya doğru gittiğini daha önceki yazılarımızda da tartışmıştık. 2009 yılındaki daralmadan bu yana küresel ekonomi inişli çıkışlı durgunluk evresinde bulunuyordu. Oysa şimdi tekrar baş aşağıya doğru gidiyor. Canlanma ve yükseliş aşamalarını hiç yaşamadan tekrar krize doğru gitmesi, küresel kapitalist ekonominin hastalıklı yapısını sergiliyor.
OTOMOTİV SEKTÖRÜNDE KÜRESEL DARALMA
Özellikle otomotiv sektöründen ciddi kriz sinyalleri geliyor. Financial Times gazetesi konuya ayırdığı özel haberinde, otomotiv sektörünün yaşadığı daralmanın küresel GSYİH’deki yavaşlamanın temel sebeplerinden birisi olduğuna işaret etti. Otomotiv endüstrisi, sahip olduğu uzun tedarik zincirleri ve yan sanayii ile küresel ekonominin sağlığı üzerinde doğrudan etkiye sahip. Dolayısıyla otomotivdeki daralmayı, küresel ekonomideki daralmanın ön habercisi olarak okumak mümkün.
2018 yılında otomotiv sektörü küresel ölçekte daralma yaşadı. IMF’ye göre, bu daralma, 2017 ila 2018 arasında küresel ekonominin yaşadığı yavaşlamanın dörtte birinin sebebi. Keza küresel ticaretteki daralmanın üçte biri de yine otomotiv kaynaklı.
Çin ve ABD arasında, şu anda durulmuş gözüken ‘ticaret savaşı’ sektördeki gerilemenin temel nedenlerinden birisi olurken, bu kez ABD’nin Avrupa Birliği ile bir ticaret savaşı başlatması ihtimali ufukta görünüyor. (Beyaz Saray 13 Kasım’da AB otomotiv ithalatına %25’lik gümrük vergisi koymayı değerlendirecek.)
Volkswagen’in genel müdürü Herbert Diess, Eylül ayında Frankfurt’taki otomotiv fuarında şöyle demişti: "Bu ticaret savaşı tüketicilerin ruh halini ciddi anlamda etkiliyor ve gerçekten dünya ekonomisini etkileme ihtimaline sahip. Ticaret savaşı yüzünden [Çin’deki] araba pazarı temelde bir durgunluğa girdi. Bu bizim için ürkütücü." Çin otomobil piyasası, küresel satışlardaki büyümenin belirleyicisi konumunda. Çin’de otomobil satışları, son 16 ayın 15’inde düşüş kaydetti. Yılın ilk sekiz ayında Çin’de taşıt üretimi ve satışı yıllık bazda sırasıyla %12,1 ve %11 düştü.
Düşüşün hacmi tabloda yeterli açıklıkta görülebiliyor.
OTOMOBİL SATIŞLARINDAKİ GERİLEME KRİZ ALAMETİ
IMF’ye göre, otomobil satışlarındaki gerilemenin temel nedeni yaşam standartlarının hızla değişmesi ve geleceğe dair oluşan belirsizlik. Otomobil metasının satışı toplumsal ilişkilerin öngörülebilirliğine bağlı, çünkü bugünkü şartlarda bir emekçinin en azından üç ila beş yıl arasında borçlanmasını gerektiriyor.
Otomotiv üretimi deyince ilk akla gelen ülkelerden (dünyanın 4. büyük üreticisi) Hindistan’da sektör daralma içerisinde. Otomobil satışlarında %41 küçülme söz konusu. Sektörde yaşanan daralma sonucu 100 ila 350 bin işçinin işten atıldığı tahmin ediliyor – ki bu rakama üretimin geçici olarak durdurulduğu işletmeler veya ücretsiz izne çıkartılan işçiler dâhil değil. Doğrudan ve dolaylı olarak toplam 35 milyon işçiyi istihdam eden Hindistan otomotiv sanayiinin çıktısı ülkenin imalat sanayii çıktısının yarısını oluşturuyor. Ülkedeki işsizlik oranı (geçen yıl 5,6 iken) Temmuz 2019’da 7,5’e çıktı.
Türkiye’de ise otomobil satışları yılın ilk sekiz ayında yüzde 46 daraldı. Ekim’den itibaren ise faizlerdeki düşüşün etkisiyle satışlar artmaya başladı. 2018’de otomotiv üretimi %10,2 daraldı. 2019’un ilk yarısında ise daralma %13 oranında oldu.
Küresel otomotiv satışları ve tescili yaklaşık bir yıldır net daralma gösteriyor. Toplamda, 2018 yılında küresel taşıt satışları %3, otomobil üretimi ise %2,4 oranında geriledi. (IMF)
Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, otomotivdeki daralmanın küresel GSYH’da 0,2 puanlık bir düşüş getirdiğini ve küresel yavaşlamanın ana kaynağının otomotiv olduğunu belirtiyor.
TİCARET SAVAŞLARININ SEBEBİ
Mali sermayenin gazeteleri, ticaret savaşlarını Trump’ın bir çılgınlığı olarak görüyor ve küresel daralmanın da bu çılgınlığın sonucu olduğunu yazıyorlar. Yani aslında kapitalist sistemde bir sorun yok.
Ticaret savaşları, ABD-Çin arasında imzalanan anlaşma ile hız kaybetse de önümüzdeki dönemin bir gerçeği olmaya devam edecek gibi görünüyor. Çünkü ABD birçok sektörde yitirdiği küresel hâkimiyeti yeniden kazanma amacında. Bunlar arasında imalat sanayileri ön sırada geliyor. 2008 sonrası gelişmeler ABD’ye, üretken gücü kendi elleriyle devrettiği Çin gibi ülkelerin siyaseten güçlendiğini gösterdi. Trump’ın agresif tarife politikasının temelinde, imalat sanayilerini ABD’ye geri taşıma hedefi var. Bunu başarması çok da kolay değil.
Ticaret savaşları 2020’de öngörülen daralmanın sebeplerinden birisidir. IMF bu yıl dünya ekonomisinde 0,75 puanlık bir kaybın ticaret savaşlarından kaynaklandığını saptıyor.
Ama kapitalizmin bunalımı ne 2009’da bitti ne de 2020’de yeniden başlayacak. Aslında 2008’den bu yana inişli çıkışlı durgunluk eşliğinde süren bir Uzun Bunalım yaşıyoruz. Bu çok katmanlı bir bunalım. Ekonomik olduğu kadar ekolojik, diplomatik olduğu kadar askeri boyutları var. Bu uzun bunalım içerisinde önemli veçhelerden birisi de Amerikan hegemonyasının krizi. Obama bu krizi Transatlantik ekonomik bölgesi ile (Çin’i dışlayarak) çözmeyi öngörüyordu. Trump ise Çin’e tarife koyarak çözmeye çalışıyor. Ama her halükarda Çin’in ekonomik yükselişinin ABD’ye getirdiği meydan okuma bir gerçeklik olarak ortada duruyor.
Trump’ın Alman imalat sanayiini de Çin gibi hedeflemesi olasılığı ise Türkiye ekonomisini de yakından ilgilendiriyor. (Gümrük Birliği sebebiyle)
HALK İSYANLARINDAKİ ANİ SIÇRAMA
Ekim ayında dünyanın birçok ülkesinde doğrudan ekonomik sosyal sorunlardan kaynaklanan halk ayaklanmaları gördük. Şili’den Lübnan’a, Irak’tan Ekvador’a oldukça geniş bir yelpazede.
Birbirinden çok farklı tarihsel arka planlara ve siyasal rejimlere sahip bu ülkeleri ortaklaştıran, kapitalizmin ekonomik bağlarından başka ne olabilir? Kapitalizmin bir türlü aşılamayan bunalımı 2020’de yeni bir küresel daralma ile ezilen sınıflara acı veren bir yönde derinleşirken, çok farklı siyasal sistemler altındaki farklı ülkelerde ezilenler başkaldırılarla hak ve taleplerini savunuyor.
20. yüzyılda işçi sınıfının örgütlü grev (ve genel grev) hareketleri emekçi kitlelerin hak ve çıkarlarını korumanın temel biçimi iken, 21. yüzyılda işçilerin, üretimden dışlanan gençlerin, kent yoksullarının, topraklarını sermayeden korumaya çalışan yerli halkların başını çektiği halk ayaklanmaları, ülkelerde hayatı durdurarak emekçi kitlelerin taleplerini kapitalizme dayatıyor. Ekvador’da ana yolları kesip başkenti tümüyle işgal ederek, Lübnan’da meydanları ve ana yolları keserek, Şili’de limanlarda ve madenlerde üretimi durdurup kentlerde toplu taşımayı felç ederek, Irak’ta şehir merkezlerini kilitleyerek işçilerin ve ezilenlerin ürettiği sosyal etki, bu ülkelerde hayatın durdurulması düzeyine kadar erişti.