Ali Duran Topuz

Ali Duran Topuz

Kurtlar, aslanlar, ceylanlar ve faşistler

Kurt Türklerin sembol kabul ettiği bir hayvan evet ama “kurtbaşı” kendisine biat etmeyenleri yok etmeyi hedefleyen faşist kafanın bir uydurması. Tarihi zaten yok. Hareket bir “sembol” değil saldırı eylemidir, saldırı sonrası kutlama değilse.

Uydurma. Hepsi uydurma. Eski Türk mezarlarında elleriyle 'bozkurt' işareti yapan figürler yok. Firdevsi’nin muhteşem Şehnamesindeki minyatürlerde eliyle Kurt başı işareti yapan bir kadın yok. Mustafa Kemal’in eliyle bu işareti yaptığı bir fotoğrafı yok, kendisine bozkurt denilmişliği elbette varsa da.

Bozkurt, Türklerin sembol hayvanı evet ama bugün tartışılan el işaretiyle o günlerin, o çağların, o inançların ve o sembolik kabullerin bir alakası yok. Serçe ve işaret parmağını kaldırıp kalan üç parmağı birleştirerek “Kurt” olarak algılanacak bir şekil çıkarmak yeni bir icat.

TÜRKEŞ BİLE BİLMİYORDU

Geçmişteki en eski “kayıt” 1990’ın öncesine gitmiyor. Yani bozkurt evet Türklerin sembol hayvanlarından biri ama eliyle kurt işareti yapmak ortak bir sembol değil, ortak sembolü zimmetine geçirmek isteyen faşistlerin bir el çabukluğu.

O işaret daha önceden var mıydı yok muydu tartışması boş, bizzat Alparslan Türkeş’in oğlu, “Başbuğ”un bu işareti Azerbaycan’da Ebulfeyz Elçibey’in de bulunduğu bir mitingde ilk defa gördüğünü ve yaptığını anlatıyor, tarih 1992. Yok aslında ondan bir yıl önce Ankara’ya gelen Gagavuz kızlardan öğrendi diye tashih edenler de var ya daha eskiye dair bir öykü, hikaye, alamet, kaynak yok. Zaten bu söylenen kayıtlarda da Türkeş parmakları bir türlü bir araya getiremiyor ya neyse…

alparslan.jpg

BUDİSTLER “MUDRA” DİYORMUŞ

Mezar taşındaki işaret ya da Firdevsi’deki işaret için başka kaynaklar var: Aslında Budistlerin “parmak yogası” bu diyorlar, bütün parmakları türlü çeşit biçimlerde bir araya getiriyorlar, her hareketin bir adı var filan ve bu adlar içinde “Kurt” yok. Bir Budist rahip heykelciği var bu işareti yapan, bu jestlere “mudra” deniliyor imiş.

Şimdi gelelim kurt, bozkurt meselesine: Türkler, kurdu sembol olarak benimsemiş deniliyor ya sanki sadece Türkler ya da bütün Türkler bunu makbul, mukaddes sembol olarak benimsemiştir gibi bir anlam çıkmasın bu laftan. Moğollar da Tibetliler de benimsemiş, etnografik birikim taransa başka başka kavimler de çıkar muhakkak.

KURT İLE KUZU VEYA ASLAN İLE CEYLAN

Yırtıcı hayvanları sembol olarak benimseyen, totem kabul eden çok kavim var. Fakat bir nokta daha var: Çoğu durumda totemik hayvan ya da sembol hayvan birden fazladır. Mesela Türklerde kurt ya da bozkurt kadar geyik de sembol. Dahası bu semboller aslında ait olduğu kavmin bütününü değil, o kavim içindeki kimi akımları, kümeleri, anlayışları ifade ediyor ve semboller arasında keskin zıtlıklar da oluşabiliyor. Kurttur bizim atamız diyen olduğu kadar geyiktir diyen de oluyor veya ikisi birden atamızdır diyen de. Kendini aslan sayan da koyun sayan da olduğu gibi.

“Koyun olduk ses anladık
Sürüye saydılar bizi”

Mesela bozkırın büyük yırtıcısı Cengiz’in soyu, erkek kurt ile dişi geyiğin birleşmesiyle oluşuyor. Kurt ile geyik evet ortak olarak kabul edenler olsa da, aslında ayrı düzlemleri, ayrı tabakaları, ayrı anlayışları da gösteriyor. Mesela kurda canavar deyip, biz geyikten geliriz ya da geyikle beraberiz ya da geyik olanız diyen de var, gezsen Anadolu’yu... Birini yırtıcılık yani savaş, diğerini uysallık yani barış ilkesi sayabiliriz.

Hacı Bektaş-ı Veli’de mesela aslan ile geyik bir arada olsa da aslında aslan, kurt bir yana, geyik, maral, ceylan bir yanadır. Zaten Hacı Bektaş’ın ikisini birden dizinin dibinde tutması, barış ilkesinin savaş ilkesine galebe çaldığı ilahi kudretin bir alametidir. Bu kudreti devlet birkaç yıl önce “resmi” Hacıbektaş şenliklerindeki sahneye koyduğu bir fotoğrafla yok etmek istedi hatırlarsanız, Hünkar bildik oturuşuyla oturmuştu devletin ressamlığında ama dizinin dibindeki aslanı ve ceylanı yoktu. Ceylanı kesip yemiş olmalılar, aslanı da kurt donunda devlet totemi yaptılar anlaşılan.

KURT DEYİP GEÇME

Kurt deyip geçecek değiliz elbette. Kurt annedir, emzirir, büyütür; Türeyiş öyküsü. Kurt rehberdir dar zamanda, dar yerden çıkarttırır, Ergenekon efsanesi. Kurt yöntemdir, savaş düzeneğini adlandırır; kurt taktiği. Kurt arzudur, yakıcı, yıkıcı, istila edici kümelerin arzusunu sembolleştirir. Kurt, aslan, kartal el koyma, yok etme, yayılma arzusunu kurumsallaştıran “devlet” sembolleri arasına girerken, ceylan, maral, koyun, güvercin bu arzuyu zulüm gören, bu arzunun hedefi olmaktan kurtulmak isteyen kişi, küme ya da kavimlerin sembolleri arasına girer. Geyikli baba vardır mesela ama “kurtlu baba” yoktur. Evet Türklerin bir kümesi kurdu, aslanı, kartalı alırken başka bir kümesi bunun tersi yola gidebilir, mesela Kırgızlar için geyik avcıları lanettir, lanetlidir.

KAYGUSUZ ABDAL’A DÖNÜŞMEK

Gaybi Bey, bir gün bir geyik vurur, geyik Abdal Musa dergahına kaçar, avcı peşinden gider ki ne görsün, oku Abdal Musa’ya saplanmıştır. Gaybi orada değişir, ikrar verir, Kaygusuz Abdal olur. Yırtıcı avcıyı hikmetli şaire çeviren sırdır bu. Yırtıcı mı olacaksın, yapıcı mı, avcı mı, kurt mu, aslan mı Abdal Musa mı, Kaygusuz Abdal mı, Geyikli baba mı?

Ülkücülük denilen aşırı sağ siyasi hareket, “zinde güç” şiarıyla yırtıcılığın, kıyıcılığın, saldırganlığın, düşmanlığın örgütlenmesi olarak “kurt ilkesi”ni benimserken, Cengiz’den Atilla’ya, Timur’dan Yıldırım'a büyük kıyıcı geleneğe ekledi kendisini, ceylanlar, marallar, alageyikler hedefiydi. “Kurdun dişine kan değdi” demekti bu, Ortaca’da, Elbistan’da, Çorum’da, Tokat’ta, Maraş’ta, Sivas’ta ve yine Sivas Madımak’ta (hepsinde de Kızılbaş-Alevi yurttaşlara karşı ne hikmet ise) gördüğümüz yırtıcılıktı bu. Mağdurun ceylanlarla semaha duranlar olması sürpriz değil. Timur ile Yıldırım savaştı denilecek, e “kurt kanunu” düşen kurdu yemekle de tanımlı değil mi?

KURT KANUNU

“Kurt başı” işareti, bütün Türkleri birleştiren bir ortak sembol falan değil, Türk olsun olmasın “kurt kanunu”na biat etmemiş olanları yok etmeye çağıran bir kanlı davetiyedir, bir yok edici eylemdir ve o eylemin tasdiklenmesidir. O nedenle hareketi çoğu zaman ya bir suç işlemeye yönelmişken görüyoruz ya suç işlerken görüyoruz ya da suçtan sonra, suçu kutlarken görüyoruz. Madımak Alevi pogromunun dava sürecinde işareti zevk ve şevkle yapanlar dişlerine bulaşmış kanın huşusu içindeydiler.

Bu el hareketini şimdiki cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da muhalefetin eski lideri Kemal Kılıçdaroğlu da yaptı malum, ama bu bize hareketin “bütün Türkler için ne kadar ortak olduğunu” göstermiyor, iktidarı ve muhalefetiyle devletin unsurlarının bu harekette yoğunlaşan şiddet ilkesini, kıyıcılığı ve yıkıcılığı devlet ilkesi haline getirme arzusunun yürürlükte olduğunu gösteriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ali Duran Topuz Arşivi