Kürtler size ne etti?

Kürt sorununun çözümsüzlüğü, Kürt düşmanlığı, Cumhuriyetin 100. yılında Türk halkını siyasal İslam soslu bir faşizme teslim etmiştir. Cehennemin kapılarını Kürtlerin üzerine kapatmak isteyenler başardı belki. Fakat kendileri de içeride kaldı finalde.

Erdoğan Hanedanlığı ülkeyi koşulsuz olarak teslim almak için gün sayıyor. Yolsuzluğun, hırsızlığın, hukuksuzluğun, ırkçılığın, işkencenin, cinayetin hesabının asla sorulamayacağı bir tek adam rejimi son kez oylanıyor.

İlk turda seçmenin çoğunluğu, memleketin dünyadan kopmasında, ekonomisinin çökmesinde, halkın açlık sınırında yaşamasında, mahkemenin, savcının, hakimin rejim aparatı olmasında bir beis görmedi.

Üstelik Yeşil ve Sol Parti’nin memleketin nefes alması, demokrasinin önünün açılması adına Cumhurbaşkanı adayı çıkarmaması, siyasi denklemden tasfiye olması sonucunu doğurdu.

Bu sayede 2. turun anahtarı “Türk Milliyetçiliği” adı altında birleşen iki ismin eline geçti. Sinan Oğan ve Ümit Özdağ, Kürt düşmanı, Ermeni düşmanı, mülteci düşmanı, solcu düşmanı bir söylemle mevcut durumu daha da dibe çekmek için büyük bir güç kazandılar.

Sinan Oğan, Hüda Par ve Yeniden Refah ile beraber rejimin yeni prensliğine transfer oldu. Vatan kurtaran Şaban edasıyla tüm seçim sürecini manipüle eden, "Sinan Ateş'in ailesine ve sevenlerine sözüm var. Muhsin Yazıcıoğlu'nun dava arkadaşlarına sözüm var. Faili meçhul cinayetleri aydınlatacağımız o an geliyor" diyen, kendisini MHP’den kapı dışarı eden Devlet Bahçeli’ye “Türk bayrağındaki ‘Türk’ ifadesini çıkarmayı talep eden. HÜDA-PAR’la Türk milliyetçileri nasıl yan yana gelebilir?” diye hesap soran Oğan bir hafta içerisinde hangi teklif ile bu transferi gerçekleştirdi henüz bilemiyoruz.

Elimizde daha önce Erdoğan’a ağza alınmayacak laflar edip sonra tükürüklerini yalamak zorunda kalan Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş, Metin Feyzioğlu, Mehmet Ali Çelebi gibi örnekler var. Hepsinin durumu iyidir. Sinan Oğan iyi yere dükkan açtı yani…

Oğan’ın bu dönekliğine, kıvraklığına mazereti ise çok net. Kürtlerin Türkiye siyasetindeki belirleyici olan rolünü durdurmak için yapmış her şeyi…

ÖZDAĞ, DEMOKRASİNİN KIRINTILARINI YAĞMALAMANIN PEŞİNDE

Ata ittifakını sonlandırıp Kemal Bey’e desteğini sunmak için görüşmelerde son aşamaya gelen Ümit Özdağ ise muhalefetin mutabakat metnindeki son demokrasi kırıntılarını yağmalamanın peşinde.

Kemal Kılıçdaroğlu seçimin ilk turundan önce eşine az rastlanır bir cesaretle demokratik değerleri savundu.

İkinci turdan önce ise kendisini “Türk Milliyetçiliği”ne beğendirebilmek için yakın tarihinin en lümpen söylemlerine teslim oldu.

Şimdi, faşizmin muhalefete düşen aparatı Ümit Özdağ’ın dayattığı başka bir metin ile cebelleşiyor.

Ümit Özdağ anlaşma öncesi son konuşmasında çok net söyledi. Kürtlerin kazandıkları belediyelere kayyum atamalarının devam etmesini istiyoruz.Kürtlerin yaşadıkları yerlerde oy hakkının gasp edilmesini, merkezden atanan valilerin kenti yönetmesini istiyor.

O da Kürtlerin Türkiye siyasetindeki belirleyici olan rolünü durdurmak için her şeyi yapacakmış yani.

Elbette, göçmenlere karşı en ağır nefret söylemleriyle pogrom, tehcir, yıkım talebini de diri tutuyor.

KÜRTLER NE YAPTI SİZE?

YSP yönetimi, bu süreçte yaşadığı ciddi oy kaybını, kendisini oyun kurucu olmaktan çıkaran siyasi amatörlüğü, kendi ittifakı içinde TİP ile yaşadıkları anlamsız durumu değerlendirecektir mutlaka.

Peki Kürtler, hem rejimin hem de muhalefetin bu kadar hedefinde olacak kadar ne yaptı?

Kürtlerin Türkiye siyasetindeki belirleyici olan rolünü el birliğiyle neden durdurmalıyız?

Kürtler size ne etti?

HDP, kurulduğundan bu yana silahlara karşı çıkıp Kürt sorununda diyalog ve müzakereyle bir çözüm arayışı için davranmadı mı? Bunun bedelini ödemedi mi?

Kadınların, çocukların erkek şiddetinden korunması için örgütlenmediler mi? İstanbul Sözleşmesi’ni büyük bir ciddiyetle savunmadılar mı?

Yargının bağımsız olmasını, devletin adil olmasını istemediler mi?

Derin yoksulluğa ve açlığa karşı işçinin, emekçinin yanında durmadılar mı?

Memleketin bir parçasını alıp götürmeyi mi savundular?

Yoksa hep beraber onurlu ve gönüllü bir yurttaşlığı, Türkiyelileşmeyi mi arzuladılar?

Peki muhalefete neyi dayattılar?

Diyarbakır’da Kemal Bey’e verilen oy oranı İzmir’i geçerken hangi mutabakat için ısrarcı oldular?

Kişiye göre hukuk, Cumhurbaşkanı yardımcılığı, bakanlık, bürokraside kadro, ihale, rant…

Kürtler bu seçimlerden önce Türklerden ne istediler?

TÜRKİYE SİYASİ FAŞİZME TESLİM OLMUŞTUR

Memleketin demokrasi rayına oturmasından, parlamenter sisteme geri dönmekten, meclisi sorunların çözüm adresi olarak işaret etmekten, oy verebilmekten, kazanan adaylarının görevini sürdürebilmesinden, herkes için adaletten, herkes için hukuktan başka hangi ısrarlarını duyduk?

Medeni dünyanın bir parçası olmak, insan gibi kimliğiyle yaşamak dışında neyi arzuladı bu insanlar?

Şimdi hem rejim hem muhalefet Kürtlerin siyasetteki varlığıyla ilgili derin kaygılar yaşıyor öyle mi?

İşin tarifi bu değil.

Türkiye siyaseti faşizme teslim olmuştur.

Bir Kürdün hedef alınması artık onun ne yaptığına, ne söylediğine bağlı değildir.

Kürdün Kürt olması, Kürt kalması yeterlidir.

Türk siyaseti hangi gelecek hayalini kurarsa kursun içinde Kürt halkına onurlu ve eşit bir yer vermemiştir.

Kürt sorununun çözümsüzlüğü, Kürt düşmanlığı, Cumhuriyetin 100. yılında Türk halkını siyasal İslam soslu bir faşizme teslim etmiştir.

Demokratik ve hür bir yaşama, evrensel insani değerlere ikna olamayanlar, 2023 yılında kadınları sahiplendirmek isteyen bir yabanilik ile IŞİD türevleri ile yan yana düşmüştür.

Cehennemin kapılarını sadece Kürtlerin üzerine kapatmak isteyenler başardı belki.

Fakat kendileri de içeride kaldı finalde…


Hayko Bağdat: 1976 yılında Rum bir anne ve Ermeni bir babanın dördüncü çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. 1994’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü‘ne başladı. Babasının beklenmedik vefatı sebebiyle eğitimini tamamlayamadı. 2002'de Yaşam Radyo’da Türkiye’de ilk azınlık sorunlarını gündeme taşıyan “Sözde Kalanlar” programı ile gazeteciliğe başlayan Bağdat, Türkiye’nin önemli basın organlarından gazetecilik, köşe yazarlığı ve yorumculuk yaptı. 2007'de katledilen Hrant Dink’in ardından kurulan ve adalet arayışını sürdüren “Hrant’ın Arkadaşları” ekibinin kurucuları arasında yer alan Bağdat’ın “Türkiye’de Ermeni ve öteki olmayı” anlatan ilk kitabı ‘Salyangoz’ 2014’te, ikinci kitabı ‘Gollik’ 2015 yılında, üçüncü kitabı ‘Kurtuluş Ҫok Bozuldu’ ise 2016 yılında okurlarıyla buluştu. Kitabından esinlenerek kurguladığı tek kişilik gösterisi Salyangoz, 2016’da seyirci ile buluştu. 2017’de Almanya’ya taşınan Bağdat, Berlin’de gazeteciliğe ve üretmeye devam ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayko Bağdat Arşivi