Madem mesele çocuklar, sünneti yasaklamaya ne dersiniz?

15-16 yaşlarında cinsiyet hoşnutsuzluğu yaşayan çocuğun iradesini yok sayanlar, 7-8 yaşında bir çocuğun sünnet edilmesini dert etmiyor. Sünnetin tedavi amacı yok, çocuğun beden bütünlüğünü geri dönüşsüz şekilde zedeliyor, hem de davulla, zurnayla.

Olağanüstü yaz sıcaklarında ülkecek gündemimiz yine LGBTİ+’lar. Yeni Şafak ve Aydınlık’ın Ürolog Zeki Bayraktar üzerinden kuyuya attığı taşı, bin deneyimli hekim çıkarmaya çalışıyor. Çıkarmaya çalıştıkça da suç duyurularıyla, sosyal medyadan tehditlerle hedef gösteriliyorlar.

Meseleye geçmeden önce Zeki Bayraktar’ı tanımakta fayda var. Kendisi sokak köpeklerinin uyutulması yanlısı, tacizi ifşa eden kadınlara “ahlaksız” demesiyle biliniyor, ürolog olmasına rağmen özellikle psikolojiyi ilgilendiren konularda uzman bilgisi adı altında kanaat bildiriyor, evlilik öncesi cinsel ilişkiye karşı, düzenli olarak sosyal medya hesabından ABD sağının komplo teorilerini Türkçeleştirerek paylaşıyor. İktidarın da yakından tanıdığı ve sevdiği bir isim. Öyle ki, Adalet Kalkınma Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Büyük Birlik Partisi’nin Meclis Başkanlığı’na 9 Aralık 2022’de getirdiği “başörtüsüne anayasal güvence getiren ve ailenin yeniden tanımlandığı” anayasa değişikliği teklifinin konuşulduğu Meclis Anayasa Komisyonu’na davet ediliyor. Hiçbir LGBTİ+ örgütünün, sağlık meslek örgütünün, insan hakları örgütünün çağrılmadığı komisyonda; yasayı destekliyor ve LGBTİ+ varoluş ve kimliğinin yasaklanması gerektiğini söylüyor. Bunu da “uzman” kılıfı altında yapıyor.

Gelin o komisyon toplantısında ne olduğunu hatırlayalım.

Bayraktar bilimsel bir geçerliliği olmayan iddialarında eşcinsel ve trans varoluşu “erken çocukluk döneminde hatalı ebeveyn davranışları”na bağladı, “Akılcı yöntemlerle, panik yapmadan doğru bir şekilde yönetemezsek ne yazık ki önümüzdeki yıllarda eşcinsel ve transeksüel vakalarda bir patlamayla karşı karşıya kalabiliriz” dedi. Bayraktar, Anayasa’da ailenin ayrımcı saiklerle tanımlanmasını içeren teklifi, “LGBTİ+’ların ortalama ömrünün on altı ila yirmi altı daha kısa olduğu” iddiasına dayandırarak “devletin vatandaşın ruh ve beden sağlığını korumakla yükümlü” olmasıyla gerekçelendirdi.

Bayraktar iddiaları için “Bunu psikiyatristler bilmezler” dedi. Bayraktar’ın bilim dışı iddiaları bunlarla da bitmedi; toplumdaki ayrımcılığın, heteronormatif ve ikili cinsiyetli toplum düzeninin LGBTİ+’larda yarattığı psikolojik baskıyı “eşcinsel ve transseksüel” olmakla ilişkilendirdi. Toplumda herkes için geçerli olan cinsel yolla bulaşan enfeksiyonları LGBTİ+ olmaya bağladı. Bayraktar’ın ayrımcı ve bilim dışı iddialarına dönemin Cumhuriyet Halk Partisi Malatya Milletvekili Murat Emir karşı çıktı. Emir, Ürolog Bayraktar’ın konunun uzmanı sıfatıyla dinlenmesini doğru bulmadığını şu cümlelerle açıkladı:

“Hiç olmazsa bakın “sapkınlık”, “sapıklık” falan deniyor, Türk Psikiyatri Derneği’nin bir temsilcisini çağırın demiştim. Bilim insanı gelsin, Türk Tabipler Birliğinden de gelsin ve bu konuda bizi aydınlatsınlar. Ben burada bir cehalet görüyorum. Soruyorum, bakın kullandığınız kelimeleri söylüyorum, ergenlik karmaşası, cinsel kimlik arayışı, normatif davranış, psikolojik sorunlar, intihar, depresyon bunlar üroloğun işi değil arkadaşlar, bunlar psikiyatristlerin işi, psikologların işi, ergen psikiyatrisiyle uğraşanların işi; getirin bir tane uzman onlar anlatsın bunları. Ya, bu yüce Meclis bunlara mahkûm mu?”

Murat Emir’in sorusu üzerine Bayraktar, psikiyatristlerin hiç interseks görmediğini ileri sürdü.

Şimdi aynı isim yine devrede. Deprem sebebiyle gündemden düşen Anayasa değişikliğinin TBMM açılır açılmaz yine gündeme alınacağı konuşulurken kendisinin de piyasaya sürülmesi ilginç değil mi? Bunun planlı olduğunu öne sürmüyorum, belki de Bayraktar ticari aklıyla kokuyu aldı ve yine komisyona çağrılmak, bunun üzerinden Google aramalarında öne çıkmak ve para kazanmak için kendine vazife biçti. Malum, devletin tepesinde pişirilen yemeğin kokusuna her türlü sinek üşüşür.

“GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN OPERASYON” YALANI

Bayraktar son olarak, “Cinsiyet Disforisi Olan Ergenlere Endokrinolojik Yaklaşım: Türkiye’de Üçüncü Basamak Bir Merkezde Pediatrik Endokrinoloji Bölümü Deneyimi” başlıklı makaleyi yazan hekimleri hedef alarak, cinsiyet disforisi teşhisi konulan çocuklara hormon replasman terapisi uygulanmasını çarpıttı. Bayraktar ve Yeni Şafak, çocukların ameliyat edildiğini öne sürdü. Bununla da yetinmeyip ayrıca devleti göreve çağırarak, LGBTİ+ düşmanı yasalar çıkartılmasını da talep etti. Ardından iktidara yakın tüm kalemşorlar bir kez daha LGBTİ+’ları hedef göstermek için sıraya dizildi. Nafaka karşıtı platformun toplu suç duyuruları ve CİMER taktiğini bu sefer hekimler için devreye koydular. Bu yazıyı kaleme alırken, suç duyurusu örnekleriyle dolu o kadar çok Facebook grubunu inceledim ki, sormayın. Whatsapp’tan seri mesajlarla birlikte hummalı bir örgütlenme sürüyor.

Bayraktar, bilinçli olarak çalışmayı çarpıtmayı tercih etti. Çalışmaya ve Türkiye’deki yasalara göre 18 yaşından küçük hiçbir kişi cinsiyet geçiş süreci kapsamında genital bölgelere müdahaleyi içeren herhangi bir operasyon geçirmiyor. Yapılan, uzun tetkikler ve değerlendirmeler sonucu hem çocuk hem de yasal temsilcisi ve sorumlusu konumunda ailesi ile birlikte ergenlik sürecini geciktiren bazı hormon baskılayıcıların kullanılması.

Ki, translarla ve cinsiyet uyum süreciyle hiçbir ilgisi olmayan şekillerde 18 yaşından küçük kişiler kurul kararıyla mesela meme küçültme operasyonları olabiliyor. Çocuğun ruh sağlığını etkileyen bir durumda bu operasyon, kurul kararı ve aile onayıyla yapılıyor zaten. Ama söz konusu translar olduğunda hormon baskılayıcı ilaç bile, sanki “geri dönüşsüz” bir müdahale gibi yansıtılıyor. Buradaki temel varsayım, ileride pişman olacağı. Olabilir. Ancak araştırmalar, pişman olma oranlarının çok çok düşük olduğunu gösteriyor. Ki altını çizelim: Bu araştırmada bahsi geçen, geri dönüşü olmayan bir operasyon değil.

ASLINDA NE OLDU VE OLUYOR?

Bayraktar’ın karalama kampanyasına en güzel yanıtı Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Derneği verdi. Hem bilime hem de gerçeklere aykırı bu kampanyaya yanıtlarını olduğu gibi sizlerle paylaşmak istiyorum:

“12 Ağustos 2023 tarihinde Yeni Şafak ve Aydınlık gazetelerinde yayımlanan, Dr. Zeki Bayraktar'a ait ve metin boyunca nefret içeren ifadeler hem bilime hem de gerçeklere aykırıdır. Özellikle de "ülkemizde cinsiyet değiştirme ameliyatlarını 18 yaşından önce başlatan merkezler olduğu" iddiası bütünüyle gerçek dışıdır. Ülkemizde cinsiyet hoşnutsuzluğu/uyuşmazlığı olan gençleri izleyen, sorunlarına eğilen ve tedavi veren hiçbir merkez 18 yaş öncesi ya da uluslararası kılavuzların önerilerinin dışında herhangi bir ameliyat yapılmasını desteklemez.

“Cinsiyet uyuşmazlığı nedeniyle önemli sorunlar yaşayan, kendine zarar verebilen ve bir an önce ameliyat olduğu takdirde her şeyin düzeleceğini düşünen gençlere yeterli psikiyatrik değerlendirme yapılmadan önce alınan bu tür kararların olumsuz sonuçlarını anlatan ve bu gençlerin sorunlarıyla ilgili bilimsel kılavuzlarda yer alan öneriler doğrultusunda uğraş veren merkezlerin ve hekimlerin bu şekilde itham edilmesi asla kabul edilemez.

“Ülkemizde cinsiyet uyuşmazlığı yasayan gençlerle uğraşan tüm merkezlerde konusunda uzman çocuk ruh sağlığı uzmanları ve psikiyatristler basta olmak üzere ergen sağlığı uzmanları, çocuk ve erişkin endokrinologlar, 18 yaşından sonraki süreçte konseylerin kararlar doğrultusunda cerrahlar (kadın doğum, üroloji, plastik cerrahisi uzmanları) dahil olmaktadır.

“Çocukluk çağında cinsiyet kimliği ile ilgili çeşitli sorunlarla başvuran çocuk ve gençlerin önemli bir kısmında sorun cinsiyet karmaşasıdır; bu durum ergenlik sürecinde çözümlenir ve hiçbir girişime de gerek olmaz. Cinsiyet hoşnutsuzluğu/uyuşmazlığı yasayan gençler uluslararası kılavuzlarda da belirtildiği üzere öncelikle uzun süreli bir değerlendirme sürecinden geçerler. Bu süreçten sonra ancak bu durumun uzun süreli olduğu anlaşıldığı takdirde öncelikle gencin kendisine zarar vermesi olasılığını da doğuran ergenlik gelişmelerini tamamen geri dönüşümlü olarak durdurabilen tedaviler kullanma yoluna gidilir. Tıbbi tedaviler gençlerin zarar görmesine engel olmak amacıyla kullanılır. Tüm kararlar uzun süreli değerlendirmelerden sonra, cinsiyet uyuşmazlığı ile ilgili yukarıda belirtilen disiplinlerden oluşan kurullarda tartışılarak alınır ve uygulamada da gençler yakından izlenerek sürdürülür.

“Tek gayesi yaşama değer vererek, sağlığı önemseyerek korumaya çalışmak olan, tüm gençleri eşit görerek, cinsiyet kimliği ile ilgili geçici ya da uzun süreli sorunları olan gençleri yok saymadan, onların acılarını görmezden gelmeden çözüm üretmeye çalışan İstanbul Üniversitesi’nin son derece değerli öğretim üyesi hekimlerini hedefe koyan; gençleri ve acılarını yok sayan, görmezden gelen, başta Dr. Zeki Bayraktar'ı ve buna alet olan Yeni Şafak ve Aydınlık gazetelerini kınıyoruz.”

ÇOCUKLARI GERÇEK BİR İHLALDEN, SÜNNETTEN KORUMAYA NE DERSİNİZ?

Gelelim zurnanın zırt dediği yere, yani “çocukları korumak” bahanesine. Çocuklara “geri dönüşü olmayan operasyonlar” yapılıyor yalanını atan, korku iklimi yaratanlar acaba kurdukları cümlenin ne anlama geldiğini biliyorlar mı? Hiç sanmam. Çünkü bilseler, olmayan bir mesele üzerinden afakanlar geçirmek yerine sünneti dert ederlerdi.

Argümanlarındaki yalanları çıkardığımızda doğru bir şey söylüyorlar. Evet, yasal olarak 18 yaşından küçük kişiler, yani çocukların belli başlı hakları var. O haklardan birisi de beden bütünlüğünün korunması. Peki Türkiye’de çocukların beden bütünlüğü en çok nasıl ihlal ediliyor? Oğlan çocuklarının, bazen bebek bazen de çocuk yaşlarda sünnet edilmesiyle.15-16 yaşlarında cinsiyet hoşnutsuzluğu yaşayan çocuğun iradesini yok sayanlar, 7-8 yaşında bir çocuğun sünnet edilmesini nasıl karşılıyor?Hiçbir şekilde iradesi dikkate alınmadan, yapılan işlemin ne olduğunu dahi bilmeden milyonlarca çocuğun genital bölgelerine geri dönüşü mümkün olmayan müdahaleler yapılıyor. Gelenek, görenek, dini inanç adı altında çocuklar deyim yerindeyse sakatlanıyor. Hem de davulla, zurnayla yapılıyor bu ayin.

Sünnet için kurul kararı aranıyor mu? Hayır. Çünkü sünnetin sağlıkla pek ilgisi de yok. Bir sorunla gidip, tedavi yöntemi olarak sünnet olmuyorsunuz. Aileniz sizin yerinize karar veriyor, doktorlar da sizi “Azıcık ucundan, hiç acımayacak” diyerek kesip biçiyor. Ve bir de bu saldırı, “erkek olma ritüeli” olarak yapılıyor. Ne kadar ilginç değil mi toplumsal cinsiyetin her yere sızması?

Hukukta da sünnetin kasten yaralama suçunu doğurduğuna ilişkin tespitler çoğalıyor. Bunun bir çocuk hakkı ihlali olduğu, illa yapılacaksa 14-15 yaş gibi mesele hakkında çocuğun bilgilendirilebileceği ve rızasının alınabileceği yaşın beklenmesi gerektiğine dair görüşler artıyor. Türkiye’de beklemek ve çocuğa sormak bir yana, bebek yaşta yapılan sünnet işlemleri çok yaygın. Bunu bir kenara bırakırsak, bekleyip çocuğa sorulduğunda hem çocuğun hem ailenin onayı alınsa dahi bu meseleye ilişkin bir sağlık kurulunun toplanması mümkün değil. Çünkü bu aslında tıbbi değil, dini bir işlem. (Tıbben zorunluluk arz eden durumları, yani sünnetlerin çok küçük bir kısmını dışarıda bırakırsak.) Ve ortada geri dönüşü mümkün olmayan bir müdahale varken, yasal temsilci konumundaki ailenin görüşleri de pek önemli olmamalı. Çünkü bu yasal temsilcilik, çocuğun menfaatlerini korumak için var.

Bir yalan üzerinden, olmayan bir işlem üzerinden transları, cinsiyet hoşnutsuzluğu yaşayan çocuklara yardım eden hekimleri hedef alanları; gerçek bir sorun üzerine tepki göstermeye davet ediyorum. Malum, cinsiyet geçiş süreci kapsamında kimse çocukların, ergenlerin genitallerine cerrahi operasyon uygulamıyor ama her yıl milyonlarca oğlan bebek ve çocuğunun genitalleri sünnet edilerek geri dönüşü olmayan bir şekilde sakatlanıyor.

Türkiye’de çok yaygın bir uygulama olmadığı için ileride kadınların cinsel haz almasını engellemek için daha çocuk yaştayken klitorisin alınması, traşlanması, koparılması anlamına gelen kız çocuklarına sünnetten bu yazıda bahsetmedim. Ancak oğlan çocuklarına sünnetin de ileride cinsel hazzı azalttığına dair çok fazla araştırma sonucu olduğunu hatırlatayım. Ayrıca, tıp etiği açısından bir müdahalenin yapılabilmesi için tedavi amacı taşıması, zararının olmaması, yasal olması ve beden bütünlüğüne yani otonomi ilkesine aykırı olmaması gerektiğini vurgulamak lazım. Bu bağlamda düşündüğümüzde sünnetin hiçbir tedavi amacı yok, ruh sağlığı başta olmak üzere fiziksel sağlığa zararı çok, çocuğun beden bütünlüğünü geri dönüşsüz şekilde zedeliyor ve otonomi ilkesine aykırı. Hasbelkader, yasal olarak düzenlemenin olmamasından faydalanıyor. Ancak unutmayalım, bir dönem kölelik de yasaldı. Bu, onun temel hak ve özgürlüklere aykırı olduğunu gerçeğini değiştirmedi. Ve ayrıca, kişileri kasten yaralamak da Türk Ceza Kanunu’na göre suç. Sünnet de tam olarak bu. Çocuk istismarı ve kasten yaralamak…

ÇOCUKLAR, YETİŞKİNLERİN MALI YA DA OYUN SAHASI DEĞİLDİR

Çocukların cinsiyet hoşnutsuzluğuna ilişkin uygulamaları çarpıtarak yaratılan cadı avından, sünnete geçmek provokatif gelebilir. Gelsin. Çünkü, birbiriyle ilişkili olmayan bu iki mesele aslında sistematik ikiyüzlülüğümüzü ortaya koyması açısından aynı yazının konusuna dönüşüyor.

Bir yanda ergenliği geciktiren, 15-16 yaşlarındaki kişilerin kendi bedenleri üzerine daha fazla düşünebilmesine, cinsiyetlerini istedikleri gibi yaşamak için yasal olarak karar alabilecekleri yaşa gelene kadar daha az acı çekmesine olanak sağlayan, sağlık kurullarının kılı kırk yararak uyguladığı hormon baskılayıcı terapi var. Bu uygulama, iktidarın LGBTİ+ düşmanı siyasetini hayata geçirmesi, Anayasa’yı değiştirmesi için meşruiyet toplama aracına dönüştürüldü. Yalanlar, rıza üretiminin çarklarını öyle döndürdü ki muhalefet liderlerinden biri, Ahmet Davutoğlu da aynı kayığa binmekte beis görmedi.

Diğer yanda daha bebek ya da çocuk yaşta oğlan çocuklarının genitallerine geri dönüşü mümkün olmayan, zarar veren, ömür boyu sürecek travmalara yol açabilecek sünnet uygulaması var. Kararı veren aile, uygulayan doktorlar. Ne kurul ne de çocuğun iradesi söz konusu.

İkiyüzlülük tam da böyle bir şey. Çocuklara işkenceyi davulla, zurnayla kutlarken; ergenlerin intihar da dahil kendilerine zarar vermesine bile yol açabilen cinsiyet hoşnutsuzluğu veya uyumsuzluğunun etkilerini azaltabilecek, cerrahi müdahale içermeyen uygulamalar üzerinden cadı avına girişmek. Ancak unutmayalım, çocuklar kimsenin malı veya siyasi ya da ticari kazanç sağlamak için üzerine oyunlar oynayacağı şeyler değil. Hakları olan, menfaatlerinin korunması gereken insanlar. Bayraktar gibi isimlere, onların borazanlığını yapan gazetelere, buradan oy devşirme heveslisi siyasetçilere açık çağrı: Elinizi çocukların üzerinden çekin!


Yıldız Tar: 2013 yılında gazeteciliğe başladı. Etkin Haber Ajansı'nda editör, Özgür Radyo'da program yapımcısı ve sunucusu olarak çalıştıktan sonra 2014'ten beri LGBTİ+ internet gazetesi KaosGL.org'ta sırasıyla muhabir, editör ve yayın yönetmeni olarak çalıştı. Halen bu görevi sürdürüyor. Sol, sosyalist siyasi partilerle LGBTİ+ hakları üzerine röportajları "Yoldaş Ben İbneyim" başlığıyla, trans kadınlarla röportajları "Dönmelere Doyamadık" ve Türkiye'deki LGBTİ+ hareketinin tarihine ilişkin sözlü tarih çalışması "Patikalar: Resmî Tarihe Çentik" ismiyle kitaplaştı. Yazı ve söyleşileriyle T24 ve Gazete Duvar’a katkı sundu. Artı TV’de Odak Ankara programını hazırlayıp sunmaya devam ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yıldız Tar Arşivi