Cem Erciyes
Metro hayatımızı değiştirdi
Yerel seçimlerde rekabetin en çok görünür olduğu alanlardan biri ulaşımdı. AKP’liler İmamoğlu döneminde trafiğin içinden çıkılmaz olduğu fikrini yaymaya çalıştı. Kimin daha çok metro açtığı, kaç durak, kaç kilometre metro yaptığı ya da yapmadığı epey çekişmeli bir konuya dönüştü. Seçildikten sonra İmamoğlu’nun metro inşaatlarını yavaşlatmak için kredilerini kesen iktidar bununla da yetinmeyip İstanbul metrosunu ikiye böldü, İBB’ye ait olan ve Ulaştırma Bakanlığı’na ait olan iki ayrı metro işletmesi çıktı ortaya. Bakanlık kendi bütçesinden yaptığı yatırımları İBB’ye mal etmemek için elinden geleni yaptı. İmamoğlu da yer altı, yer üstü ve deniz ulaşımını geliştirmek için boş durmadı.
Ulaşım İstanbul’un en önemli meselesi. Hem teknik hem politik bir mesele. Kent hayatının bu önemli meselesi en önemli atılımları hep, önemli politik dönemeçlerde yaşamış.
İstanbul’un deniz ulaşımı yüzlerce yıl kayıklar ve mavnalarla gerçekleşti. Boğaz’ın iki yakası arasında kayıklarla gidilir gelinirdi. Kayıklar Haliç’te 20. Yüzyılın ortalarına kadar insan taşımaya devam etti. Ama Boğaz’daki hakimiyeti 19. Yüzyılda sona erdi. 1820’lerde buharlı gemilerin icadıyla birlikte, kısa mesafelerde, bir tarifeye bağlı olarak belirli saatlerde kalkan, düzenli vapur seferleri mümkün oldu. 1844 yılında Adalar’a ve bazı uzak köylere yolcu taşımak üzere Hazine-i Hassa Vapur idaresi kuruldu.
1940’lara kadar faaliyet gösterecek ünlü Şirket-i Hayriye’nin kuruluş tarihi ise 1851. Şirket-i Hayriye vapurlarının devreye girmesiyle Boğaziçi köyleri yalılarla donatıldı, Adalar kent hayatında kendine bir yer edindi ve İstanbul Karadeniz’e doğru genişledi. Artık varlıklı insanların hem Sultanahmet’teki memuriyetlerine ya da Karaköy’deki dükkanlarına gidip gelmeleri hem de denize nazır büyük evlerde, yalılarda yaşamaları mümkündü. Nitekim o eski yalı kültürü, Abdülhak Şinasi Hisar’ın tabiriyle Boğaziçi Medeniyeti de işte böyle kendini gösterdi.
İLK OTOMOBİL 2. MEŞRUTİYET’TEN SONRA GÖRÜNDÜ
Deniz ulaşımı İstanbul’da büyük bir atılım yapmadı; hatta bir zamanlar vapurların işlediği küçük iskeleler zamanla kapandı, o semtler minibüslere teslim oldu. İmamoğlu döneminin en büyük iyiliklerinden biri deniz ulaşımını bir nebze de olsa canlandırması. Küçük gemilerle Bebek’ten Emirgan’a, Eyüpsultan’dan Kadıköy’e, Çengelköy’den Kabataş’a, Üsküdar’dan Aşiyan’a gidiliyor. Mesafeler kısalıyor ve deniz yolunu uzun süre sonra tekrar keşfeden İstanbul Boğaz’la daha içli dışlı bir hayat sürüyor.
20. Yüzyılın gözdesi kara yoluydu ve aslında İstanbul’un kara ulaşımıyla ilişkisi hep dertliydi. En eskiden insanlar atla ve daha çok yürüyerek bir yerden bir yere giderdi, toplu taşım denilen şey ancak 19. Yüzyılda kendini gösterdi. Bu nedenle evler küçük, dip dibe, apartmanlar sefertası gibi, sokaklar dardı. İnsanlar merkeze, camiye, kiliseye, devlete, çarşıya, birbirine yakın olmak istiyor, mesafeleri böylece kısaltmaya çalışıyordu.
Kente ilk toplu taşıma da her tür başka yenilik gibi Tanzimat’tan sonra geldi. 1871’te atlı tramvay, Azapkapı-Beşiktaş hattında çalışmaya başladı. Aynı yıl, Yedikule-Küçükçekmece banliyö treni de seferlerine başladı. Arada atlı otobüs denilebilecek ‘omnibüs’ gibi farklı denemeler de oldu. Kente motorlu taşıtın, otomobilin gelmesi ise bir başka siyasi devrimi ve özgürleşme hareketini bekleyecekti. İlk otomobiller 1908’de, 2. Meşrutiyet’ten sonra göründü.
METRO YILLAR SONRA GELDİ
Kent büyüdükçe kara ulaşımı arap saçına döndü. Neyse ki yıllar sonra da olsa metro geldi. Metronun gelişi sadece otobüslerde çektiğimiz çileyi ortadan kaldırmadı aynı zamanda kent hayatında da çok şeyi değiştirdi. Metro İstanbul’u küçülttü.
İlk adımları SHP’li Nurettin Sözen döneminde atılan metroya İstanbul çok geç kavuştu aslında. Önce ‘hafif metro’ dedikleri çoğu yer üstünden giden raylı sistem Aksaray-Kocatepe arasında, Bayrampaşa’ya doğru giden bir hat olarak 1989’da açıldı. Böylece dünyanın ikinci metrosunu yapmakla övünen İstanbul, 1875’te açılan 500 metrelik Tünel’den 114 yıl sonra metroya kavuşmuş oldu. Yine de tamamen yer altından giden şehrin merkez mahallelerini birbirine bağlayan ve trafik çilesinden bizi kurtaran bir metro hattı için 2000 yılını beklememiz gerekti. Taksim-Levent hattı bu tarihte açıldı. Metro yavaş yavaş büyüdü, bugün İBB verilerine göre raylı sistemin kent içindeki uzunluğu 233 kilometreyi buluyor. Artık başka kentlerle karşılaştırınca bizi utandırmayacak kadar karışık görünen bir metro haritamız bile var.
İşte bu metro sayesinde günde iki milyon kişinin gidip geldiği bir çalışan hareketliliği var şehirde. İnsanlar kentin bir ucunda oturup Marmaray’a binerek diğer ucuna çalışmaya gidebiliyor. Yine çok uzun ve zahmetli ama imkansız değil. Öte yandan bu şehirde yaşayanlar farklı semtlerin farklı güzelliklerinden ve özelliklerinden yararlanma imkanı bulabildi. Semtler arası hareketlilik gettolaşmayı, büyük ölçüde engelledi.
Balık tutmaya Boğaz kıyılarına, bira içmeye Kadıköy sokaklarına, nargile için Beyoğlu’na, konser dinlemek için Harbiye’ye, çay içmeye Beykoz’a, yürüyüş yapmaya Sarıyer’e gitmek mümkün. Metro bu kentin gerçekten kent olabilmesi için en önemli adımdı ve şimdi her yere yaygınlaşmasından başka bir şey istemiyoruz. Ve nasıl ilk vapurlar Tanzimat'tan, ilk otomobil Meşrutiyet’ten sonra, metro çalışmaları 12 Eylül sonrası demokrasiye dönüşle birlikte başladıysa, kentin en büyük ulaşım atılımının da şimdi bu yeni politik dönemde yaşanacağını söylemek mümkün görünüyor.
Cem Erciyes: Gazeteci, yayıncı. 1971 doğumlu Cem Erciyes, İzmir Bornova Anadolu Lisesi’ni ve Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. İstanbul Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler dalında yüksek lisans yaptı. Gazeteciliğe 1992’de Dünya Gazetesi’nde başladı. Dünya Kitap dergisi ve kültür sanat sayfalarında çalıştı. 1997 yılında Radikal’e geçti. Kültür Sanat Editörü ve Radikal Kitap Eki Yayın Koordinatörü, Ek Yayınlar Yönetmeni gibi görevler üstlendi… 2016 yılında Doğan Kitap’ın yayın direktörlüğünü üstlendi. Halen bu işi yapıyor. Çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde yazıları yayımlandı. TRT’de, Açık Radyo’da kültür sanat ve tarih programları hazırladı, sundu