Ayşegül Kars Kaynar
Mevsimlik işçi, sezonluk ağaya karşı: Bir fındık hikayesi
Karadeniz’e gelin gidenler stajlarını ya fındık ya çay üzerine yapar. Ben de iki yıllık stajımı fındık alanında tamamlayıp “iş görür” belgesi alarak programı başarıyla bitirmiştim. Programın ilk yılı pratik bilgilere ayrılmıştır. Dün gibi hatırlarım, Modül 1’de yer alan Fındık 101 dersinde ilk öğrendiğim şey, hava ne kadar sıcak olursa olsun kısa kollu giysilerle bahçeye çıkılmayacağıydı. Ağaçtan böcek düşer, dal çarpar, ısırgan ısırır; bahçenin binbir türlü hali var.
Stajın ikinci yılında daha teorik dersler vardır (bir nevi “dal eğmeyi bilmeyenin, yağlıyla çakılı ayırt edemeyenin para hesabı yapması lüzumsuzdur” demeye getirir bu Karadenizliler). Modül 5 Fındığın Ekonomipolitiği 502’de fındığın masrafları ve randımanı üzerinden çeşitli senaryolar kurdurulur ve tüccara sattırırlar. Eğer “elimdekini herkesten önce satayım” diye her yıl açıklanan fındık fiyatının çok altında değerle satma planı yaparsanız, geçin oturun, sıfır, ders tekrarı. Modülün sonunda ise hayatın kendisi kadar acı bir ders gelir: Fındık para etmiyordur. Küçük bahçe sahibi cebinden verir fındığa; hem cebinden, hem gönlünden. Fındığın yeşilini sevdiği için büyütür, sadakatini kesemedeği, kıyamadığı, ziyan olmasına içi elvermediği için toplar. Karadeniz’de fındık bir göreneğin adıdır.
İŞÇİLER BURADA, PATRON NEREDE
Küçük toprak sahibi, fındığın her daim işçisidir. Fındığı da en başta o toplar. Bu daimi işçi, Karadeniz’e dışarıdan gelen mevsimlik işçi karşısında “ağalaşır”. Mevsimlik işçi, sezonluk ağa yaratır, dersek yalan olmaz. Fındık yetiştirmenin maliyeti giderek artar, fiyatı ise düşük tutulurken bu ağa, olsa olsa züğürt ağadır.
Fındık işçisinin ise adı yoktur, milliyeti vardır. Eski günlerin yerli işçilerinin hemen hemen şimdi hepsinin kendi bahçesi ve fındığı var. Bir ara fındık toplamaya gelen Gürcüler, değer kaybeden TL’yi artık beğenmedikleri için geriye Kürtler kaldı. “Kürtler” fındık işçisinin genel adıdır şu aralar: “Senin Kürtler gelmedi mi Nazife Hala? Aşağıda Ahmet, Kürtleri baççaya sokmuş”. Fındık toplama zamanı, daha fındık fiyatı oluşmadan mevsimlik işçi ve ağalaşan işçi ücret pazarlığına başlarlar. Mevsimlik işçi çektiği çilenin karşılığını almaya çalışır; ağalaşan işçi ise yıl boyu gübreye, ilaca, tırpanın mazotuna, patoza, dal kesimine ödediğini çıkınca, elinde para kalması hayali kurar. Fındığın sorunu ne lobileşen dayıbaşları, ne rantiyer toprak sahipleridir. Fındığın sorunu işçi sorunu değildir. Fındığın sorunu, Ferrero’yla işbirliği yapan devletin fındık fiyatını düşük tutması, iki farklı tarım işçisinin ortak topladığı ürüne ucuza konmasıdır. Fındığın zengin patronları Karadeniz’de yaşamaz. Belki fındık çuvalını hayatlarında görmüşlükleri bile yoktur.
AİLEYE DÖNÜŞ
Masraflar yüksek, ürünün satış fiyatı düşüktür. Akıl ve mantık, masrafları kim bu kadar arttırıyor ve ürünün fiyatını kim bu kadar ucuz belirliyorsa ona karşı çıkmayı buyuruyor. Gün gelir, aklın yolu tutulur elbet ama ben Karadeniz’e geldiğimden beri henüz bu yola başvurulmuş değil. Bir iki ufak kalkışma oldu olmasına ama devamı gelmedi. Sorun, temel olarak işçi maliyetini azaltmakla çözülmeye çalışılıyor. Bu doğrultuda da aile bireyleri fındık toplamaya geliyor (ki siz onlardan birinin kim olduğunu artık biliyorsunuz). Böylece bahçede daha az “Kürt” çalıştırılıyor. Geniş ve köyle bağını koparmayan bir aileye sahip olan toprak sahibi kazançlı çıkıyor. Hal böyle olunca şu aralar Karadeniz’in fındıkçı köylerine giderseniz, fındık toplayan ya da harman karıştıran Ceo’lar, müdürler, profesörler görmeniz olasıdır.
Velhasıl, Ferrero kazanacak diye canla başla çalışıyoruz. Söyler misiniz, biz ne tür bir sömürgeyiz?
Ayşegül Kars Kaynar: 1980 yılında Ankara’da doğdu. 2014 yılında ODTÜ Siyaset Bilimi bölümünden doktora derecesini aldı. 2015 yılında Türk Sosyal Bilimler Derneği’nin düzenlediği Genç Sosyal Bilimciler Ödülleri’nde doktora tezi kategorisinde ödül ve 2017 yılında Halit Çelenk Hukuk Ödülleri’nde mansiyon kazandı. New School for Social Research ve Hamburg Üniversitesi’nde araştırmacı olarak bulundu ve ardından Humboldt Üniversitesi’nde çalıştı. Çağdaş Türkiye siyaseti, hukuk devleti ve asker-sivil ilişkileri üzerine yayınları bulunmaktadır