Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

Referandumun gözdesi Kürtler!

Özellikle ‘Evet’ci cephe Kürt kartını oynadıkça MHP’li seçmeni, milliyetçilik kartını oynadıkça Kürt seçmeni yitiriyor. Bu yüzden Kürt bayrağı üzerinden büyük bir fırtına kopartılıyor.

CELAL BAŞLANGIÇ

Erdoğancıların son durumu aynen bir Çin atasözünde olduğu gibi:

Kakono hakiri sokomoyu tokaji…

Yani; ne kadar dönersen dön, "popon" yine arkandadır.

"Hayır"ın gerisinde kalan "Evet"leri arttırmak için attıkları her adım Erdoğancılara "Hayır" olarak geri dönüyor.

Kürt kentlerinin yakılıp yıkılması zaten bölgedeki AKP oylarını hızla düşürmüştü.

Bir de "Evet" için MHP lideri Devlet Bahçeli, Erdoğan’a destek verdikçe Kürt seçmen AKP’den iyice uzaklaştı. Bölgede yapılan anket sonuçları bunu net biçimde ortaya çıkartıyor.

Ancak Bahçeli "Evet" konusunda kendi tabanını ikna edemedi. MHP seçmeninin büyük bölümü "Hayır" diyor.

Erdoğan’a destek verdikçe partisinin tabanında Bahçeli’nin peşinden gidenler hızla azalıyor.

Bahçeli, arkasındaki desteği arttırmak için kendi  "Evet"ine çalıştıkça, Erdoğan’ın "Evet"lerini düşürüyor.

Referanduma "Musul fatihi", "Rakka fatihi", "Halep fatihi", "Şengal fatihi", "Menbiç fatihi" onlar da olmazsa "Kandil fatihi" olarak gitmek isteyen Erdoğan’ın Suriye’de attığı adımlar boşa çıktıkça "Evet"ler azalıyor, "Hayır"lar artıyor.

Son olarak gelinen nokta itibariyle "Hedefimiz Menbiç" diyor Erdoğan. Ancak Kuzey’den rejim güçleri Menbiç’e girince Türkiye’nin de ÖSO’nun da bölgede IŞİD’le ilişkisi kesildi.

Şimdi Kürtlerle karşı karşıya kaldı Türkiye.

Aslında IŞİD’le savaşın Kürtleri durdurmak ve Suriye’de bir statü kazanmalarını engellemek olduğu net biçimde ortaya çıktı.

Elbette bütün bu gelişmeleri Türkiye’den dikkatle izleyen Kürt seçmen daha da uzaklaştı AKP’den.

Bahçeli’nin kaçırttığı MHP’li seçmeni tavlamak için bozkurt işareti yapan Başbakan Yıldırım diğer yandan "Evet" diyecek Kürt seçmenin biraz daha azaldığının farkında değildi.

Neyse ki başkaları fark etmişti. Özellikle "mütedeyyin", "Nakşi" Kürt seçmeni etkilemek için Federe Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’yi  Türkiye’de Kürdistan bayrağıyla karşıladılar.

İşte o zaman kıyamet koptu. Kürt seçmenin bir bölümünü "Evet"e ikna edeyim derken, biraz daha MHP’li seçmen kaybettiler.

Referandumda "Evet" diyecekler de, "Hayır" diyecekler de "orantısız" bir tepki gösterdiler Kürt bayrağına.

Gösterilen tepkiye kendi "Evet"lerini arttırma, muhaliflerinin eleştirilerinden kurtulma çabasında olan Bahçeli de katıldı. Hem de "Barzani paçavrası" jargonuyla:

"Türk vatanında sözde Kürdistan bayrağı dalgalanıyorsa, buna niçin sessiz kalalım? İstanbul’a, Ankara’ya sözde bayrak asılıyorsa Türk bayrağı inmiştir."

Bahçeli’nin böyle bir üslupla Kürt bayrağına saldırması "Evet" cephesindeki Kürt oylarını düşürüyor, üstüne üstlük bir de Hürriyet’ten Abdülkadir Selvi’ye "kılıç artığı" demesi son kalan Alevi oylarını da "Hayır"cılara doğru kaydırıyordu.

AKP iktidarı da "Kimseye ayrımcılık yapılmıyor, protokol gereği" savunmasında.

Aslında Bahçeli’nin Kürt bayrağına gösterdiği tepki gerçek değil, sahte.

Çünkü o bayrak Ankara’da ya da İstanbul’da ilk kez ortaya çıkmıyor.

2015’in Aralık ayında Mesut Barzani Türkiye’ye geldiğinde ilk kez görüldü Kürdistan bayrağı.

9 Aralık 2015’te Barzani’yi Esenboğa Havalimanı’nda karşılayan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile VİP salonda görüşürken aralarındaki sehpada Irak ve Türkiye bayraklarıyla birlikte Kürdistan Federe Yönetiminin de bayrağı vardı.

Aynı bayrak dönemin Başbakanı Davutoğlu ile görüşen Barzani’nin de arkasında duruyordu.

Daha sonra bölgesel yönetimin Başbakanı Neçirvan Barzani Türkiye’ye geldiğinde Başbakan Yıldırım’la verdiği pozda da aynı bayrak, aynı yerdeydi.

Kimsenin sesi çıkmamıştı bu görüntüye.

İşin bir de AKP cephesine bakılırsa, görülür ki, AKP devleti de pek o kadar dost değil Kürdistan bayrağına.

Örneğin, geçen yılın Ekim ayında Mazlum Kabala adlı üniversite öğrencisi hakkında sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar nedeniyle "örgüt propagandası" yapmak suçundan 10 ay hapis cezası veriliyor.

Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararında Kabala’nın giydiği, üzerinde Federe Kürdistan Yönetimi’ne ait bir bayrağın bulunduğu "Kürdistan" yazılı tişört ile çektirdiği fotoğrafı Facebook’ta paylaşmasını "örgüt propagandası" suçuna delil olarak göstermişti.

Aslında bütün bunlar genetik bir "Kürt nefreti"nin dışa vurumuydu. Ancak bu nefreti "Kürtlerle bir sorunumuz yok, ama PKK…" diye maskelemeye çalışıyorlar.

Bahçeli’nin de Kürt bayrağına "Barzani paçavrası" demesinin altında yatan bu nefrettir.

Yoksa bilmezler mi bölgede PKK ile Barzani arasında yaşanan gerginliğin boyutunu…

İşte bu "Kürt nefreti"nin yanına yaklaşan referandumu koyunca sanki ilk kez oluyormuş gibi Kürt bayrağı üzerinden kıyamet kopartıldı.

Erdoğancılar zaten bir türlü neden "Evet" deneceğini açıklayamıyorlardı. Kandil’den "Hayır" sesi gelince dört elle sarıldılar bu duruma:

"Kandil ‘Hayır’ dediği için ‘Evet’ diyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan çaresizlikten doğan bu tür bir mantık yürütmeyi dün bir adım daha ileri taşıdı:

"Ben ‘Hayır’ dersem, oyumun gideceği yer Kandil’dir."

Sanki referandum Erdoğan’la Kandil ya da Bahçeli’yle Kürt bayrağı arasında yapılacak…

Elbette MHP’nin "Hayır"cı muhalifleri Bahçeli’yi Kürt bayrağı üzerinden vuruyor.

"Hayır"cı CHP’nin ulusalcıları da aynı bayrak üzerinden Erdoğan’ı neredeyse "bölücü" ilan edeceklerdi.

Referandum tarihi yaklaştıkça "Evet"çiler de "Hayır"cılar da kendi bulundukları cepheyi Kürtler üzerinden güçlendirmeye çabalıyor.

Ancak özellikle "Evet"çiler referandum için Kürt kartını oynadıkça milliyetçi seçmeni kaybediyor.

AKP milliyetçi kartını kullandıkça, Başbakan Yıldırım bozkurt işareti yaptıkça Kürt seçmeni kaybediyor.

Ne diyordu bir Çin atasözü:

Kakono hakiri sokomoyu tokaji…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi