Alin Ozinian
Rüstem Batum: HDP kilit parti, bunu artık herkes biliyor
Sizin bir Youtube kanalınız vardı. Orada Cem Yılmaz ile bir program yaptınız ve bir anda anlaşılmaz tepkilerin hedefi oldunuz. Ben programı izledim. Tepkiye yol açacak bir şey görmedim. Neydi insanların bu kadar tepki gösterdiği şey?
Rüstem Batum: Bence de öyle tepkiye yol açacak bir şey yok. Sizin benim gibi insanlar için gayet normal bir program. Tepki verenler her zamanki aşırı ırkçı, aşırı sağcı, belirli çevreler adına para ile tutulmuş troller falan. Bunlardan oluşan bir grup. Bunlar zaten böyle bir ordu gibi. Emir veriyorlar. Şuraya saldırın diye. Oraya saldırıyorlar. Şimdi neden Cem? Cem Yılmaz’ın 20 milyon takipçisi var internette. Yani cumhurbaşkanının o kadar var mı bilmiyorum. Yani Türkiye’de Cem Yılmaz’ın internet üzerindeki etkisine yakınlaşan hiç kimse yok. Cem Yılmaz benim sevdiğim bir adam. Programda da söyledim. Çok başarılı buluyorum. Olağanüstü bir yetenek. Zaten bunu 25 yıldır sürdürmesinden de anlaşılıyor bu. Cem Yılmaz gibi bu kadar etkili biri ile konuşsam biraz da siyaset konuşsam, hiç siyaset konuşmamış hayatı boyunca bakalım neler söyleyecek ya da neler söyletebilirim gibi bir şey düşündüm.
Bu açıdan çok önemli bir program oldu fakat çok acayip tepkiler geldi. Aslında pek bir şey söylemedi. Hatta hiçbir şey söylemedi. Siyaset ile ilgili bir sürü soruyu çok kıvrak zekası tabii.. Gayet esprili cevap verdi, savuşturdu. Karşılık güldük, bir şey de söylemedi. Ondan sonra bir baktık ertesi gün "PKK’lı Cem Yılmaz". 2 saatte bir tek yerde ben diyorum ki "Demirtaş ve Kavala’nın hala hapiste olmasına ne diyorsunuz?", o da diyor ki "Vallahi bunu anlayamıyorum". Yani adam şunu bile demedi sizin benim gibi: "Bu adamları serbest bırakın, bu adamlar suçsuz" bile demedi. Sadece dedi ki: "Anlayamıyorum yani." Madem medeni bir ülkeyiz ya da olmaya çalışıyoruz gibi. Bütün söylediği tek şey bu ya. Bunu söyleyen adama diyorlar ki PKK’lı...
MEMLEKETİN YARISI DÜŞMAN
Bu genel anlattığınız tepkilerden yola çıkarak, tüm bunların merkezinde de bir tahammülsüzlük var gibi gözüküyor. İnsanlar hiçbir şeye tahammül edemiyor, ne dersiniz, örneğin 1990’larla kıyasladığınız zaman ne görüyorsunuz tahammül konusunda?
Rüstem Batum: Çok daha geriye gittik ama bu tabii liderlerle çok bağlantılı bir şey. Şimdi yani sağcı bırakın solcu liderleri, hani Ecevit solcu diyorlar, gençliğinde solcuydu, sağa kaydı... Saygımız olan bir insandı en azından. Demirel’e bakın, Özal’a bakın. Bunlar sağcı ve son derece tahammüllü bir düşünsenize. Bu insanların dönemindeki mizah dergilerinin kapaklarını bir düşünün ya. Her hafta bu adamları rezil eden kapaklar ve içeride yüzlerce karikatür yayınlanırdı ve de bakıyorsunuz insanlara o yıllarda açılmış hiçbir dava yok. Belki 1 tane falan var. Onu da yani bu adamlar kendileri açtırmış değiller. Bunlara hayran olan başka insanlar açtırmış. Kendileri açtırmamış. Geçenlerde bir şey koymuşlar gene. İnternette gördüm. Demirel’in mitingine bir küçük oğlan çocuğu gitmiş Ecevit’in posteriyle. Adam onu yanına almış sarılmış çocuğa, bir de fotoğraf çektirmiş. Budur yani, siyaset budur. Bu kadar hoş görülü olacaksın. Senin karşısındaki adam öldürmeye niyetlendiğin düşmanın değil yani. Siyaset alanında mücadele ettiğin bir rakip. Senin fikirlerin daha kuvvetliyse haklıysan insanlar sana oy verecek. Değilse öbürüne. Böyle düşünmek lazım. Ama şimdi öyle değil. Son 20 senedir hele son 2013’te beri. Gezi olaylarından beri. Bu hükümetin geldiği şey; herkes bizim düşmanımız. Dış düşmanlar vardı. Onlar yetmedi. Şimdi memleketin yarısı düşman yani.
Hain.
Rüstem Batum: Evet. Düşünsenize cumhurbaşkanına hakaret davaları 100 bin yaklaşmış. Bunların içinde bir sürü benim davam da var yani. Ne deseniz suç ya. Her şey suç. Tabii ki o zamandan bu zamana korkunç geriledik.
Eskiden liderler daha mı özgüvenliydi ya da güçlerini başka bir şeyden mi alıyorlardı?
Rüstem Batum: Kesinlikle özgüvenle bunun çok alakası var. Bu insan, Özal, Demirel falan gibi insanlar, özgüvenleri çok yüksek insanlar. Yani bu adamları böyle bir espri ile 2 şaka ile indiremezsiniz. Yaralayamazsınız. Adamlar bunlara son derece hazırlıklı, gerçekten özgüveni çok yüksek. Şimdi öyle değil. Şimdikinde özgüven problemi var. Ya ortaokuldan, dersin ortasından çocuk tutuklanıp götürülür mü cumhurbaşkanına hakaret etti diye. Ne derse desin yani bir şey de dememiştir muhtemelen de. Tutun ki ağır bir küfür etti. Olacak bir şey mi. Bu çocuğa bir şey yapmaz. Mahkemeye vereni küçülten bir şey.
Bana bilmem ne dedi, çat tokat, çat hapse, çat tutuklayın. Kapını kırayım seni gece evden alayım. Yok ya sen bunları eleştiriyorsun. Vatandaş bu kadar mutsuz ise bir nedeni var yani.
Gazetecilere, televizyon programcılarına nasıl bir rol düşüyor sizce? Şu yüzden soruyorum. Siz 1990’larda özel kanalların, özel televizyonun başlamasıyla Türkiye’de ilk programları yapanlardan birisisiniz, birincisiniz belki de. O zamanlar da zorluları mutlaka olmuştur. Ben sizin şöyle bir sözünüzü hatırlıyorum daha önceki söyleşilerinizde. TRT’de yasaklı olan kim varsa getirin programa çıkaracağım dediniz.
Evet, aynen öyle yaptım.
BENİ KOVMASINLAR DİYE GAZETECİLİK YAPILMAZ
Türkiye’de artık insanlar bu cesaret ile gazetecilik yapsalar, yapamayacaklar. Alternatif yerlerde yapacaklar. İnternette yapacaklar. Bu çıkmaz bir şey sanki. Nasıl görüyorsunuz bunu?
Neticede bu cesaret ile ilgili. Cesaret dediğiniz şey de korkmamak değil. İnsanlar korkar , herkes bir şeyden korkuyordur. Ama benim şöyle bir şeyim vardı. Ben bunu yapacağım arkadaş. Kovacaklarsa kovacaklar. Ama beni kovmasınlar diye gazetecilik yapıyorsanız zaten hiçbir şey yapamazsınız hayatta. Magazin muhabiri olursunuz. Ciddi bir iş yapamazsınız.
Dolayısı ile ben dediğiniz gibi özel televizyona ilk günden geldim. Listem vardı, çıkartmıştım. Dedim ki TRT tek kanal vardı. Dedim ki devlet kanalında kim yasak ise onu çıkartacağım. İlk programa ben Ahmet Kaya’yı çıkarttım. Çok popüler ve çok yasaklı. İkinci programa Uğur Mumcu’yu çıkarttım, rahmetli. Onlar yüzünden kovulmadım. Doğruya doğru yani. Kimse bana demedi ki niye Ahmet Kaya’yı çıkarttın, kovarız seni demediler.
ADAMLAR BİZE GÜLMEYİ UNUTTURDULAR
Rüstem Bey 1990’lardaki programları hatırlayanlar olacaktır tabii ki. Dominant bir mizah vardı programlarınızda... Mizah anlamında da bir kayıp görüyor musunuz Türkiye’de?
Rüstem Batum: İnsanlar çok mutsuz. Gerçekten hiç kimse ile ben yıllardır herhangi bir eşimle dostumla şöyle bir yarım saat havadan sudan konuşayım, dalga geçeyim falan böyle bir konuşma yapmayı beceremiyorum yani. Ortam buna müsait değil.
O kadar büyük bir gerginlik, baskı, kötülük, her yerden hırsızlık fışkırıyor, arkadaşlarınızın yarısı hapiste, yarısı yurtdışına kaçmak zorunda kalmış falan. Aileler dağılmış. Bir sürüsü işsiz bilmem ne. Yani kendi çevremizde de böyle oldu. Adamlar bize gülmeyi unutturdular yani.
Yani bu durumdan da nasıl kurtulacağız. Vatandaşın ana derdi bu. Ekonomik olarak da sosyal olarak da ileriye dönük olarak ne yapacağız? Muhalefetin gerçekten çok işi var. O kadar da iyi yapıyorlar mı bilmiyorum yani. Kılıçdaroğlu’nun son aylarda attığı adımlar tamam önemli ama o helalleşelim meselesi. Tamam helalleşelim ama önce hesaplaş arkadaş. Yani bana bunun sözünü versin. De ki ben bunlarla hesaplaşacağım arkadaş.
BUGÜNE KADAR HER ŞEY CEZASIZ KALDI
Bu kadar haksızlık, yolsuzluk, katliam yani Roboski mesela... De ki ben size söz veriyorum helalleşeceğim de ama hesaplaşacağım de. Bunlar cezasız kalmasın. Bugüne kadar her şey cezasız kaldı. Türkiye Cumhuriyeti’nde herkesin yaptığı yanına kar kaldı maalesef. Bütün darbeciler yataklarında öldü. Başka ülkelerde buna izin vermiyorlar. Bizde öyle değil. Ya başka ülkelerde olsa neler olur yani. Vatandaş her gün sokakta olur. Bizde işte sesler çıkıyor ama..
Neye bağlıyorsunuz bunu? Yani bu vurdum duymazlığı.
Rüstem Batum: Korkuyorlar. İnsanlar çok korkuyor. Dediğim gibi normal vatandaşın korkmasını anlıyorum çünkü hükümet normal vatandaş falan ayrımı yapmıyor, ortaokul öğrencisini okuldan alıp hapse atmaya çalışıyor. Böyle bir korku ortamı var ama hiç olmazsa öyle popüler insanlar var ki onlara dokunmak o kadar kolay değil. Ben onların konuşmasını istiyorum anlatabiliyor muyum? Cem Yılmaz bunların en popüleriydi. Ama yani onun altında binlerce insan var. Yani çok nasıl diyeyim, kendi çevrelerinde çok etkili olabilecek ya bunlar korkmasınlar artık arkadaş ya. Hatta siyasete katılsınlar yani gidip partiye kaydolun, konuşun, toplantı yapın neyse destek olun yani. Siz de orada yaşıyorsunuz neticede.
90’lardan daha mı geride Türkiye? Yoksa her şeye rağmen yol alındı mı?
Rüstem Batum: Ben tabii ki yol aldığını düşünmüyorum kesinlikle. Çünkü şu içinde bulunduğumuz ortamda bir kere siyaset yapamıyorsunuz yani hiç siyaset yapamadığınız bir ortam neticede. Vatandaşın siyasete katılamadığı bir ortam. Bu kadar yasaklar olduğu zaman söz söyleme yani ifade özgürlüğünüz yoksa hiçbir şeyiniz yok. Benim için öyle. Benim için en önemli şeylerden biri bu. Yani hava, su kadar önemli. Ben kendimi ifade etmem yasak ise öyle bir ülkede yaşamak istemem. Çoluğum çocuğum da yaşasın istemem.
TÜRKİYE HİÇBİR ZAMAN ŞAHANE MEMLEKET OLMADI
Sadece söz söylememek değil ki. Adam geliyor sizin bütün eğitim sisteminizi kökünden değiştiriyor. Söz söyleyemiyorsunuz, söylediğiniz zaman da hapse atıyor. Yarın öbür gün kalksa dese ki herkes çarşafa girecek arkadaş. Gene kimse karşı çıkamaz. Karşı çıkanı hapse atacaklar. Gene o yolda devam edecekler. Anlatabiliyor muyum? Onun kapısına kadar geldik. 1990’larda evet tabii ki Türkiye hiçbir zaman şahane memleket olmadı. Biz doğduğunuzdan beri öyle ama bir mücadele etme ortamı vardı. Söz söyleyebiliyordunuz, örgütlenebiliyordunuz. Yani böyle rastgele insanları hapse atmıyorlardı ya da işlerinden atmıyorlardı.
Ben tabii ki hiçbir şekilde Fethullah'ı destekleyen bir adam değilim ama ne bileyim ben 50 bin 100 bin insanı işten attılar. Bir kısmını hapse attılar. Bunların suçu nedir? Falancanın bankasına para yatırmış diye adamı işinden atıyorlar. Aç kalıyor çoluk çocuk. Bir aile nehri geçmeye çalışırken boğuluyor... bunlar korkunç şeyler. O zaman da korkunç şeyler vardı ama bu kadar kötü değildi açıkçası.
Gene de yani başta HDP teşekkür etmek gerekiyor. Gerçekten bu kadar zor şartlarda yani milletvekillerinin yarısı hapiste, her gün üstlerinde dava tehditleri var, milletvekilliğinin düşürülmesi tehdidi. Her gün mücadele ediyorlar. CHP bir atak yapmaya çalışıyor yani görüyoruz. Kılıçdaroğlu açık açık söylemedi ama günü gelince söyleyecek mutlaka. Belediye başkanlarının bütün araştırmalarda çok daha üstte çıkmasına rağmen onları geriye çekip cumhurbaşkanı adayı olursa ve de kaybederse, bunu korkunç bir şey olarak görürüm. Önümüzdeki yine bilmem kaç yıl gitti demektir.
Artık memleketin kurtulması için ne hayırlıysa, kimin aday olması bizi kurtaracaksa şimdiki durumda o olmalı. CHP hala ana muhalefet partisinin yapması gereken şeyleri yapmıyor. Çok azını yapıyor. Dediğim gibi Kılıçdaroğlu’nun son atağı dışında birkaç tane çok gayretli milletvekili sayarız, Sezgin Tanrıkulu mesela. Gerçekten parti ayrımı göstermeden demokratik olarak mücadele eden milletvekilleri var ama büyük olaylarda çok daha büyük tepkiler göstermeleri gerekirdi. Mesela asker gönderme olaylarında hükümeti ilk başta desteklemeleri hataydı. En son sefer ret oyu verdiler nihayet.
HDP KİLİT PARTİ
Niye fikirleri değişti? Neyse ona da şükür. O zaman da 'Bu memleketin hayrına bir şey değil hükümet hayrına. Oy vermeyin' diye. Herkes kendini yırttı. Ufak tefek bir hareketlenme var. Yani sonunda seçim olursa inşallah, neticede AKP ve MHP kazanamayacak, İYİ Parti ve CHP koalisyonu ile kafa kafaya gelme ihtimali çok büyük.
HDP kilit parti. Herkes bunu biliyor. Yıllardır bu böyle. Yani onun için ben CHP’nin yerinde olsam gelebilecek tepkileri de göğüsleyip şimdiden bunun yolunu açmaya çalışırdım. Çünkü HDP’yi kabul etmeden kurtuluş yok. Oraya geldiğinde seçim neticesinde HDP ile koalisyon yapmadan tek başlarına kazanacaklarını umut ediyorlar ama çok ufak ihtimal. Rakamlar onu göstermiyor. Dolayısı ile şimdiden o HDP’yi de o koalisyonun içine alsalar o zaman çok daha güçlü olurlar. Hem cumhurbaşkanlığı seçimlerine, hem genel seçimlere çok daha güçlü girerler. O zaman %70’e falan varacak. İtiraz edecek ya da hile yapacak bir durum da kalmayacak. Rakamlar önemli çünkü. Dolayısı ile keşke bunu şimdiden yapmaya başlasalar. Yerinde olur diye düşünüyorum.
2022’den umutlu musunuz? Bu dediğiniz formül hayata geçirilirse bir şeylerin değişeceğine inancınız tam mı?
Rüstem Batum: Bu formül hayata geçirilirse kesinlikle bir şeyler değişir. O zaman çok büyük bir blok olacak,, hakikaten memleketin %70’i bir yerde toplanmış olacak. Bence insanlara çok umut verecek bir hareket olur...