Alp Altınörs
Rusya geri mi dönüyor?
ABD’de Donald Trump’ın başkan adayı olarak sivrilmesine, Trumpçı bir televizyon programcısının Moskova’ya giderek Putin ile röportaj yapması eşlik etti. Putin böylece ilk kez Amerikalı izleyicilere serbestçe propagandasını yapabildi. Ukrayna’da mevcut cephe hattının dondurulması temelinde, ABD’ye bir uzlaşma önerdi. Ukrayna için acı verici olsa da, ABD için tartışılabilir bir öneri.
Putin, bununla da kalmadı. Savaşın başlangıcından bu yana ilk kez “Batı bloğundan” bir ülkeye, Türkiye’ye ziyaret yapabileceğini duyurdu. Nisan ayında planlanan bu ziyaretin gündeminin ABD’ye aynı uzlaşma önerisini iletmek olacağı, bugünden belli. Kısacası, Putin, “Donetsk – Luhanks’ı ve Azak Denizi kıyılarını bize bırakın, biz de Ukrayna’ya karışmayalım” diyor. Böylece, “ilhak ettiğini” ilan ettiği Herson ve Zaporijya’nın kent merkezlerinden de vazgeçmiş oluyor – bu vilayetler Dinyeper nehri boyunca ikiye bölünmüş olacak. Azak Denizi tümüyle bir Rus gölü olacak. Kırım Rusya’da kalacak. Azak kıyısındaki Beryansk ve Kırım’ın kuzeyindeki Melitopol şehirleri de Rusya’nın Kırım’daki varlığını sağlama almak üzere yine Rusya’da kalacak. Putin, Erdoğan üzerinden muhtemelen bu mesajları verecek.
Peki bütün bu tavizleri verirse Ukrayna NATO’ya girebilecek mi? Bu soru, meçhul kalmaya devam ediyor. Putin bu konuda susmayı tercih ediyor.
Ukrayna tarafına baktığımızda, asker kaçaklarının arttığını, savaşma isteğinin düştüğünü, Genelkurmay Başkanı Zalujni’nin “savaşın çıkmaza girdiğini” söylediğini görüyoruz. Gerçi Zalujni’nin bu sözleri Zelenski tarafından yalanlandı. Hatta bu sözlerinden dolayı Zalujni görevinden de alındı. Ama herkes, Zalujni’nin haklı olduğunu biliyor! Zaman, güçlüden yana işliyor. Rusya; Kiev, Harkov, Odessa gibi başlıca Ukrayna kentlerine yönelik emellerinde tümüyle başarısız olmakla birlikte, nihayetinde Ukrayna’nın Rus nüfuslu doğusuna tahkim edilmiş bir bölgeyi elinde tutmakta başarılı oldu.
Rus olan her şeye düşmanlıkla belirlenen Kiev rejiminin, mevcut temas hattının ötesine geçmesi, ulusal etkenden ötürü çok mümkün değil. Ukraynalı Rusların Kiev rejimi altında yaşamayı kabul etmesi, ulusal baskıyı kabul etmeleri anlamına gelir. Dillerin yasaklanmasını, siyasal temsillerin engellenmesini kabul etmeleri anlamına gelir. Bundan ötürü, Ukrayna ordusu, ancak çok büyük bir silah üstünlüğü ile bu bariyeri kırıp ilerleyebilirdi. Rusya karşısında Ukrayna ordusunun böyle bir üstünlüğü ise bulunmuyor.
Ukrayna’nın önceki askeri başarıları, silah üstünlüğüne değil, ulusal etkenin lehlerine olmasına dayanıyordu. Mevcut sınırlara ulaşıldığında, ulusal etken Ukrayna’nın aleyhine döndü.
ABD İSTEDİĞİNİ ALDI
Şimdi Putin, sahneye çıkarak “ver – kurtul” önerisiyle ABD egemen sınıflarının içinde zaten olgunlaşmakta olan bir eğilime hitap ediyor. Zira ABD, bu savaştan, istediklerinin çoğunu aldı – Rusya’nın askeri emperyalizmini sınırlandırdı, yenilmezlik mitini kırdı, Avrupa’yı hizaya çekti, NATO’yu genişletti, Ukrayna’yı borçlandırarak mali sömürgesi yaptı, vb. Birkaç Ukrayna vilayeti Rusya’ya geçmiş çok mu önemli? Gücünün sınırına ulaşmış bir Ukrayna için neden kaynakları harcamalı? Doğalgaz – petrol fiyatlarını aşağıya çekmek için bu fırsattan yararlanmak daha iyi olmaz mı?
Biden yönetimi yeniden seçilirse, muhtemelen çatışmayı dondurup uzun vadeye yaymayı tercih edecektir. Böylece Rusya’nın elini rahatlatmamış olacaklar. Trump seçilirse, muhtemelen ABD, Ukrayna’yı mevcut temas hattını esas alan bir barış anlaşmasına zorlayacaktır. Her halükârda, 7 Ekim Hamas saldırısının ardından, Washington’da Ukrayna’nın gündemden düşmeye başladığını, ilgi odağının “İsrail’in savunulmasına” kaydığını belirtebiliriz.
Alp Altınörs: Çevirmen, yazar, siyasal iktisatçı, düşünce işçisi. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinden çeviriler yapmakta ve bu dillerde araştırmalar yürütmektedir. "İmkânsız Sermaye- 21. Yüzyılda Kapitalizm, Sosyalizm ve Toplum" adlı kitabın yazarıdır. Uluslararası siyasal iktisat, uluslararası ilişkiler, filoloji ve tarih disiplinlerinde; SSCB, Çin Halk Cumhuriyeti ve Osmanlı İmparatorluğu tarihi, sosyalizmin sorunları ve 19. Yüzyıl Rus edebiyatı üzerine pek çok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. TED Ankara Koleji Lisesi'ni ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirmiştir. 2008 yılında İstanbul'da kurulan Nazım Hikmet Marksist Bilimler Akademisi'nin koordinatörlüğünü yürütmüş siyasal iktisat dersleri vermiştir. 2014-2016 yıllarında HDP Merkez Yürütme Kurulu'nda yer almıştır.