Enver Topaloğlu
Şair aday yok
Kime oy verileceği kadar kime oy verilmeyeceğinin de önemli olduğu bir seçim sathı mailinde sona doğru yaklaşıyoruz. Bu süreçte gelecekle ilgili bir programı olan partiler, ittifaklar neyi, nasıl yapacaklarını açıkladılar; artık seçime kadar şehir şehir, meydan meydan dolaşarak halka vaatlerini anlatıyorlar. Adaylar da belli oldu. Düzenlenen değişik etkinliklerde halkla buluşuyorlar. Özetle seçim süreciyle ilgili tüm işlemler, oy verme dışında tamamlanmış gibi.
Seçim günü sandıkta, seçmen iki oy kullanacak. Biri cumhurbaşkanlığı için. Diğer oylarla, altı yüz üyeli parlamentoda kimlerin milletvekilli olacağı belirlenecek.
DİLİN ŞİİR HALİ
Şiirden genellikle araçsallaştırarak en çok yararlanan dil etkinliği, siyasi söylevler ve sloganlar olur. Ayrıca siyasiler siyasi söylevler için dile, dilin özel bir kullanım biçimine havaya, suya olduğu kadar muhtaçtırlar. Zaman zaman da dillerindeki “sığlığı” aşmak için şiire gereksinim duyarlar. Siyasi nutuklarda yer bulan metaforlar, imgeler, benzetmeler, alegoriler, özdeyişler, aforizmalar elbette ki dilin şiir haline aittir. Öte yandan siyasetin ya da siyasilerin şiire yaklaşımı genellikle pragmatisttir. Başka türlü olabilir mi?
Biraz bu ve bunun gibi nedenlerle, biraz da parlamentoda, önceki dönemlerde şairlerin yer almış olduğunu dikkate alarak aday listelerine göz attık. Acaba tarihi önemdeki bu seçimde adaylar arasında şair ya da şairler var mı diye inceledik listeleri. Öyle ya geçmişte şair başbakanımız bile olmuştu. Sonuç? Cumhurbaşkanı adayları arasında sanatın herhangi bir alanında uğraşısı olan isim yok.
SİNEMA OYUNCULARI ADAY
Buna karşılık milletvekili adayları arasında, sayıları çok olmasa da sanatçılar var. Söz konusu sanatçılar arasında sinema oyuncularının sayısı daha fazla. Devir ekran devri. Ekran çağındayız, o nedenle herhalde.
Gelelim sorumuza. Yani milletvekili aday listelerinde şair olup olmadığına… Tarihi bir dönemeç olarak değerlendirilen önümüzdeki seçimde milletvekili adaylarının arasında sembolik olarak dahi şairliğiyle tanınan, bilinen isim ya da isimler yok. Tuhaf değil mi?
Dikkatimizi çeken eksikliği neden ya da niçin tuhaf bulduğumuzu açıklamaya çalışalım. Parlamentoda ya da parlamento dışında, başka mecralarda, siyasi nutuklarda sık sık şiire yer verilir. Siyasi kimlikleriyle kamuoyunun önüne çıkan kimler, kimlerin şiirlerini üstelik yalan yanlış okur. Buna karşılık altı yüz kişilik milletvekili aday listesinde, bir tek şair yok. Durum elbette tuhaf, elbette çelişkili… Halbuki, daha önce de belirttiğimiz gibi geçmişte, parlamentoya girmiş şairler şair söz konusu.
CUMHURİYETİN İLK ÇEYREĞİ
Geleceğin bilinmezliği gibi geçmişin izleri de heyecan verici ve merak uyandırıcı olabiliyor. Biraz merak, biraz heyecanla geçmişe dönüp parlamentoya girmiş şairlerden tümünü değilse de bir kısmını kısaca hatırlayalım. Bir yandan hafızamızı tazeler, bir yandan da belki, gelecek için not düşmüş oluruz.
Şairlerin parlamentoda en çok yer aldıkları dönem aynı zamanda bir tasfiye ve inşa süreci de olan cumhuriyetin ilk evresi. Cumhuriyetin çeyrek yüzyılı diyebileceğimiz ilk döneminde, yani 1950’ye kadar olan dönemde, milletvekilliği yapan en dikkat çekici şair, Yahya Kemal Beyatlı’dır. Urfa milletvekili olarak Beyatlı, 1923’te milletvekili olmuştur. Yahya Kemal Beyatlı parlamentoda, daha çok kurulan cumhuriyetin değil de yıkılan Osmanlı’nın temsilcisidir sanki. Tıpkı şiirlerinde olduğu gibi siyasal düşüncesi de yeniden değil, eskiden yanadır. Kendisine, Ankara’nın en çok nesini sevdiği sorulduğunda “İstanbul’a dönmeyi” yanıtını vermesi bilinçlidir. Çünkü onun için, Ankara ne kadar cumhuriyetse İstanbul da o kadar Osmanlı’dır. Daha da açarak söylersek; “Son Osmanlı şairi” için Ankara yeniyi temsil eder, İstanbul eskinin simgesidir.
Mehmed Râgıf, daha sonraki adıyla Mehmet Akif Ersoy (20 Aralık 1873 - 27 Aralık 1936) “Birinci Meclis”te Burdur milletvekili olarak yer almıştır. Yaygın adıyla Mehmet Akif olarak bilinen şairin, cumhuriyet sonrasındaki bilinirliğinde, tanınırlığında “İstiklal Marşı”nın şairi olmasının payı büyüktür. Onu, Tanzimat sonrasının, cumhuriyet öncesinin yani kısaca premodern dönemin şiir anlayışına bağlı kalmış bir şair olarak tanımlamak daha uygundur.
Parlamentoda birden çok dönem yer alan isimlerin, şair olarak daha çok şiirlerinde hamasi ve didaktik içerikler ürettiğini söyleyebiliriz. Örneğin “Beş Hececi” Faruk Nafiz Çamlıbel (18 Mayıs 1898 - 8 Kasım 1973) sekiz, dokuz, on ve on birinci dönem İstanbul milletvekili olarak parlamentoda bulunmuştur. Behçet Kemal Çağlar’la birlikte “Onuncu Yıl Marşı”nın sözlerini yazmaları böyle ödüllendirilmiş olabilir.
EN ÇOK MİLLETVEKİLİ ŞAİR “BEŞ HECECİLER” DEN
Bu arada değinmeden geçmeyelim; parlamentoya giren şairlerin çoğu Beş Hececi'dir. Yani modern Türkçe şiirdeki yerleri ve varlıkları çoktan birer ansiklopedi maddesi olmuş Beş Hececiler. Sahiden artık ne şiirlerinin hükmü vardır ne de okurları kalmıştır. Okul kitaplarında yer verilmese “Beş Hececi” şair olarak bilinen Orhan Seyfi Orhon’un (23 Ekim 1890 - 22 Ağustos 1890) şiirlerini okuyan çıkar mı? Orhon da parlamentoda sekizinci dönem Zonguldak ve on üçüncü dönem İstanbul milletvekili olarak yer almıştır.
Beş Hececilerin başat özelliğinin şiir yazmaları değil de parlamento üyeliği olmuştur denilebilir. Orhan Seyfi Orhon’la birlikte Akbaba dergisini çıkaran Yusuf Ziya Ortaç da sekizinci ve dokuzuncu dönem Ordu milletvekilliği yapmıştır. Beş Hececilerden bir başka isim Behiç Enis Koryürek de 1946 yılında Demokrat Parti’den milletvekili adayı olmuş, ancak seçilememiştir.
Parlamentoya girmiş dikkat çeken isimlerden biri de Ahmet Hamdi Tanpınar’dır (23 Haziran 1901 - 24 Ocak 1962), ama onun da şairliğinden çok yazar, eleştirmen öğretim üyesi ve edebiyatçı kimliğidir ön planda çıkan. Tanpınar 1943-1946 yılları arasında Maraş milletvekili olarak parlamentoda yer almış ve bir sonraki dönemde, 1946 seçimlerinde, partisi CHP tarafından aday gösterilmemiştir. Mehmet Emin Yurdakul (13 Mayıs 1869 – 14 Ocak 1944) var bir de. Unutmadık elbette. Ancak Yurdakul, cumhuriyetten önce Osmanlı meclisinde mebusluk yapmış bir Osmanlı’dır. Şair olarak da okul kitaplarındaki şiirleriyle bilinir.
İki kez başbakanlık yapmış bir başka şairden söz edelim. Şiirlerinin yanı sıra şiir çevirileriyle de bilinen Bülent Ecevit (28 Mayıs 1925 – 5 Kasım 2006), yüzyılı kutlanan cumhuriyette başbakan olan ilk ve tek şairdir. Ancak onun, herhangi bir konuşmasında, siyasi nutkunda, demecinde şiire yer verdiğine, şiir okuduğuna tanık olunmamıştır. Can Yücel’in Ecevit için yazdığı iki dizeli “İkrar” başlıklı şiirde hem siyasetçi Ecevit’in hem de şair Bülent Ecevit’in portresi çizilmiştir. Dilinin şiirsel yelpazesi kat kat açılmaya elverişli iki dizeyi okuyalım:
Bülent Ecevit dedi ki:
Kötü şaire güven olmaz
TÜRKÇENİN ÇOK ŞEY BORÇLU OLDUĞU ŞAİR
Her yeni rejim gibi cumhuriyet erki de egemenliğin sağlanması için yeni bir dil gerektiğinin bilinciyle hareket etmiştir. Bu nedenle rejimin ilk döneminde dil sorunu, müdahale ettiği konuların başında gelmiştir. Cumhuriyetin ilk çeyreğinde çok sayıda şairin parlamentoda bulunma nedenini buna bağlamak mümkün.
Öte yandan, Türkçenin yazı dili olarak şekillenip yaygınlaşmasında öncü rolü oynayan isimlerin başında şair olarak Nâzım Hikmet’in geldiğini söyleyelim. Yani bugünkü Türkçenin Nâzım Hikmet’e çok şey borçlu olduğunu unutmamak gerekir.
Ancak Türkçenin dünyaca ünlü şairinin, bırakın parlamentoda yer almasını, hayatı zindan edilmiştir. Türkçenin, eskimeyen şairi ne yazık ki ömrünün üçte birini hapislerde, tutsak olarak geçirmiştir.
Şiirin kavgası aynı zamanda dil kavgasıdır. Dilin, dilinin kavgasını veren şairin gerçek parlamentosu tabii ki halkların sevgisi, ilgisidir.
Şairler dilde, dilleriyle yaşıyor.
Enver Topaloğlu: Türk dili ve edebiyatı öğrenimi gördü. Birçok sanat edebiyat dergisinde şiirleri yayımlandı. Altı şiir kitabı bulunuyor. Cumhuriyet gazetesinde 1993 – 2015 yılları arasında düzeltmen olarak çalıştı. Emekli oldu. Gazete Duvar’de yazarlığa başladı. Beş yıl süreyle cumartesi günleri modern Türkçe şiiri odak alan yazılar yazdı. 10 Eyül 2022 tarihinde Artı Gerçek’te başladığı köşe yazarlığını sürdürüyor. Topaloğlu 2017’den bu yana İzmir’de yaşıyor.