Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

Savcı, Süleyman Soylu’yu ‘kel’inden tanıdı!

Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı “yerli ve milli Eskobar” diye “hakaret edilen kamu görevlisi”ni buldu:“İçişleri Bakanı Süleyman Soylu!” Bakın nasıl bulmuş savcılık Escobar afişindeki yüzü görünmeyen o dazlak kafanın kime ait olduğunu...

Polis, içinde iki sivilin bulunduğu bir aracı Batman girişinde durduruyor.

İçindekileri indirip aradığı araçtan üç kilo uyuşturucu çıkıyor.

Araçta bulunan iki kişi gözaltına alınıyor.

Batman Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen iki kişiden biri devletin resmi polisi çıkıyor, diğeri ise devletten maaş alan korucu.

Sonunda anlaşılıyor ki, üç kilo uyuşturucuyla yakalanan bu iki kişi AKP Beytüşşebap İlçe Başkanı Hulusi Adıyaman’ın korumaları…

Her yakalanan tacizci, tecavüzcü, dolandırıcı, hırsız ya da uyuşturucu baronunun ardından gazeteciler artık refleks olarak sosyal medya hesaplarına girip “Acaba Süleyman Soylu’yla fotoğrafı var mı” diye bakıyorlar.

Belli ki AKP ilçe başkanının korumaları uyuşturucuyla yakalanınca haberi yapan meslektaşlar da

(Mezopotamya Ajansı) aynı refleksi göstermişler.

Bingo! Günlük güneşlik bir havada mavi gömleğiyle gülümsüyor Süleyman Soylu, korumaları üç kilo uyuşturucuyla yakalanan AKP Beytüşşebap İlçe Başkanı Hulusi Adıyaman da hemen sağ yanında.

Zaten kendileri yerli ve milli bir şahsiyet olarak en fazla suçlu ile fotoğrafı olan İçişleri Bakanı unvanını taşımaktaydı. Allah için bu kez de hakkını vermişti.

Her ne kadar ikisi de aynı çapulcu devletin “esas oğlanları” olsalar da bir süredir Süleyman Soylu ile Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın arasında müthiş bir kavga var. Birbirleri hakkında bulundukları iddialar ve ithamlar havada uçuşuyor. İşi telefonda birbirlerinin yüzüne küfretmeye kadar vardırdılar.

“Bu kavga benim ile Soylu arasında kişisel bir kavga değil” diyor Özdağ “Bu, devlet araçlarını kullanarak Zafer Partisi’ne ve Zafer Partisi’nin politikalarına karşı gerçekleştirilen bir saldırı.”

Soylu’nun devlet olanaklarını kullanarak muhalifleri nasıl izlettiğinin örneklerini de veriyor Özdağ. HTS kayıtları… WhatsApp dahil bütün yazışmaların, konuşmaların izlenmesi… Banka kayıtlarının izlenmesi… Otel kayıtlarının izlenmesi… Gerekirse fiziki takip…

Hatta Özdağ, Soylu hakkındaki iddialarının devlet arşivine de girdiğini söylüyor: “İstihbarata dayalı ve ülkemizin güvenliği için tehdit içeren bazı çalışmalarını da Soylu’nun Türk İstihbarat birimi ile resmi yazışma ile paylaştım. Altını çizerek söylüyorum, resmi yazıyla paylaştım. Artık devletin arşivine girdi.”

Yani İçişleri Bakanı Soylu, bakanı olduğu ülkenin güvenliğini tehdit eden bazı çalışmalar içindeymiş ve bunun bilgisini alan Özdağ, bu durumu resmi yazıyla devletin istihbarat birimlerine bildirmiş.

Vallahi çok ilginç! Ama daha başka ilginçlikler de var.

Yine Özdağ’ın iddiasına göre parti kurma hazırlığı yapan Soylu bir adamı aracılığıyla ABD Büyükelçiliğine “beni dikkate alın” mesajı göndermiş.

Özdağ’ın İçişleri Bakanlığı’ndaki kaynaklarına dayandırarak iddia ettiğine göre ABD Büyükelçiliği de Soylu’ya “Önce uyuşturucu ile bağlantısını kessin sonra…” cevabını vermiş.

Ama bütün bu havada uçuşan suçlamaların arasında öyle bir olay meydana geldi ki, İçişleri Bakanı Soylu’nun sağa sola saldırmayı bırakıp hemen bu olayın peşine düşmesi gerekiyor.

Malumunuz, yaklaşık bir ay önce ilk olarak Zafer Partisi’nin binalarına bir pankart asıldı.

Pankartın üzerinde “Yerli ve Milli Escobar” yazıyordu. Altında ise yüzü görünmeyen, saçı olmayan bir kişinin dazlak kafası vardı. Polis parti binalarına giderek afişin indirilmesini istedi. Partililer ise uyuşturucu ile mücadele amaçlı afişi mahkeme kararı olmadan indirmeyeceklerini söyleyerek direndiler.

Bunlar yaşanırken Özdağ da yaptığı sosyal medya paylaşımlarıyla bir sorunun yanıtını arıyordu.

“Savcı ‘Yerli ve Milli Escobar’ pankartımın kamu görevlisine hakaret niteliği taşıdığını ileri sürerek polis tarafından el konulmasını istemiş. Yarın bu karar için sulh ceza hakiminden onay alınacakmış. Şimdi soru şu: hakaret edilen kamu görevlisi kim?”

Parti yöneticileri her ne kadar pankartta yer alan dazlak kafanın ABD’li bir Hollywood oyuncusuna ait olduğunu söyleseler de elbette devletimiz kül yutmaz ve bu kamu görevlisinin kim olduğunu hemen bulurdu.

Nitekim öyle de oldu.

Yaklaşık bir ay önce sorulan “hakaret edilen kamu görevlisi kim” sorusunun yanıtını en sonunda Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı bakın nasıl verdi.

Pankartın asıldığı binalardan biri de Zafer Partisi Malatya İl Başkanlığı’ydı. Pankartın asılmasından sonra Malatya İl Başkanı Turgut Şahin beraberindeki iki kişiyle birlikte gözaltına alındı.

Şahin savcıya verdiği ifadede “Parti genel merkezinin başlattığı uyuşturucu ile mücadele kampanyası kapsamında suça konu pankartı kendisinin yaptırdığını, pankartta suç unsuru olduğunu düşünmediğini” söyledi. Şahin, polis ve savcılık ifadesinden sonra gönderildiği mahkemece adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Sonunda önceki gün pankart olayı iddianameye dönüştü ve Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı “yerli ve milli Eskobar” diye “hakaret edilen kamu görevlisi”ni buldu:

“İçişleri Bakanı Süleyman Soylu!”

Bakın nasıl bulmuş savcılık Escobar afişindeki yüzü görünmeyen o dazlak kafanın kime ait olduğunu:

“Parti yönetiminin ülke genelinde basına yansıyan açıklamalarında, söz konusu görseli parti binalarına asmaktaki amaçlarının, uyuşturucuyla mücadeleye dikkat çekmek olduğu yönündeki ifadeleri ve söz konusu parti genel başkanının Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı ile olan yine görseldeki fotoğraftaki kafa figürüyle birlikte yer alan ‘yerli ve milli’ şeklindeki ibarelerinden hareketle, muhatapta yarattığı algı da dikkate alındığında, uyuşturucuyla mücadele eden birimlerin en üst derecede yetkili ve görevlisi olan İçişleri Bakanı kastedilerek, mağdura yönelik propaganda yapmak ve mağduru tahkir etmek kastıyla suça konu görselin asıldığı yönünde kanatın oluştuğu, her ne kadar ilgili parti yetkilileri söz konusu görselde bulunan kafa figürünün yabancı bir aktöre ait olduğu yönünde açıklama yapmış iseler de, bu hususun da görselde yer alan ‘yerli ve milli’ ibareleriyle çelişki oluşturduğu, dosya kapsamında bulunan şüphelilerin de bu hususları bilebilecek durumda oldukları ve bu şekilde eylemlerini gerçekleştirdikleri, şüphelilerin savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu kanaatiyle savunmalara itibar edilemeyeceği, bu haliyle şüphelilerin üzerine atılı ‘Kamu Görevlisine Alenen Hakaret’ suçunu işledikleri yönünde haklarında kamu davası açılabilmesi için yeterli şüphe sebeplerinin oluştuğu anlaşılmaktadır.”

İşte savcının yaptığı bu tespit üzerine İçişleri Bakanı Soylu iddianamede “mağdur” sıfatıyla yer aldı ve Malatya 7. Asliye Ceza Mahkemesi de bu iddianameyi kabul etti.

İnsan bu durumda merak etmeden edemiyor, savcı Bakan Soylu’yu “kel”inden mi yoksa birçok suçluyla yan yana poz verdiği albümünden mi tanıdı?

Bence bu iddianame resmen İçişleri Bakanı Soylu’ya hakarettir.

Çünkü bu iddianameye bakınca ancak iki sonuç çıkarmak mümkün:

Ya Süleyman Soylu aslında Escobar’dır ya da Süleyman Soylu ABD’de bir Holywood artistidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi