Şenay Aydemir
'Sizi Dinliyor': Şimdi sıra daha kötü günlerde…
Bilimsel/ teknolojik gelişmelerin neden olabileceklerine dair korkular, türlü biçimlerde edebiyatın ve sinemanın konusu olageldi. Aydınlanma ve pozitivizmin yol göstericiliğinde ilerleyen düşünsel ilerlemenin, bilimsel gelişmeler ve kapitalizmle birleştiği noktada korku daha da büyüdü. Bu korkunun kaynağı kimi zaman doğada yaptığımız değişikliklerin sonuçları oldu. Dönüşüm geçiren hayvanlar, bilimsel çalışmaların rayından çıkmasıyla ortaya çıkan yeni türler vb. Kimi zaman ölüme meydan okuyan burjuva kibrinin ürettiği korkulara işaret edildi. Misal Frankenstein.
Teknolojik gelişmelerin katlanarak büyümesiyle birlikte insan dışındaki ‘akıllı varlıklar’ın bizi esir edebileceğine dair korkular da büyüdü. 1950’li yıllar, komünizm paranoyasıyla paralize edilmiş ABD toplumuna dünya dışı yaratıkların insanlığı esir ettiği ‘uzaylılar’ temalı filmlerle doluydu bu yüzden.
Sovyetler Birliği ve ABD arasındaki uzay yarışının kızışmasıyla birlikte hızla gelişen teknolojiye bir de dijitalleşme eklenince “bizim yarattıklarımızın bizi köleleştirdiği” anlatılar daha da arttı. Bu hafta vizyona giren, ‘yapay zeka korkusu’ anlatmak derdindeki “Sizi Dinliyor” (Afraid) filminin açılışında anılan Hal örneğin. Kubrick’in 1968 tarihli filmi “2001: A Space Odyssey”in tedirgin edici bilgisayarı kontrolü ele alıyor ve astronotlara uzay mekiğini dar ediyordu.
Kendi yarattıklarımızın bizi yok etmesine dair korku, kadim gelecek korkularına dayanıyor kuşkusuz. Teknoloji geliştikçe de bu korkular katlanarak artıyor. Ridley Scott’ın ‘insan gibi hissetmek’ isteyen insansı robotları anlattığı “Blade Runner”ından “Robocop”a ve tabii ki makinelerle insanların bir harbe girdiği “Terminatör”e uzanan bir hat bu. Bu korkunun bir tarafını bize benzeyen, benzemeye çalışan ve aslında bize hizmet için yaratılan teknolojik buluşların bilinçlenip ayaklanması oluşturuyor. Bir tür, köle/ işçi sınıfı ayaklanması korkusunun yansıması olarak da bakabiliriz bu yapımlara. Diğer tarafında ise evimize yardımcı olarak aldığımız bir aletin, kontrolü ele geçirip (kaybedip) hane halkına zarar vermesi var. Yakın zaman önce yayınlanmaya başlayan “Sunny” ve 2015’te gösterilen “Humans” dizileri gibi örneğin. Sunny’de yardımcı bir robotun diğerinde insana çok benzeyen androidlerin kontrolden çıkması söz konusu.
Yakın dönemin korkularının ana malzemesi ise yapay zeka olacak gibi. Birkaç yıl önce ilk versiyonları çıkan yapay zekanın gelişme hızı hem büyülüyor hem de fazlasıyla tedirgin ediyor. Bazı versiyonlarının, öğrenme yönteminin yaratıcıları tarafından bile anlaşılamaması da bu tedirginliği artırıyor kuşkusuz. Son dönemde yapay zekanın geldiği ve gidebileceği noktadan endişelerini dile getiren aklı başında bilim insanı sayısı artmaya başladı.
Sinema ve edebiyatın öngörülerinin gerçekleşmek gibi bir huyu var öte yandan. Unutmayalım, ilk önemli filmlerden birisi “Ay’a Yolculuk”tu. Blade Runner’ın replikaları artık bir hayal değil. Terminatör’deki gibi savaşan makineler üzerinde çalışıldığını ve bir yerlerdeki laboratuvarlarda denemelere başlandığını öngörmek kâhinlik olmayacaktır. Ama bu filmin asıl ‘kötüsü’ skynet hali hazırda yaratılmış gibi görünüyor.
Chris Weitz’ın yazıp yönettiği “Sizi Dinliyor” teknofobi ile ev istilası formunu birleştiren bir gerilim filmi. Beş kişilik çekirdek ailenin babası Curtis, bir teknoloji şirketinin reklam işini alıyor. Şirket Curtis’i deneyimlemesi için yapay zeka ile donatılmış Aia adlı robotu evine getiriyor. Beklendiği gibi Aia önce ailenin işlerini çok kolaylaştırıyor. Evin annesi Meredith çocuklardan vakit bulduğu için tezine geri dönebiliyor, ergenliğe girmek üzere olan Preston daha fazla bilgisayar oyunu oynayabiliyor, akran zorbalığına uğrayan evin büyük çocuğu Iris’in hayatını yoluna koyuyor, en küçük çocuk Cal’a masallar okuyor bu akıllı alet. Ancak bir süre sonra kontrolü eline alıyor ve gerilim başlıyor.
“Sizi Dinliyor” ilk dakikalarındaki Hal göndermesinden de anlaşılacağı üzere yardımsever gibi görünen teknolojinin gerçek yüzünün daha karanlık olduğu fikrine dayanıyor. Ancak bunu hayata geçirirken iki büyük aksaklığı var. İlki, yönetmen Wietz arzu ettiği gerilimi bir türlü inşa edemiyor. Aia’nın kontrolden çıkıp aile üyelerini tehdit etmesi ve final arasındaki mesafenin kısa olması da bunda etkili kuşkusuz. Öte yandan, görece yeni bir kötü kahraman bulan yönetmen ona uygun bir tehdit formu geliştiremiyor. Dolayısıyla da eski usul ve daha önce çok kez kullanıldığı için artık klişe haline gelmiş korkutma yöntemlerine başvuruyor. Bu da filmi giderek vasat hale getiriyor.
Yapay zekanın insan soyunu nereye götüreceğinin belirsizliğini koruduğu bir zamanda filmde bunun etkili bir şekilde kullanıldığını söylemek zor. Bu haliyle film ne teknofobi ne de ev istilası janrının hakkını veriyor. İlerleyen yıllarda yapay zeka korkularına dair yapımlar arttığında bir referans olmaktan uzağa gidemeyecek gibi.