Suç yok, ceza çok: Böyle yönetiyorlar

Kayyım, belediye başkanından ziyade belediye meclisine atanmaktadır. Kayyım ataması ile belediye meclisi de feshedilmektedir. Hakkari Belediye Meclisi, oybirliğiyle Viyan Tekçe’yi belediye başkan vekili seçmiştir. Meşru eş başkan vekili Viyan Tekçe'dir.

DEM Partili Hakkari Belediye Eş Başkanı Mehmet Sıddık Akış’ın “bir gün ansızın” gözaltına alınması, aynı gün yerine Hakkari Valisi’nin kayyım atanması, iki gün sonra ise Akış’ın 10 yıldır tutuksuz yargılandığı bir dosyadan 19,5 yıl hapis cezasına çarptırılması, Başkancı Rejim ve fiili OHAL altındaki Türkiye’nin özetidir. Bu çarpıcı fotoğrafı yakınlaştırıp, detaylarına değin inceleyen herkes, Türkiye’de yürürlükteki siyasal rejimi tüm boyutlarıyla görebilir.

Tıpkı Şırnak’ta olduğu gibi, 31 Mart’ta Hakkari’de de YSK onayı ile açık seçim hilesi yapıldı, binlerce askere “taşımalı seçmen” olarak Hakkari seçimlerinde oy kullandırıldı. Kısacası önce seçmene kayyum atandı. Buna rağmen, AKP adayı yine de seçimleri kaybetti. Bu kez, daha seçimin üzerinden 2 ay geçmişken, yani seçilmiş belediye eş başkanı henüz icraat dahi yapamamışken, yerine kayyum atandı. Bu kayyumun bahanesi, belediyenin icraatları olamazdı. O zaman eski dosyalar karıştırıldı.

Başkanın “kalubeladan” beri süren, tutuksuz yargılandığı bir dosyası bulundu. Ancak mahkeme heyetine güven olmazdı. Önce savcıya ağır mı ağır bir mütalaa verdirildi. Sonra karar beklenmeksizin kayyım atandı. Derken Bahçeli “böyle bir teröristin belediyede ne işi var!” şeklinde konuştu. Kayyım kararının ve Bahçeli’nin yargıya verdiği talimatın ardından, bu ülkede hiçbir mahkeme heyeti, meslekten ihraç edilmeyi ve tutuklanmayı göze almadan, Mehmet Sıddık Akış’a beraat veremezdi. O yüzden kayyım önden, ceza arkadan gelmiştir.

Oysa, 10 yıldır tutuksuz sürdüğüne göre, mahkeme ortada “kuvvetli suç şüphesi” dahi görmemiş olmalı bu davada; Fettullahçı savcıların salt siyasi faaliyetleri bahane ederek açtığı davalardan bir tanesidir. Yeri gelmişken, Fettullahçı savcıların açtığı davalar Ergenekon, Balyoz gibi örneklerde toksik madde sayılıp temizlenirken , “KCK operasyonları” ve o çerçevedeki davalar, aynen muhafaza edildi.

Verilen cezanın olağanüstü yüksek oluşu, dikkat çekicidir: 19 yıl 6 ay. Hakkında “şiddet eylemi” iddiası dahi bulunmayan Akış, siyasi faaliyetlerinden ötürü “terörist” sayılmıştır. Ortada suç yok, ama ceza çoktur! Cezanın çokluğu, suçun yokluğunu örtbas etmek için kullanılmaktadır. Tıpkı Kobani – Kumpas davasında olduğu gibi. Cezalar o kadar yüksekten verilmeli ki, itirazları susturmalı!...

Suç yok, ceza çok: Bu bir şok etme ve yönetme taktiğidir. Sivil toplumcu ve karınca ezmez bir insan olan Osman Kavala’yı “darbe lideri”(!) ilan edip hakkında “ağırlaştırılmış müebbet” hapis cezası vermediler mi? Bu ülkenin en naif romancısı Aslı Erdoğan’ı, Özgür Gündem gazetesi ile dayanışma sergiledi diye “ağırlaştırılmış müebbet”ten yargılamadılar mı? Dosyasında konuşmalarından başka suçlama olmayan Selahattin Demirtaş’ı sözüm ona “Yasin Börü’nün katili” ilan etmediler mi?

HDP MYK’sını ve eş başkanlarını IŞİD terörüne karşı, soykırım tehdidi altındaki Kobanê halkı ile dayanışma twiti attılar diye 20 ila 24 yıl hapse çarptırmadılar mı? Can Atalay’ı, Tayfun Kahraman’ı Taksim Dayanışması’nın sivil faaliyerleri bahane edilerek “darbeye yardım”dan (!) 18’er yıl hapse mahkum etmediler mi? Örnekler çoğaltılabilir ama sanırım bunlar yeterlidir.

Böyle yönetiyorlar. Yargıyı bir sopa gibi kullanıp muhalif sesleri susturmaya çalışıyorlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) “Demirtaş Büyük Daire” ile “Figen Yüksekdağ ve diğerleri” kararlarında iktidarın HDP’ye karşı “adli taciz” yaptığını saptadı. AİHM’e göre; HDP milletvekilleri aleyhine açılan davalar, “bir ceza davasının özgün amaçlarına sahip değildir” ve AKP iktidarı bu davalarda “gizli bir siyasi amaç” gütmektedir. Bu gizli siyasi amaç, 2017 şaibeli referandumunda Başkancı Rejimi geçirmekti; 2023 seçimlerinde Erdoğan’ı seçtirmekti. Hakkari örneğinde ise, M. Sıddık Akış’a verilen sipariş ceza ile AKP halkın iradesine el koymuştur. Belediye eş başkanını siyasi bir ceza ile “suçlu” göstererek kayyumu meşrulaştırmaya çalışmıştır.

Oysa kayyım, belediye başkanından ziyade belediye meclisine atanmaktadır. Kayyım ataması ile belediye meclisi de feshedilmektedir. Ayrıca belediye başkanının olası tutukluluğunda yerine başkan vekilini seçme yetkisi belediye meclisindedir. Bu yetki de gasp edilmektedir.

Akış’ın hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı yoktur. Olsa dahi, yerine kayyım atanamaz. O durumda yeni belediye başkanı, belediye meclisi tarafından seçilir. Kayyım, seçme-seçilme hakkını yok sayan bir uygulamadır. Amacı muhalefet partilerine oy veren yerel halkı cezalandırmaktadır. Nitekim geçmiş dönemde kayyımların belediye kaynaklarını har vurup harman savuran, yolsuzluklarla merkezi iktidara ve tabii, kendi cebine, kaynak aktaran pratikleri de bunun bir sonucudur.

Hakkari Belediye Meclisi, oybirliğiyle Viyan Tekçe’yi belediye başkan vekili seçmiştir. Hakkari’nin meşru, seçilmiş belediye eş başkan vekili (Hakkari Valisi değil) Viyan Tekçe’dir.


Alp Altınörs kimdir?

Çevirmen, iktisatçı ve siyasetçi. Avukat bir anne ve babanın çocuğu olarak Ankara’da doğdu. Liseyi TED Ankara Kolejinde bitirdikten sonra, Bilkent Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler eğitimi gördü, ancak yarım bıraktı. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde İktisat Fakültesi’ni bitirdi. Ankara Üniversitesi’nde Rus Dili ve Edebiyat eğitimini halen sürdürmektedir. İspanyolca eğitimini İstanbul Cervantes Enstitüsü’nde tamamladı. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinde çevirmenlik yapmaktadır. "İmkansız Sermaye-21. Yüzyılda Kapitalizm Sosyalizm ve Toplum" adlı kitabın yazarıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alp Altınörs Arşivi