Ayşegül Kars Kaynar

Ayşegül Kars Kaynar

Sükûneti beklerken: Açlık ve esaret

Ekim ayı itibariyle esmeye başlayan güz rüzgarları bizi sert bir kışın beklediğini gösteriyor. Önümüzde gidilecek, bizim için belirlenmiş bir yol yok. Hükümetin vaatleri, programları ve icraatları arasındaki uyumsuzluk ve U-dönüşleri bize bunu gösteriyor

Seçimlerin üzerinden beş ay geçmedi ki iktidardan seçim vaatlerinin tersi yönde açıklamalar ve adımlar gelmeye başladı. “Bitecek” denilene devam edildi, “gidecek” denilenin makamı hazırlandı, “yaygınlaşacak” denilen tümden kaldırıldı.

Akıllara ilk olarak kamuya personel alımlarında mülakatın kaldırılacağı vaadine karşın, öğretmen alımlarında mülakata devam edileceği açıklaması ve akabinde “vaadimiz miydi? ha unutmuşuz. Tamam, tamam vaadimizse kaldırırız” tarzında düşük ciddiyetli ve kısık sesli izahat geliyor.

Ardından seçim arifesinde yaygınlaştırılacağı ve MEB tarafından çok önemli bulunduğu söylenen okul öncesi eğitimde bir öğün ücretsiz yemek uygulamasına son verildi. Halbuki MEB ne de güzel stratejik planlar (2019-2023) ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da eylem planları (2023-2028) hazırlamıştı. Geçen hafta da (28 Eylül’de) Resmi Gazetede yayınlanan “Okul Gıdası Hakkında Tebliğ” ile okul kantinlerinde Tarım ve Orman Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın kriterlerine uyan besleyici ürünlerin “okul gıdası” logosuyla satışı üç yıl ötelenerek Eylül 2026’a ertelendi. Gerekçe yok. Zaten bize ne. Öyle uygun görülmüş, bize mi anlatacaklar...

Belki hatırlarsınız, iktidarın bir seçim vaadi daha vardı; o da AB’ye tam üyelik ve AİHM kararlarına uyum ile ilgiliydi. Hatta bir tane daha vardı, o da yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının arttırılmasıydı. İşte bu vaatlerin akıbeti de 30 Eylül günü Yargıtay’ın Gezi Davası kararıyla birlikte netleşti. Meğerse bu vaatler de sadece vaat olmak ve vaat kalmak üzere halka söylenmiş.

SÜKÛNETİ BEKLERKEN

Seçim kazanıldı. Bir beş yıl daha devlet içinden hiç bir önemli muhalefet olmadan ülkenin yönetileceği neredeyse tamamen güvencede. Meclis ne dengede tutuyor ne denetliyor. Halk yorgun ve itaatkâr. İktidar çevresinin zenginliğini tarif etmeye dolarlar, mücevherler, kokainler, mafya babaları ve müteahhitler yetmiyor. İktidar seçim vaatlerini en ufak kırıntısına kadar yerine getirecek kaynağa, imkana, güce sahip. Hal böyleyken neden hiper-başkanlık sistemi siyaseti ve halkı sakinleştirmiyor ve yönetimini olağanlaştırmıyor?

Neden üç-dört yaşındaki çocukların bir öğün yemeğine göz dikildi? Neden çocuklar yetersiz ve dengesiz beslenmeye terk ediliyor? Neden tahliyeleri hükümetin gücünü sarsma yönünde ekvatordaki bir kelebeğin kanat çırpışı kadar etki etmeyecek beş kişinin mahkumiyetinde, AYM ve AİHM’in kararlarına rağmen hukuk çiğnenerek ısrar ediliyor? Neden hala halk Ankara’nın orta yerinde patlayan bombalarla korkutuluyor?

Bütün bu soruların ayrı ayrı cevapları olabilir, tek de. Belki vaatlerle umut tacirliği, açlıkla sınamak ve esaretle korkutmak tam da hiper-başkanlığın yönetim biçimidir. Belki eskiyen kadrolar ve kişiler başka nasıl devlet yönetilir bilmiyordur. Belki de bu soruların rasyonel cevapları yoktur, her şey anlık ve keyfidir. Ancak Ekim ayının başı itibariyle esmeye başlayan güz rüzgarları bizi sert bir kışın beklediğini de gösteriyor. Önümüzde gidilecek, bizim için belirlenmiş bir yol yok. Hükümetin vaatleri, programları ve icraatları arasındaki uyumsuzluk ve günlük U-dönüşleri bize bunu gösteriyor.


Ayşegül Kars Kaynar: 1980 yılında Ankara’da doğdu. 2014 yılında ODTÜ Siyaset Bilimi bölümünden doktora derecesini aldı. 2015 yılında Türk Sosyal Bilimler Derneği’nin düzenlediği Genç Sosyal Bilimciler Ödülleri’nde doktora tezi kategorisinde ödül ve 2017 yılında Halit Çelenk Hukuk Ödülleri’nde mansiyon kazandı. New School for Social Research ve Hamburg Üniversitesi’nde araştırmacı olarak bulundu ve ardından Humboldt Üniversitesi’nde çalıştı. Çağdaş Türkiye siyaseti, hukuk devleti ve asker-sivil ilişkileri üzerine yayınları bulunmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşegül Kars Kaynar Arşivi