Suriye'deki Müslümanlaşmış Ermenilerin kimliksel özgürlük süreci

Bugünlerde Türkiye'de grup toplantıları kürsüsünden birbirlerini DNA testi yaptırmaya çağıran siyasetçilerin aksine, Haseke'de kimse kimseden DNA testi istemiyor. Herkes kendini ne hissediyorsa o.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yönetimi altında yaşayan Ermeni toplumu büyük bir uyanış içerisinde. Yaşadıkları savaşın ardından kendilerini yeniden inşa sürecine giren Suriye'deki Ermeniler, ülkenin kuzeyindeki illere farklı bir gerçeklikle karşılaştılar. Suriye Ermeni toplumu deyince genelde akıllar, 1915'te soykırımdan kaçan Ermenilerin oluşturduğu toplumu gelir. Ancak kuzeyde farklı bir gerçeklik ortaya çıkmış durumda.

Suriye'de bugüne kadar hep bilinen ve yazılan Ermeni Hristiyan toplumunun yanı sıra artık dinine, kimliğine geri dönmeye çalışan bir Ermeni toplumu var.

Müslümanlaşmış, Kürtleşmiş ve Araplaşmış Ermeniler şimdi kendi kimliklerini yaşamak için yeni bir yola çıkmış durumda.

Türkiye'de çok daha düşük bir seviyede yaşanan bu kimliksel uyanış, Kuzey ve Doğu Suriye'de son birkaç yıldır hızla büyüyen bir harekete dönüştü.

3.jpeg

Kişisel cesaret çok büyük rol oynuyor. Devlet vatandaşları üzerinde kimliksel ve dinsel baskıları artırdıkça, bir yükselen bir azalan bir grafik izleyen bu dönüşüm Haseke başta olmak üzere Kuzey Suriye'de sürekli yükselen bir grafik izliyor.

Demek ki seçim serbest bırakılınca toplumların nüfus dağılımları kolayca değişebiliyormuş.

Aile içerisinde Ermeni gelinleri, anneleri, dedeleri, olan Kürtler, Araplar ve diğer halkların torunları şimdi Haseke'de Ermenice öğreniyorlar, hafta sonu folklor gruplarında Ermeni geleneksel dansları öğreniyor, Koçari oynuyorlar.

1.jpeg

Tüm bunları geçtiğimiz hafta Ermenistan'ı ziyaret eden Kuzey ve Doğu Suriye Ermenileri Meclisi Eşbaşkanı Arev Kasabian'dan öğreniyorum.

Suriye'de yeniden şekillenen şehirlerde gizli veya Müslümanlaşmış Ermenilerin sayısının binlerle ifade edilebileceğini ifade eden Kasabian, din ayrımı yapmadıklarını ve kendisini Ermeni olarak tanımlayan herkesin programlarına, etkinliklerine katılabilmesine olanak sağladıklarını anlatıyor.

2-1.jpeg

2.jpeg

URFA'DAN HASEKE'YE

İŞİD'e karşı savaşın kılıç artıklarından Arev Kasabian.

1915'te Urfa'daki soykırımdan kaçmış bir Ermeni ailenin cesur mizaçlı kadını şimdi Ermeni meclisinin eşbaşkanı olarak Ermenistan'da temaslarda bulunuyordu.

Sonda söyleyeceğimi buraya iliştireyim. Kendisiyle yaptığımız bir saatlik görüşmede anlattıkları ve öncesinde konuştuklarımız üzerinden bir Ermeni olarak beni gururlandırdı.

Suriye çöllerinde yeşeren umut dolu gelecek vizyonu, bugünlerde tüm dünyadaki Ermenilerin ihtiyacı olan enerjinin ve umudun, IŞİD katliamlarından kurtulmuş Ermenilerden geleceğini hiç düşünmemiştim.

'ERMENİLER HEP ÇOBAN KALDI'

Arev Kasabian kendi ailesinin hikayesini şöyle anlatıyor:

"Suriye'de her Ermeni'nin bir hikayesi vardır. 1915'te Büyük nenem soykırımda şehit düştü. 10 yaşında atalarım Suriye gelmişler. Babam bir fedai idi. Annem de geri kalanlardan. Ailemin büyük bir kısmı kendini kuyuya atarak teslim olmamışlar.

Suriye ile Türkiye sınırı demiryolu altı ve üstü olarak tanımlanır bizde. O dönemde dedelerime 'demiryoluna git, demiryolunun güneyinde kimi görürsen onu izle' demişler.
Büyük dedem de Suriye'de bir Arap köyüne sığınıyor. Çocuk yaşta üzerine saldırıp altınlarını ve elbiselerini alıyorlar. Çırılçıplak kalıyor. Bir Kürt onu bulup, yanına alıp, çoban olarak çalıştırıyor sonrasında. Onlara bakanlar ne onları kendi çocukları gibi kabul ettiler ne de kendi çocukları gibi büyüttüler. Her zaman o çocuklar çoban olarak kaldılar. 17 yaşına kadar o ailenin yanında büyüyor dedem. Oradan da ayrılıyor, kimse evlenmesi için ona kız vermiyor.

Öte yandan onunla evlenecek olan nenem de onu buluyor ve evleniyor. Hepsi her zaman Ermeni olarak kaldılar. Kendi kültürlerini ve dillerini korudular."

Bugünlerde Türkiye'de grup toplantıları kürsüsünden birbirlerini DNA testi yaptırmaya çağıran siyasetçilerin aksine, Haseke'de kimse kimseden DNA testi istemiyor. Herkes kendini ne hissediyorsa o.

Kürtçe konuşan bir Ermeni olarak Ermenistan'da bulunduğu sırada diaspora masasından, dışişlerine birçok kurumla görüşen Kasabian Ermenistan'da çok iyi karşılandıklarını ve bir diaspora cemaati olarak kabul gördüklerini söylüyor. "Ermenistan devletiyle bağ içinde olacağız. Onlara desteğimiz tam" derken, tam ziyareti sırasında patlak veren ve sosyal medyaya da yansıyan Ermenistanlı kadın askerlerin işkence edilmiş görüntülerine yorum yapmadan geçemiyor:

“IŞİD'in barbarlıklarını ve vahşetini çok iyi biliyoruz. Bugün aynı barbarlık ve vahşet Ermenistan topraklarında Azerbaycan tarafından gerçekleştiriliyor. Son dönemde sosyal medyada da paylaşılan Ermeni kadın askerlerin parçalanmış görüntüleri ve uygulanan bu şiddet IŞİD zihniyetidir. Azeri devleti de İŞİD'leşmiştir.”

Arev Kasabian'ın bugünkü duyguları ve tutumu, geleceğe umutlu bakışı, bugünlerde umutsuzluk içerisindeki gençlere Arev'in ismi gibi 'güneş' olabilir.

Umarım yıkıntıların arasından kendilerine bir dünya inşa eden Suriyeli Ermenilerin deneyimleri belki de çevrelerindeki ülkelerde umutsuzluk içerisindekilere yol gösterebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aris Nalcı Arşivi