Ragıp Zarakolu
TKP ve Kürtler deyince
Fevzi Karadeniz’in "Türkiye Komünist Partisi Yayınlarında Kürtler" adlı yeni kitabı (*), beni alıp eski günlere götürdü.
Bir İstanbul çocuğu olarak Kürtlerin varlığını ilk kez, amcaoğlu Hakkı Zarakol’un, esmer olmam nedeniyle 5-6 yaşlarımda iken bana "kuyruklu Kürt" diye takılması ile öğrendim.
Üniversiteye kadar Rum, Ermeni, Yahudi arkadaşlarım olacaktı, ama bir Kürt ya da Süryani arkadaşım olmayacaktı o zamanın İstanbul’unda.
Lise yıllarında babamın arkadaşlarından biri olan Nurettin Bey bize sık sık ailecek ziyarete gelirdi, aile arasında "Nurettin Bey Kürt asıllı" diye konuştuklarını hatırlarım. Kızı Ayten, sanayici Kazova ailesine gelin gidecekti.
Kazova’lar, Varlık Vergisi temizliğinden sonra İstanbul’a gelen ilk "Anadolu sermayesi" temsilcilerindendi. 17 yaşımda onların İdealtepe’deki yalısında Safiye Ayla’yı mikrofonsuz dinleme saadetine sahip olmuştum. Kazova ailesi de babamın yakın dostu idi, aynı yörenin insanları olarak.
Lise yıllarında Fikret Otyam röportajları, "Doğu"nun büyücü farklılığının çekiciliği. Forum dergisinde çıkan farklı yazılar ve bu arada İsmail Beşikçi’nin ilk yazıları. Ve nihayet Ahmet Arif’in röportajlarında kullandığı esrarengiz şair Ahmet Arif.
O zamanlar "Kürt" denmez "Doğu" denirdi.
Bir başka efsane ise Nazım Hikmet’ti. Düşünün ki ilk kitabı Doğan Avcıoğlu’nun YÖN yayınları tarafından 1965 yılında yayınlanacaktı. "Milli Kurtuluş Savaşı Destanı". Üstünde ise Afyon’daki heykel!
Kabataş Lisesinden mezun oldum.
Üniversiteye 1965 yılında girdim, ilk Kürt arkadaşlarım Tıbbıye’den Kemal Parlak ve Kığılı Tülay olacaktı.
1968 Ocak'ında FKF İstanbul sekreteri olan Veysi Sarısözen, "Doğu" talebe birlikleri ile Spor Sergi Sarayı'nda muhteşem bir folklor gecesi düzenledi.
Gece birkaç faşist fedainin tabancalı ve sis bombalı saldırısına uğrayacaktı. İktisat Fakültesi'nde birlikte okuduğumuz arkadaşlardan birini bacağından vuracaktı, o dönemin ünlülerinden İspir Efendi. Atılan sis bombaları, Kürt folklorunu coşku ile oynayan gençlere daha romantik ve gizemli bir hava sağlayacaktı.
Çevremde Kürt meselesine, en bilinçli yaklaşan kişilerin Veysi ve Ayşe Nur olduğunu söyleyebilirim. Edip Karahan’ın Beyazıt Beyazsaray’daki kitabevine gidip sohbet ettiklerini hatırlarım. Birçok "sol" bilinen aydının cilasını kazıdığında, altında Kemalist bir zemin çıktığını söylerdi. Dikkatli olun çocuklar derdi.
1968 yılında master çalışmalarına başladığımda ders aldığım hocalarımdan İdris Küçükömer için "Keban Barajı'nın Doğu Anadolu’nun Sosyo Ekonomik Yapısına Yapacağı Etkiler" başlıklı bir "paper" hazırladım.
Doğan Avcıoğlu’nun "Türkiye’nin Düzeni"ne karşı İsmail Beşikçi’nin "Doğu Anadolu’nun Düzeni" adeta bomba etkisi yapmıştı bizim kuşakta. İdris Küçükömer’in master seminerleri sırasında İsmail Beşikçi’yi çağırıp konuşturmuştu.
1968 İstanbul Üniversitesi'nde işgal eylemini Deniz ve arkadaşları başlatmakla birlikte, İşgal Konseyi'ne kitle tabanı olan FKF hâkim olmuştu. (MDD yaz aylarındaki 6. Filo eylemliliklerinden sonra kitle tabanı kazanacaktı.) Veysi o zaman işgalin savunması bakımından Deniz’in romantizmi yanında daha gerçekçi bir güç olacağına inandığı "Doğu" talebe dernekleri ve yurtlarının aktif katılımını sağlamıştı. Ve zaten İşgal Konseyi'nin başkanı da bir Kürt arkadaşımız Kemal Bingöllü olacaktı.
Herhalde en başarılı eylem birliği idi İşgal Konseyi: Başkan Kürt, yardımcısı Karadenizli Kemalizan Bozkurt Nuhoğlu, sözcüsü FKF’li (aynı zamanda İktisat Fakültesi Talebe Cemiyeti başkanıydı) Toygun Eraslan ve Savunma Komitesi sorumlusu Deniz Gezmiş.
Konseyli, reform broşürlü işgal eylemi kendini meşrulaştırmış, Sözcü Toygun, İÜ Rektörü ile Abdi İpekçi’nin popüler radyo programına katılmış, reform için yasal değişiklikler yapmak üzere Rektörün verdiği söz üzerine eylem sonlandırılacaktı.
Fakülte yönetim kurulu toplantılarına öğrenci temsilcisi seçilmesi teklifi daha yasal herhangi bir değişiklik olmadan hayata geçirilmiş, İktisat ve Hukuk Fakültesi yönetim kuruluna "öğrenci temsilcisi" olarak katılmak üzere Sıtkı Coşkun ve Ertuğrul Günay seçilmişlerdi.
1969 yılında ise, Yıldız Üniversitesi İnşaat Fakültesi talebe cemiyetinin öncülüğünde, Zap’a köprü yapmak üzere Hakkâri yollarına düşecek, Kürt coğrafyası ve insanı ile gerçek bir buluşma yapacak, bu arada Nasturi halkının izlerini de bulacaktık.
Necmettin Büyükkaya ve arkadaşları DDKO’yu kurduklarında Veysi ve bizler canı gönülden yardımcı olacaktık. TİP Eminönü ilçesinin olduğu binada bir yer ayarlanacaktı. Aynı binada, Zap Köprüsü projesinin sosyolojik ayağını oluşturan Sosyal Gerçekleri Araştırma Derneği de yer almaktaydı. DDKO’nun birçok seminerine bizler de katılacak, 1970 yılında komando baskınları üzerine hazırlanan raporun yazımına Veysi ile birlikte yardımcı olacaktık, Ahmet Kızıler ve Şeref Yıldız’ın Selimiye’deki evinde.
1970 baharında, Kapitalizmin gelişimin Kürt coğrafyasındaki etkileri üzerine araştırma yapmak üzere, Siverek, Diyarbakır, Urfa, Ergani coğrafyasında, sosyoloji bölümünden Gülay Varlı ve Aynur Beje ile birlikte.
1970 sonbaharında ise, tam takım TİP Kongresi'nde idik. Orada Kürt sorununun adının konularak kabul edilmesine tanık olacaktık. 12 Mart Cuntası tarafından TİP’in kapatılmasında gerekçe olarak kullanılsa da.
TİP, bağrında her kimliği her inancı sevgiyle, kardeşlik duygusu ile toplamıştı. Ve bir daha böyle bir birliktelik yaşanmadı. Düşünün ki, Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan da TİP üyesi idi.
Herhalde, 1976 yılı olmalı, İGD’nin yine Spor Sergi Sarayı'nda kitlesel toplantısı. Ve iki sunucu, güzel mikrofonik sesleri ile, Hüseyin Erdem ve Emine Erdem, Emine daha çok genç…
Ve bir gün tesadüfen Bizim Radyo’yu dinlerken, ya da TKP’nin sesini… Bu güzel sesleri işitmez miyim?
İşte Fevzi Karadeniz, TKP’nin, dolayısıyla Türkiye solunun sancılı, inişli çıkışlı birlikteliğine ışık tutan, önemli bir derleme ve ön okuma kaynağı sağlamış.
Teşekkürler Fevzi Karadeniz.
(*) Fevzi Karadeniz, Türkiye Komünist Partisi Yayınlarında Kürtler, Belge Yayınları 2018. Yazarın Server Tanilli/Koşar Adım Bir Hayat (2013) ve diğer kitapları da Belge Yayınları ve Pencere Yayınları tarafından yayınlandı.