'Türk kökenli Ermeniler'

Dini geçiş süreci belirli bir süre sonra kimliksel geçişi de sağlıyor çoğu olayda. Bir süre sonra artık insanlar kendilerini var ettikleri kimlikte yaşamaya başlıyorlar. Hele ki asıl kimlikleri yaşadıkları ülkede pek de saygınlık görmüyorsa.

Nasıl. Hep 'Ermeni kökenli Türkler' olacak değil ya, bu kez de Türk kökenli Ermenileri yazayım dedim.

Aslında Müslümanlaş(tırıl)mış ve artık bir süre sonra dinden gayrı olarak kendisini Türk olarak tanıtan ve çocuklarına da o şekilde anlatanlardan bahsediyorum.

Hatırlarsınız, yıllar önce nüfus kayıtlarının ve kütüklerinin sorgulanmasının internet ortamında vatandaşların hizmetine sunulmasıyla birlikte bir yığılma yaşanmış ve sistem kilitlenmişti.

O dönem biraz düşünmüştüm. Kimliğinden ve dininden bu kadar emin %99'u Müslüman bir ülkede niye insanlar köklerine merak ederler ki ?.

Zaten bildiğin bir şeyi tasdik etmek için mi ?

Yoksa yıllardır kendinden önceki nesillerin senden bir şeyler gizlediğini sezenlerin sisteme yüklenmesi miydi bu ?

O dönem e-mail kutuma çokça, "abi bu isim Ermenice mi/" mesajları geliyordu. Ninesini, dedesini sorgulayanlar Hatun, Hanım, veya garip yazılmış bir Ermeni ismi ile mail atıp bende yanıt arıyorlardı.

Hala arıyorlar.

"Seni ifşa ederimciler"

1960'larda bir dönem özellikle köyünde, mahallesinde Ermeni olduğunu bilinenlerin üzerine bir baskı kurulmuştu. 'Senin Ermeni olduğunu söylerim ha' cılar türemişti. Daha önce Demirci ailesinin hikayesinin bir bölümünü anlatmıştım.

'Topluca Müslüman oldular' haberleri de yine 1960'larda oldukça çok görülür.

Mesela bunlardan en çok paylaşılanı Hürriyet Gazetesi'nin 7 Nisan 1964 tarihli haberidir.

"Aslen Ermeni olup Süryani mezhebine bağlı olan köy halkı toptan Müslüman olmuştur.` Kilisenin camiye çevirildiği köyde erkek çocuklar topluca sünnet edilecektir. 30 haneli olan köyde kilise cami yapılacak ve bütün erkek çocuklar törenle sünnet edilecektir.

Aslen Ermeni olup, Süryani mezhebine mensup bir köy halkı toptan Müslüman olmuştur. Sason ilçesine bağlı 30 haneli Acar köyü sakinleri Batman Müftüsü Alaeddin Yavuz’un huzurunda İslam dinini kabul etmiş ve adlarını da değiştirmişlerdir.

48’i çocuk, 40 kadın ve erkek olmak üzere 88 kişilik eski hristiyan köyü halkı, yeni dinlerinin icaplarına uymak üzere bir asırlık kiliselerini cami haline getirmişlerdir.

Köyün eski ruhani lideri İsa Demirci, İslamiyettin ilerici bir din olduğunu ifade ederek şunları söylemiştir:

“Eskiden beri islamiyette niyetleniyorduk. Rahiplerimizin vaizleri bizi tatmin etmez olmuştu. Tereddüt içindeydik ki Kasım Bedo isminde ilim irfan sahibi bir şeyh, köyümüze misafir geldi. Bize İslamiyetti tanıttı ve daha çok sevdirdi. Nihayet vicdanlarımız huzur içinde…. "

Özellikle Sasun, Muş, Mardin bölgesinde Süryani ve Ermenilerin karıştırıldığı çok olmuştur. Bu haberde geçen Demirci ailesi örneği gibi. Demirci ailesi aslında Ermeni bir ailedir ancak Hürriyet Süryani olarak yazmıştır. Kilise olmadığından köylerdeki Ermenilerin, Süryani kiliselerinde vaftiz olduğu bir dönem, daha sonra bu kiliselerde vaftiz olan çocukların Ermeni okullarına kayıt olamamalarına sebep olmuştur.

Süryani vaftizli Ermeniler

Doğrudur bir dönem Süryaniler ve Keldaniler de Ermeni okullarına gitmişlerdir. Hoş ben bunda bir problem görmüyorum. Ancak 1970'lerin başında Milli Eğitim Bakanlığı iki velinin Ermeni olduğunu kanıtlanmasını isteyince işler karışır. Nitekim Ermeni okulları o dönemde soy kütüğüne bakamıyorlardı. Hatta kodlamalardan bile kimsenin haberi yoktu. Dolayısıyla Ermeni olmanın tek kanıtı vaftiz kağıdıydı. Süryani kiliselerinde vaftiz olan çocuklar ne yazık ki bu kanıtı sağlayamıyorlardı. İşte o tarihlerden itibaren Ermeni okullarında okuyamayan çok sayıda genç var etrafımızda. Bu çocuklar ya Türk okullarında eğitimlerine devam etti, ya da okulu bırakarak Kapalıçarşı'ya gitti.

Hepimiz mi kripto Ermeni'yiz?

Şimdi gelelim yazımın başlığına. Bana ailesinin Müslüman kimliği ile ilgili yazanların çoğu 19 Ocak'tan sonra Hrant Dink'in cenazesinde "Hepimiz Ermeniyiz" diyenlerden. Geçenlerde biri bana şunu yazmıştı : "O gün orada ilk kez ben ve kayınpederim de yürüdük. Yanımızda gördüğümüz herkes bir şekilde benzeşiyorduk. Sanırım hepimiz kripto Ermeni'ydik"

Ben de bana yazanların çoğuna sordum. "O dönemde orada mıydınız ?" diye. Oradalarmış ya da ekran başında. Bu konuştuğum insanlarla sesli veya video görüşmelerimin çoğunda kendilerini "Türk" olarak tanımladıklarını gördüm hep. Aslında kastettikleri hep atalarıydı. Söze "Bizim kayınpeder de Ermeni", "Bizim nine de Ermeni idi" şeklinde di'li geçmiş zamanla başlıyorlardı.

Dini geçiş süreci belirli bir süre sonra kimliksel geçişi de sağlamış gözüküyor çoğu olayda. Bir süre sonra artık insanlar kendilerini var ettikleri kimlikte yaşamaya başlıyorlar. Hele ki asıl kimlikleri yaşadıkları ülkede pek de saygınlık gören bir kimlik değilse, bu çok daha kolay ve çabuk oluyor.

Hele ki rejim sürekli olarak sizi "afedersiniz" olarak görüyorsa, dininizi kaybettikten sonra kimliğinizi de kaybetmeniz çok daha kolay. Dil desen zaten Türkiye'de yok olmakta olan diller listesinde...


Aris Nalcı: 1998'de Agos'ta, Hrant Dink ve arkadaşlarıyla çalışmaya başladı. Haber müdürlüğü, editörlük ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. İMC televizyonunda programlar sundu ve bir süre haber müdürlüğü görevini üstlendi. Aynı dönemde Türkiye'de azınlıklarla ilgili ilk program olan Gamurç - Köprü'nün editörlüğünü ve sunuculuğunu yaptı. Programa halen ARTI TV'de devam ediyor. Birçok sivil toplum örgütünde azınlık hakları ile ilgili çalışmalar yaptı, sergi ve raporlar hazırladı. 1965 kitabının editörlerinden biridir, Evrensel ve Kor yayınlarından çıkan Paramazlar adlı kitabın ise çevirmenidir

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aris Nalcı Arşivi