Türkiye’nin yönü Batı mı, Rusya civarında bir yer mi?

İlk hatırlatılması gereken Türkiye’nin Demirtaş ve Kavala kararlarına, Rusya’nın da Navalny 39 kararına uyma hukuki mecburiyetleri.

Aslında başlıkta kullandığım "Türkiye" ifadesi yanlış anlaşılabilir, bu ifadeden kastım vatandaşlar değil çünkü vatandaşlar ortalamasının bu soruya verecekleri yanıtın doğru bir yanıt olacağını düşünüyorum, çocuklarının eğitimleri için istekleri, kendilerinin göç etmek, çalışmak istedikleri ülkeler, vize kuyruklarında oldukları konsolosluklar belli.

Rusya civarında bir yön tercihi olsa olsa siyasal iktidarın tercihi olabilir çünkü bu tercih demek kapalı toplum demek yani yöneticilere maddi ve siyasi rant aktarmak demek.

Muhalif siyasetçi Navalny’nin Rusya’da başına gelenleri izliyorsunuzdur muhtemelen.

Önce zehirlendi, Almanya’da tedavi gördü, ülkesine döndü, bu sefer de tutuklandı, iki sene altı ay hapse mahkum oldu.

Bu süreçte Navalny de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu ve Sözleşmenin 39. Maddesi doğrultusunda tutukluluğuna karşı yaşam tehlikesi nedeniyle acil önlem talebinde bulundu.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, yakın geçmişte zehirlendiği gerçeğini de göz önüne alarak 39. Maddeye göre Navalny’nin derhal tahliye edilmesini Rusya’dan istedi (AİHM, 17 Şubat 2021 basın bülteni).

Buraya kadar işler olağan işler gibi gözüküyor.

Ancak, AİHM’in muhalif lider Navalny için talep ettiği 39. Madde uygulaması Rusya’yı kızdırdı ve çok ilginç(!) açıklamalar geldi Moskova’dan.

Rusya’nın Navalny’nin tahliye edilmesi talebi karşısında kullandığı ifadeler bana hiç de yabancı gelmedi, AİHM’in Selahattin Demirtaş, Osman Kavala kararları sonrası Ankara’nın açıklamaları ile adeta fotokopi gibi duruyorlar.

İlk hatırlatılması gereken Türkiye’nin Demirtaş ve Kavala kararlarına, Rusya’nın da Navalny 39 kararına uyma hukuki mecburiyetleri.

Navalny’nin avukatları Rusya devletine AİHM kararının Rusya hukukunun bir parçası olduğunu hatırlatıyorlar, tıpkı Demirtaş’ın ve Kavala’nın avukatlarının Türkiye’ye aynı şeyi hatırlattıkları gibi.

Rusya yetkilileri ise AİHM’in Navalny kararının sonuçlarının düşünülmeden alındığını ifade ediyorlar; sanki mahkemelerin hukuki bir kararın siyasi sonuçlarını düşünmek gibi bir görevleri varmış gibi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü bu kararın (AİHM’in Navalny’nin tahliye edilmesi 39 kararı) Rusya’nın içişlerine kaba bir müdahale olduğunu söylüyor.

Türkiye’de de Demirtaş ve Kavala AİHM kararları sonrası AKP sözcülerinin her ortamda bu kararların ülkenin içişlerine müdahale olduğunu söylemeleri ile büyük benzerlik arz ediyor Rusya devlet sözcülerinin itirazları.

Hem Rusya hem Türkiye devlet yetkilileri insan hakları ihlallerinin ülkelerin içişleri olmayacağını galiba hala anlayabilmiş değiller.

Rusya Adalet Bakanlığı bir de tüy dikiyor ve kendilerinin "Uluslararası hukuku seçici uygulayacaklarını" hatırlatıyor.

Bu arada da, Türkçe basına bu konu galiba yansımadı, Navalny’i bir İkinci Dünya Savaşı eski askeri ile tartışması nedeni ile mahkum ederek toplumun milliyetçi duygularını devreye sokuyorlar Navalny’e karşı.

Türkiye ve Rusya devletlerinin AİHM kararlarına verdikleri tepkilerin bu kadar benzeşmesi hem çok ilginç hem de çok öğretici.

Tekraren ifade ediyorum, Türkiye toplumunun büyük çoğunluğunun siyasi yön olarak Rusya ya da benzer yönleri tercih etmeyeceklerini tahmin ediyorum.

Ancak, Türkiye siyasi yönetim kadrolarının tercihleri galiba Rusya ya da benzeri yönler lehine çünkü bu yön tercihi siyasi yöneticileri verdikleri yanlış, buram buram maddi ya da siyasi yolsuzluk kokabilecek kararlarında denetim dışı tutabiliyor.

AİHM kararlarına verilen tepkilerin en iyi kanıt olduklarını düşünüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi