Ukrayna Savaşı: Yalanlar ve gerçekler

Zelenski, Rusya ile savaş nedeniyle ilan ettiği sıkıyönetimi, Ukraynalı Rusları temsil eden ya da barıştan yana olan 11 partinin faaliyetlerini askıya almak için kullandı.

Ukrayna'nın "demokrasi kahramanı" (!) Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski, Rusya ile savaş nedeniyle ilan ettiği sıkıyönetimi, Ukraynalı Rusları temsil eden ya da barıştan yana olan 11 partinin faaliyetlerini askıya almak için kullandı.

2014 darbesinin ardından, Ukrayna Komünist Partisi zaten yasaklanmış ve feshedilmişti. Şimdi ise Zelenski, Ukrayna Sosyalist Partisi de dâhil olmak üzere neredeyse tüm muhalefet partilerinin faaliyetlerini askıya aldı.

Tabi ki, batıdan bu illegal karara yönelik hiçbir tepki yükselmedi. Ukrayna'nın "demokrasi uğruna", "özgürlük için" savaştığına dair yalanları bozabilirdi böyle bir kınama. Bu kararla, Zelenski yönetimiyle Putin yönetiminin ne derece benzer olduğunu bir kez daha görmüş olduk (AİHM'e başvurularda Ukrayna, Rusya ve Türkiye'nin ardından üçüncü sırada).

Zelenski, önceki başkan "çikolata kralı" Poroşenko'nun ardından, yüzde 75 oy alarak seçildi. Seçimlerde Minsk anlaşmaları zemininde Doğu Ukraynalılarla diyalogu savunmuştu. Donetsk ve Lugansk özyönetimleriyle masaya oturacağını vaat etmişti. Aldığı yüksek oyda, bu diyalog ve çözüm vaadinin de büyük bir payı vardı.

Oysa iktidara gelince Ukraynalı Neonazi gruplarının güdümüne girerek vaat ettiklerinin tam tersini yaptı. Minsk anlaşmalarını fiilen rafa kaldırdı. Rusçayı resmi dil yapmadı. Anadilinde Rusça eğitimi yasaklamayı sürdürdü. Dahası, Donetsk ve Lugansk'a asker yığarak, bu bölgeleri askeri güçle zapt etmeye yöneldi. Minsk anlaşmalarını sayısız kez ihlal ederek, Donbas'ta sivillerin bulunduğu bölgeleri bombaladı. Minsk anlaşmalarını uygulasa ve Ukraynalı Rusları da kapsayan bir ulusal birliği sağlayabilseydi Ukrayna'yı da güçlendirebilirdi. Tersine Donetsk-Lugansk'ı askeri güçle ezmek amacıyla NATO üyeliğine yöneldi.

Zelenski Yönetimi ve başında bulunduğu 2014 darbe rejimi, Ukrayna'nın (hiç kuşkusuz Ukraynalı Rusları da kapsaması gereken) ulusal birliği ve özgürlüğü uğruna savaşmıyor. Onların amacı Ukraynalı Ruslar üzerindeki baskı rejimini sürdürmektir. Ukraynalı oligarkların çıkarları uğruna savaşıyorlar. Dünyadan topladıkları "gönüllü savaşçıların" da Neonaziler ve eski Amerikan özel harekâtçıları olması rastlantı değildir.

Ukrayna'da da, Rusya'da da sosyalist ve komünistler savaşa karşı çıkıyor ve iki halkın kardeşliğini savunuyorlar. Kuşkusuz bunlar her iki ülkede de siyasal iktidarın baskısıyla karşılaşıyorlar. Ukrayna-Rusya savaşında haklı olan ve desteği hak eden yegâne unsur; her iki ülkenin barışseverleri, sosyalistleri ve komünistleridir. Onlar 90 yıllık Sovyet geçmişinin "ulusal hak eşitliği" temelinde, barış içinde bir arada yaşattığı halkların bugün savaşa tutuşmasının yanlışlığını vurguluyorlar.

Rus sosyalistleri Putin'in savaşına karşı bedel ödemek pahasına seslerini yükseltirken, Türkiye'de kimi "sosyalist" maskeli sağcılar Putin'in sözüm ona haklı bir savaş verdiğini iddia ediyorlar. "ABD de aynısını Yugoslavya'da, Irak'ta yapmadı mı?" diye soruyorlar.

Evet, doğrudur. Putin kendisini Çar ilan etmiş, arkasına da çarlığın çift başlı kartal amblemini koymuş ABD emperyalizmini taklit ediyor. Bugün Ukrayna'da yürütülen savaş, dünya ölçeğindeki emperyalist paylaşım savaşına sadece bir giriştir. Hemen arkasından Moldova'nın, Bosna-Hersek'in vd. paylaşımı gündeme gelecektir. Son büyük savaşın (Soğuk Savaş) mağlubu olarak Rusya, emperyalist-kapitalist sistem içerisindeki yerine, kendisine düşen paya itiraz ediyor ve yeniden paylaşım talebini ortaya koyuyor.

Emperyalist sistemde, yeniden paylaşım ancak savaşla mümkün olabilir. ABD emperyalizmi ise mevcut paylaşım statükosunu korumak uğruna Rusya'ya karşı ekonomik savaş yürütüyor. ABD'nin de derdi ise "özgürlük" değil, hâkimiyettir, imparatorluğunu korumak ve pekiştirmektir. Emperyalist savaşlarda haklı taraf yoktur, rakip imparatorluklar vardır.

2014 "Maydan" Hareketi ve onu takip eden Neonazi darbesinin ardından, Ukraynalı Ruslar ezilen ulus konumuna düştüler. Dilleri yasaklandı. Çoğunlukla oy verdikleri parti (Ukrayna Komünist Partisi) kapatıldı. Ukrayna ve Rusya'nın birlikte yaşamını ifade ettiği için, Ukraynalı Rusların sıkıca bağlı olduğu Sovyet geçmişine dair her şey yasaklandı.

Donetsk ve Luhansk'ta yaşayan Ukraynalı Rusların isyanı bu şartlarda kendiliğinden biçimde gelişti. Bu isyan başından beri Putin'in çok da gündeminde olmadı. Bu konuyu Rusya'da komünistler ve sosyalistler gündeme getirdiler. Onlar, Putin'in Donetsk Halk Cumhuriyeti'ni ve Luhansk Halk Cumhuriyeti'ni tanımasını istediler. Ama Putin, bu talebi kendi emperyal gündeminin içine yerleştirdi. Ukrayna'yı topyekûn işgale girişmek için bir bahane olarak kullandı. Ukrayna halkına, ulusal varlığından vazgeçmek ya da ölmek dışında bir seçenek bırakmadı.

Putin, savaşın başında, Ukrayna'nın, "tarihsel bakımdan Rus toprağı", "Lenin'in icat ettiği yapay bir devlet", "sosyalizmin kurduğu yapay bir ulus" olduğunu ilan ederek, Ukrayna'yı yutmaya girişti. Sadece Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetlerini tanımakla yetinseydi, muhtemelen sonuç, Kırım'dakinden farklı olmazdı. Ama savaşın siyasal hedefini Ukrayna'nın zorla Rusya'ya katılması olarak belirledi.

Böylece, Ukraynalı Neonazileri teşhir ve tecrit etmek yerine, Ukrayna ulusal kimliğini onlara teslim etti. Kendisini Rus değil Ukraynalı sayan on milyonları doğrudan karşısına aldı. Asker-polis içinde yuvalanan ama popülariteye sahip olmayan Azov Taburu, Sağ Sektör, vb. Neonazi gruplara toplumsal destek kazandırdı.

Rusya'nın sahada yaşadığı askeri tıkanmanın temel sebebi politiktir ve doğrudan Putin'den kaynaklanmaktadır. Ukrayna'nın savunmasını, Zelenski'den daha ziyade, Ukrayna'yı yok sayan Putin örgütlemiştir. Ukrayna ordusuna sonuna kadar savaşma moralini Putin aşılamıştır. Kiev sokaklarında barikat kuran silahlı sivillerin eline o silahı Putin vermiştir, tıpkı 2014'te Donetsk ve Luhansk'ta ayaklanan Ukraynalı Rusların eline silahı darbeci Neonazilerin vermiş olduğu gibi.

Nerede bir ulusal kimlik baskı altına alınırsa, onun baş edilemez bir silaha dönüşmesi kaçınılmazdır. Böylece Putin, iki günde ele geçireceğini sandığı Ukrayna'da, bir ayda 10 bine yakın asker kaybetti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alp Altınörs Arşivi