Celal Başlangıç
‘Ulusolcu’ları kırpıp kırpıp AKP’li yapmak da Erdoğan’ı kurtarmaz!
Saray’a bile gelen anketler çok net gösteriyor; mevcut koşullarda Erdoğan’ın yüzde 50+1’i alıp yeniden cumhurbaşkanı seçilmesi neredeyse imkansız.
AKP’li olsa da henüz ar damarı çatlamamış bazı kamuoyu araştırma şirketi yöneticileri artık anket sonuçlarını açıklamaktan utanıyor.
Bu tablo karşısında Erdoğan, devletin meşru ya da gayrı meşru tüm olanaklarını kullanarak durumu lehine çevirmek için çırpınıyor.
Bazı eski “ulusolcu”ları kırpıp kırpıp AKP’li yapması da fayda etmiyor, hatta geri tepiyor.
Veri analiz şirketi Türkiye Raporu, Eylül 2022 ayında yayınlanan anketlerin ortalamasını analiz ederek ‘Anketlerin Anketi’ adlı bir çalışma yapmış.
Şirket; Aksoy, Optimar, MetroPOLL, Area, Yöneylem ve ORC’nin yaptığı anket çalışmalarının kararsızlar dağıtıldıktan sonraki sonuçlarını ele almış.
Buna göre AKP’nin ve MHP’nin yer aldığı Cumhur İttifakı’nın oy oranı yüzde 39,2 olarak hesaplanmış.
CHP, İYİ Parti, Saadet ve DP’nin oluşturduğu Millet İttifakı’nın oy oranı ise yüzde 41,5 olarak ölçülmüş.
Seçimlerin kilit partisi HDP’nin oy oranı ise yüzde 10,3 olarak hesaplanmış.
Ancak suret-i haktan görünen bazı anket şirketi yöneticileri tam da böyle günlerde devreye girip
ortalığa “AKP’nin oyu artıyor” havasını yayıyorlar.
Avrasya Araştırma’nın yöneticisi Kemal Özkiraz dün sosyal medya hesabından AKP’nin “anket oyunu”nu deşifre etti:
“Yaklaşık üç ay önce yazmıştım. AKP çok büyük anket operasyonları yapacak, demiştim. Sayın Kılıçdaroğlu da bu konuda hem konuşma yapmış hem de ‘suret-i haktan görünenler” konusunda video çekmişti. Bu uyarılar doğru çıktı. AKP ‘bizden görünenlerle’ anket operasyonlarına başladı… AKP kendisine bağlı manipülatif firmaların bir itibarı olmadığını çok iyi biliyor. Bu sebeple muhalif camiada ciddiye alınanlar üzerinden algı yapmaya çalışıyor. Her duyduğunuza inanmayın, çok ekstrem durumlar dışında seçmen tercihleri iki ayda 5-10 puan değişmez ki değişmedi. AKP yine 30’un altında, MHP hala baraj dolaylarında. Erdoğan yine 50+1’in yaklaşık 15 puan gerisinde. Yine Kılıçdaroğlu, Akşener, İmamoğlu ve Yavaş, Erdoğan’ın çok önündeler. Son üç ayda bazılarının iddia ettiği gibi yükseliş varsa Erdoğan hem anket şirketini hem kampanya sorumlusunu neden değiştirdi?”
Çok net görünen bu tablo karşısında Saray iktidarı seçimleri kaybetmemek için devletin tüm gücünü de arkasına alarak dört bir yandan taarruza geçiyor.
Asgari ücretlilere, esnafa, EYT’lilere, üniversite gençliğine her fırsatta mavi boncuk dağıtıyor, gelecekte dağıtacağı mavi boncukların müjdesini veriyor.
Yolsuzluklar, hırsızlıklar, adaletsizlikler duyulmasın diye “Dezenformasyonu önleme” adı altında sadece gazetecilere değil tüm yurttaşlara uygulanacak bir sansür yasasını TBMM’den geçirmeye çalışıyor.
Artık sadece haber veren gazeteciler değil, onların haberlerini yayan, beğenen tüm yurttaşlar da hapis tehdidiyle karşı karşıya kalacak.
Medyanın neredeyse yüzde 95’ini emir-komuta zincirinde tutan Saray iktidarına bu yetmiyor. Gazetelerin, televizyonların neredeyse tamamının “majestelerinin medyası” olması Saray’ı kesmiyor.
Son kalan birkaç bağımsız ya da muhalif gazete ve televizyonu susturmak için ağır para ve hapis cezasıyla tehdit ediyor.
Bu da yetmiyor, bir türlü istediği hizaya sokamadığı sosyal medyaya seçimden önceki son öldürücü darbeyi vurmak için TBMM’den sansür yasasını geçirmeye çalışıyor.
Daha sansür yasası görüşülürken Türkiye Gazeteciler Sendikası Ankara Şube Başkanı Sibel Hürtaş’ın Meclis’e girmesi yasaklanıyor. Aynı saatlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi toplantısında elinde “Sansür yasasına hayır” dövizi taşıyan İYİ Parti’li Taylan Yıldız, AKP’li üyelerin fiziki saldırısına uğruyor.
Saray iktidarı kaybettikçe baskıyı, şiddeti, sansürü tırmandırdıkça tırmandırıyor.
Birkaç gün önce Yüksekova’da Özgürlük Yürüyüşü’ne katılan HDP Iğdır Milletvekili Habip Eksik polislerin saldırısına uğruyor, bacağı üç yerinden kırılıyor.
Kentin Valisi “vekil bacağı kıran” polisler hakkında soruşturma açacak yerde milletvekillerini suçluyor. “Grup içindeki milletvekilleri görevlilerimiz tarafından darp edildiklerine ve aşırı güç kullanıldığına dair algı oluşturmak amacıyla arbede esnasında kendilerini yere atmışlardır.”
Bir üyesinin polis saldırısı sonucu bacağı üç yerinden kırılması karşısında TBMM Başkanı ölü taklidi yapıyor.
Bir polisin öldürüldüğü Mersin’deki polisevine yönelik saldırıyla ilgili güvenlik açıklarını dile getiren CHP Milletvekili Murat Bakan’a devletin bir bürokratı olan Emniyet Genel Müdürü resmi açıklama yaparak “akıl verme” hadsizliğinin kitabını yazıyor:
“CHP’li Bakan’a tavsiyemiz, FETÖ ile benzer dil kullanmaması ve bir milletvekili olarak ‘Polis Teşkilatı’nın yapılandırılmasında rol oynayacağız’ tehdidinde bulunan HDP’lilerle aynı kare içinde bulunmamasıdır.”
Bu üslup akıl vermenin de ötesine geçiyor aslında, daha çok “HDP’lilerle aynı kare içerisinde olursan senin de bacağın kırılır” tehdidine dönüşüyor.
Bütün bunlar Saray’ın iktidarı kaybetme korkusunun dalga dalga dört bir yana yayıldığının net göstergesi. Artık burası Saray devletine bağlı polislerin, muhalif milletvekillerinin ayağını kırdığı, geri kalanları da tehdit ettiği bir ülke.
Kaybetme korkusu dört bir yanını sarmış Saray’ın.
Bu yüzden daha çok yalana, daha çok sansüre, daha çok baskıya, daha çok şiddete, daha çok zulme ihtiyaçları var.
Ne demişlerdi iktidara gelirken; yaparsa AKP yapar!