Ümitsizler

Yok sayılan, dışlanan, temel geçim kaynaklarından mahrum bırakılan işsiz kitleler bunun siyasi faturasını da keseceklerdir.

TÜİK'in açıkladığı ekim ayı işsizlik rakamlarına göre işsizlik oranı yine düşmüş! artık kimseyi güldürmeyen bir şakaya dönüşen TÜİK işsizlik ve enflasyon verileri ana göstergelerde (TÜFE, İşsizlik oranı vb.) oldukça yanıltıcı. Ancak alt göstergelere doğru inildikçe hala kimi verilere erişim imkanı da sağlıyor.

İş gücü istatistikleri açıklandığında benim gözüm hemen 'iş aramaktan ümidini kestiği için işsiz olanlara' kaydı. 1.5 milyona fırlamış ümitsiz işsizlerin sayısı. 2018'e göre üç kat artmış. Bu kesim TÜİK’e göre ‘işsiz’de sayılmıyor. Çünkü aktif biçimde iş aramıyorlar ama yok sayılamayacak kadar da kalabalıklar.

2018 Ekim’inde 485 bin ümitsiz işsiz sayılmış. 2019 Ekim’inde 668 bin, 2020 Ekim’inde 1 milyon 551 bin.

Peki neden ‘iş aramaktan’ ümidini kesmiş bu insanlar? Çünkü 2018'den bu yana yatırımlarda ciddi gerileme var (yeni istihdam yok). İkincisi Türkiye'de ‘iş bulmak’ artık torpille, arkası sağlamlıkla özdeşleşmiş durumda. İŞKUR sisteminin de nesnel işlemediğine ‘iyi işlerin’ bir şekilde ‘arkası sağlam’ olanlara gittiğine dair giderek büyüyen bir rahatsızlık var. Üçüncüsü ümitsizlerin bir kısmını üniversite mezunu gençler oluşturuyor ve vasıflı oldukları alanlarda istihdam edilmek istiyorlar. Ama paylarına güvencesiz, geçici hizmet sektörü işleri ancak düşüyor. Mesleklerini yapmak istiyor ama yapamıyorlar. Toplamda 2 milyon 840 bin üniversite mezunu işsiz ve işte aramıyor. Her 5 üniversite mezununun biri işsiz demektir. Dördüncüsü Ümitsizlerin bir kısmını da belli bir yaşın üzerindeki emeklilik hakkı kazandığı halde ‘yaşa takılan’ EYT’li yurttaşlar oluşturuyor. İleri yaşta iş bulmanın zorluğu sebebiyle yitiriyorlar ümitlerini.

Ayrıca ‘iş aramıyorum ama iş olsa çalışırım’ diyen 3 milyona yakın işsiz bir kitle daha var. Onlar da TÜİK tarafından işsiz sayılmıyor. Bu sayı geçen yıl 1.5 milyondu. Bu yıl % 88 artışla 2.8 milyona fırlamış.

Toplamda istihdam bir yılda 896 bin azalırken İşbaşında olanların sayısı ise 1,8 milyon düşmüş (ki bu son sayı pandemi şartlarında gerçek işsizliği ölçmek için daha anlamlı).

TÜİK’in işsiz saymadığı işsizler de eklendiğinde geniş tanımlı işsizlik 9,7 milyon kişiye, işsizlik oranı ise %27'ye çıkmış. Kadın işgücü %8, kadın istihdamı yüzde 6,3 azalmış (DİSK -AR)

‘Resmi’ Işsizlerin de %94'ü işsizlik ödeneği alamıyor. Yani bütün elemeleri geçip TÜİK’in işsiz tanımına dahil olmayı başardınız diyelim; İşsizlik Fonu sermayedarlara kullanıldığı için yine aç kalıyorsunuz. Pandemi öncesinde ‘resmi’ işsizlerin % 14'ü işsizlik ödeneği alabilirken pandemi döneminde bu oran % 6'ya düşmüş (DİSK-AR)

Bunlar ‘yüksek kur’ döneminde yaşananlar. Şimdi ‘yüksek faiz’ dönemine geçişle birlikte işsizlikte yeni artışlarda kaçınılmaz görünüyor. Buradan siyasi sonuçlar da çıkarılabilir. Sayısı 1.5 milyonu geçen ümitsizler önümüzdeki dönemde Türkiye siyasetini etkileyecek, dönüştürecek temel güçlerden de birisini oluşturuyor kanımca. Yok sayılan, dışlanan, temel geçim kaynaklarından mahrum bırakılan işsiz kitleler bunun siyasi faturasını da keseceklerdir. Yeter ki bu büyüyen kitleye işsizliğin bireysel bir sorun olmadığı, ‘işe yaramaz’ olanın işsiz bireyler değil 10 milyonu işsiz bırakan sistem olduğu anlatılabilsin. Işin, ekmeğin her yurttaşın hakkı olduğu milyonların talebi haline getirilebilsin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alp Altınörs Arşivi